"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2023/1928 E., 2023/1818 K.
SUÇLAR : Nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs
HÜKÜMLER : İstinaf başvurularının esastan reddi kararları
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Ret, temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükümlerin onanması
Sanık ...'ın temyiz istemi yönünden; Sanığın yokluğunda verilip 18.09.2023 tarihinde usûlüne uygun şekilde tebliğ edilen karara karşı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 291/1. maddesinde belirlenen 15 günlük kanunî süre geçtikten sonra 09.11.2023 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.
Sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiilerinin temyiz istemleri yönünden; İlk Derece Mahkemesince sanıklar hakkında kurulan hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların; 5271 sayılı Kanun'un 286/1. maddesi uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1. maddesi gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesiyle değişik 5271sayılı Kanun’un 299/1. maddesi gereği takdiren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.06.2023 tarihli ve 2022/448 Esas, 2023/217 Karar sayılı kararı ile;
a) Sanıklar hakkında katılan ...'ı nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 37, 82/1-g, 35, 62, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 10'ar yıl 10'ar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına,
b) Sanıklar hakkında katılan ...'u nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 37, 82/1-g, 35, 62, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 10'ar yıl 10'ar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına,
c) Sanıklar hakkında katılan ...'yı nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 37, 82/1-g, 35, 62, 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 10'ar yıl 10'ar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına,
Karar verilmiştir.
2. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 14.09.2023 tarihli ve 2023/1928 Esas, 2023/1818 Karar sayılı kararları ile sanıklar hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik sanık ... ve müdafii ile sanık ... müdafiilerinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun'un 280/1-a maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanık ... müdafiinin temyiz sebepleri özetle; eksik araştırma ile karar verildiğine, sanığın atılı suçları işlemediğine, çelişkili ifadelere dayanılarak karar verildiğine, mahkûmiyete yeterli delil bulunmadığına, suçun unsurlarının oluşmadığına ilişkindir.
2. Sanık ... müdafiilerinin temyiz sebepleri özetle; eksik araştırma ve değerlendirme ile karar verildiğine, istinaf mahkemesi kararının gerekçesiz olduğuna, 5271 sayılı Kanun'un 215 ve 217. maddelerine aykırı davranıldığına, sanığın iştirak iradesinin bulunmadığına, öldürme kastının bulunmadığına, çelişkili ifadelere dayanılarak karar verildiğine, suçun unsurlarının oluşmadığına, suç vasfının görevi yaptırmamak için direnme, yaralamaya teşebbüs veya silahlı tehdit suçunu oluşturabileceğine, suçu kabul etmemek koşulu ile aksi kanaat halinde sanığın eyleminin yardım etme olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. GEREKÇE
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, 5271 sayılı Kanun'un 215 ve 217. maddelerinin ihlal edilmediği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan ve dosya kapsamına göre yeterli olduğu anlaşılan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükümlere esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, hükümlere esas alınan adlî raporların yeterli olduğu, dava dosyası tekemmül ettirilerek karar verildiği, eksik incelemenin bulunmadığı, savunma hakkının kısıtlanmadığı, dosya kapsamına göre eylemlerin sanıklar tarafından öldürme kastı ile fikir ve ... birliği içerisinde hareket edip fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmak suretiyle gerçekleştirildiğinin saptandığı, suçların tüm unsurlarının oluştuğu, eylemlere uyan suçların vasıflarının doğru biçimde belirlendiği, yargılama sonucunda oluşan kanaat ve takdire göre ceza yaptırımlarının yasal bağlamda ve gerekçesi gösterilerek belirlendiği, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararında istinaf istemleri hususunda ayrıntılı bir gerekçeye yer verilmemiş ise de bu bölümde ilgili temyiz sebeplerine yönelik gerekçeli değerlendirme yapılarak söz konusu eksikliğin Yargıtay tarafından giderildiği, mahkûmiyet kararlarında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, ileri sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
IV. KARAR
1. Sanık ...'ın Temyiz İstemi Yönünden
Sanığın yokluğunda verilip 18.09.2023 tarihinde usûlüne uygun şekilde tebliğ edilen karara karşı, 5271 sayılı Kanun'un 291/1. maddesinde belirlenen 15 günlük kanunî süre geçtikten sonra 09.11.2023 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla, sanığın temyiz isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 298/1. maddesi uyarınca, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
2. Sanık ... Müdafiinin ve Sanık ... Müdafiilerinin Temyiz İstemleri Yönünden
Gerekçe başlığı altında açıklanan nedenlerle Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin, 14.09.2023 tarihli ve 2023/1928 Esas, 2023/1818 Karar sayılı kararlarında sanık ... müdafii ve sanık ... müdafiileri tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
Hükmolunan ceza miktarları ve tutuklulukta geçen süreler göz önüne alındığında, sanık ... müdafiinin ve sanık ... müdafiilerinin tahliye taleplerinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
18.02.2025 tarihinde karar verildi.
K A R Ş I O Y
Suça iştirak için öncelikle faillerin bir suçu işlemek konusunda iştirak iradelerini ortaya koymaları ve anlaşmaları gerekir. İştirak iradesi suç işlenmeden önce veya en geç suçun işlenmesi sırasında ortaya çıkmış olmalıdır. İştirak iradesinin mevcudiyeti için, her şerikin diğer faillerle birlikte belirli bir suçun işlenmesine katıldığını bilmesi gerekir. İştirakin kabulü için failde, suça iştirak iradesi olmalıdır.
Yani suça katılanlar önceden, belli bir suçu işleme konusunda aralarında anlaşmalı, irade birliğine varmalıdırlar. Kararlaştırılan bir suç işlenirken, faillerden birisinin diğerlerinden habersiz bir başka suçu daha işlemesi halinde ise önceden anlaşma olmadığı için, ikinci failin icrasına yardım etmeyen diğer failler, bu suçtan sorumlu tutulmazlar.Herhalde failin başkasının fiiline katıldığını bilmesi ve bunu istemiş olması lazımdır. İstenmemiş olan neticenin husulünde her failin sadece tesadüfî olarak fiillerinin birleşmiş olması iştirake yeterli değildir. Bir suça iştirak ettiğini bilmeyen kimsenin bu cehaleti kastı ortadan kaldırır. İştirak halinde suç işlenmesi halinde, iştirakin nevini saptamak için faillerin karar verme ve icra safhalarındaki tüm hareketlerinin nazara alınması ve topluca değerlendirme yapılması gerekmektedir. Kast insanın iç dünyası ile ilgili bir kavram olup, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi yoluna gidilmektedir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin saptanması için, eylemin bir evresindeki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerekir. Suç işleme kararının aynı suç konusunda alınması gerekir.Yeni ceza yasası kusur teorisini benimsediğini ileri sürmesine rağmen, iştirak konusunda irade teorisini esas almış gözükmektedir. Zira kusur teorisi nedensellik bağından sarfı nazar edemez. İştirak anlaşmasına konu hareket işlenirken kastı aşan bir netice meydana gelmişse, bundan tüm ortaklar kusurları derecesinde sorumlu olurlar.
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için müşterek faillik için gereken şartlardan birisi olan "suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurma" unsurunun ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesinde Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
İştirak anlaşmasına konu suç dışında bir suç işlenmişse, ortakların sorumluluğu bu suça iştirak etmiş sayılıp sayılmayacakları hususunun tespitinden sonra tayin edilmelidir.
Sanıklardan birisinin kendince başka bir amaçla mağdura yönelik yaptığı eylemden sonra diğer sanık veya sanıkların ani bir kasıtla beklenmeyen ağır veya başka nitelikteki suçlardan iştirakten sorumlu tutulmaları TCK' nin 20. maddesindeki ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırılık teşkil edecektir.
Sanıkların olay yerine geliş veya bulunma amaçları, hangi suç veya suçlar için harekete geçildiği, silahlı veya silahsız olaya katılmaları, suç veya suçlara hangi hareket veya hareketlerle katıldıkları, hangi aşamada olaya katıldıkları, olayların seyir aşamaları, basit düzeyde katılınan suçun şeriklerden birinin ani bir kastı ile ağırlaşıp yani amaç suç dışı bir sonuca ulaşıp ulaşmadığı, basit bir düzeyde bir suç amaçlanmış iken çok ağır bir neticeyle karşılaşılacağını tahmin etme durumunda ağır eylemi yapmayan şeriklerin bu olaya başlangıç aşamasında dahi katılıp katılmayabilecekleri adil bir sonuca ulaşmak için doğru bir şekilde değerlendirilmelidir.
Amacı her somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit bulunan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan ve Latince; "in dubio pro reo" olarak da ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü bir ceza davasında sanığın cezalandırılmasına karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi durumunda da geçerlidir. Sanığın üzerine atılı bulunan suçlardan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin ... şartı, suçun hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaatlere değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanılarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında;
Katılanların Konya Emniyet Müdürlüğünde polis olarak görevli oldukları, olay tarihinde uyuşturucu madde satışının engellenmesi amacı ile polisin denetimler yaptığı, sanıkların uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair ihbar alınması üzerine polisin M1 AVM'nin otoparkına gittiği, sanıkların içinde bulunduğu ... plakalı aracın park halinde ve çalışır vaziyette olduğunun görüldüğü, bu aracın polis tarafından gözetlenmeye başlandığı, bir süre sonra sanıkların içinde bulunduğu aracın hareket ettiği, sanıkların bulunduğu aracı durdurmak için polis tarafından sesli ikaz yapıldığı, ancak sanıkların polisin sesli ikazına rağmen durmadıkları, polis tarafından takip edilen sanıkların aracının ... Sokak ile ... Sokak'ın kesiştiği yerde yine sesli ikazda bulunularak üç ekip otosuyla beraber saat 23.07 sıralarında durdurulduğu, Katılanlar ... ile ...'un sanıkların bulunduğu aracın şoför mahalline doğru yöneldikleri, müdahil ...'ın ise aracın yolcu kısmına yöneldiği, bu sırada aracın ön yolcu kısmında bulunan sanık ...'ın müdahil ...'a doğru hedef gözeterek ateş ettiği, müdahilin kendisini hızla yere yatması sonucu merminin isabet etmediği, sanık ...'ün daha sonra da Katılanlar ... ile ...'a doğru hedef gözeterek bir kaç el ateş ettiği, devamında sanık ...'ın kontrolündeki aracın kaldırımın üzerine çıkarak kaçmaya başladığı, müdahil ...'ın yerde yuvarlanması ile aracın üzerinden geçmesinden kurtulduğu, bu sırada sanık ...'ün kendilerini takip eden Katılanlara ateş etmeye devam ettiği, polis ekiplerince bir süre takibe devam edildiği ve sanıkların bulunduğu aracın lastiklerine ateş etmek suretiyle aracın sıkıştırılarak durdurulduğu, sanıkların araçtan inmeleri için ikazda bulunulduğu, ancak aracın şoför kısmında bulunan sanık ...'ın Katılanlar ... ve ...'a yönelik olarak, ön yolcu kısmında bulunan sanık ...'nın ise Katılanlar ... ve ...'a yönelik olarak tekme ve yumruk atmak suretiyle mukavemette bulunarak Katılanları BTM ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, daha sonra sanıkların etkisiz hale getirilerek yakalandıkları, sanıkların bulunduğu araçta yapılan aramada toplam 3592 adet reçeteye tabi olan ve TCK'nin 188/6. maddesi kapsamındaki regapen hap ele geçirildiği, buna ilişkin sanıklar hakkında uyuşturucu ticareti yapmak suçundan dosyanın tefrik edilerek ayrıca soruşturmanın yürütüldüğü, ayrıca aramada 1 adet ruhsatsız tabanca ve şarjörün ele geçirildiği,
Sanık ...'nın da polis tarafından durdurulan aracı sanık ...'ün ateş etmesi üzerine tekrar sürerek olay yerinden kaçmaya çalıştığı ve sanık ...'ün eylemine iştirak ettiği, bu şekilde Katılanlar ..., ... ve ...'ya yönelik ayrı ayrı kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından TCK'nin 82/1-g, 35, 62. maddeleri gereğince her bir katılana yönelik 10'ar yıl 10'ar ay hapis cezaları olmak üzere toplam 30'ar yıl 30'ar ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ise de;
Tanık ...'nun mahkemede; "aracın sağ tarafından inen sanık arkadaşım ... ...'ye ateş ettiği sırada zaten rastgele ateş ediyordu...sanık araçtan inmeden kolunu dışarı çıkartarak ateş ediyordu, ben sanığın kolunu gördüm, ... ...'nin ateş edildiği sırada araca olan mesafesi tahminen bir metre kadardı...",
Katılan ...'ın mahkemede ; "Ben dur dediğimde sanıklarla aramdaki mesafe 5 ya da 7 metre kadardı..."
Katılan ...'ın mahkemede ; "...ayrıca ateş eden sanık birkaç kez havaya doğru ateş etti...sanık bize doğru rastgele ateş etti, bizi vurabilirdi de , vuramayabilirdi de ,zaten hava karanlıktı..." ,
Tanık ...'nın mahkemede; "müşteki ... ... ile sanıklar arasında ateş edildiği sırada mesafe tahminen 10-15 metre kadardı..." şeklindeki ifadelerinde çelişkili bariz farklılıklar olduğu ve dosya kapsamındaki delil ile bulgular itibariyle anlatımlarının hayatın olağan akışına hiçbir şekilde uymadığı, ayrıca olayın müştekilerinin, tanıklarının, olay yeri inceleme yapanın, fezlekeyi tanzim edenin ve sair işlemleri yapanların hepsinin polis olduğu,
Olay yeri inceleme raporuna otonun iç kısmındaki isabet izlerine değinilmediği, Aracın içerisinde biri ön yolcu koltuğu sırt kısmına, diğeri araç ön konsoluna isabet eden 2 adet mermi izi bulunulduğunun, bu isabet izlerinin aracın arka bagaj camını kırarak araç içerisine isabet ettiğinin aracın iç ve dış kısmındaki mermi isabet izlerini soruşturma aşamasında sunulduğunun savunulduğu,
Olay yeri inceleme raporuna olay yerinde 1 ve araç içerisinde ele geçirilen 5 adet olmak üzere adet 7.65 mm çaplı kovanın sanık ...’ın kullandığı silahtan, 16 adet 9 mm çaplı kovanın ise katılanlar ve tanık polis memurları ..., ..., Muhterem AKOĞU’un silahından atıldığının anlaşılması,
Sanıkların bulunduğu araçta yapılan incelemede; sağ arka teker, sol arka teker ve sol ön tekerin inik olduğunun, sol ön teker jantında 1 adet mermi isabet izi olduğunun, oto arka bagaj camında 1 adet mermi giriş deliği olduğunun ve camın kırılmış olduğunun, sol arka kapı dış kısmında 2 adet mermi giriş deliği olduğunun tespit edilmesi,
katılanlarda ateşli silah yaralanmasının bulunmaması, katılanların iddia ettiği mesafeden ateş edilmesi durumunda ateşli silahla yaralanmamalarının hayatın olağan akışına aykırı olacağı, katılanların beyan ettiği gibi üzerlerine ateş edildiği durumda dahi en azından sanık ...'ün yaptığı 6 atıştan bir tanesinin öncelikle 1 metre mesafedeki polis ... ...'ye, polis aracına veya sivillerin araçlarına veya olay yerindeki 2 metrelik bahçe duvarına veya başka bir yere isabet etmesinin gerektiği halde sanık ...'ün silahından çıkan mermilerin isabet etmiş olduğu hiçbir yerin tespit edilmemiş olmasının sanığın korkutmak amacıyla silahını kullandığı yönündeki savunmasını güçlendirdiği gibi, sanık ...'ün silahından çıktığı tespit edilen 6 adet kovandan 5’inin aracın içerisine düşmesi durumunun da sanık ...’ün anlatımları ile uyumlu olduğu ve sanık ...'ün silahla havaya doğru ateş ettiği ve katılanları hedef almadığına dair savunmasını desteklediği, sağ ön ön yolcu kısmında oturan sanık ...'ün hedef gözeterek ateş etmesi için kolunu camdan dışarı çıkarması gerekeceği, bu durumda silahın kovanlarının tabancanın dışarıya atma mekanizması nazara alındığında kovanların aracın dışına düşmesi gerekeceği, ne var ki kolunu yukarı gelecek şekilde camdan silahı çıkarması ve yukarıya ateş etmesi durumunda kovanların aracın içerisine düşmesinin olağan olduğu, olayda da kovanların 1 tanesi hariç diğer 5 kovanın aracın içerisine düştüğü, olay yeri incelemede yerde sekme izinin de tespit edilemediği, Katılanlar ... ile ...'un aracın şoför mahalline doğru yöneldikleri, katılan ...'ın ise aracın yolcu kısmına yöneldiği katılanların hedef alındığına, öldürme kastı ile hareket ettiğine dair savunmasının aksine her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığı, kaldı ki katılanlar ile tanık anlatımları arasında özellikle atış mesafesi dahil ciddi farklılıklar bulunduğu,
Özellikle tanık ...'nun duruşmada belirtmiş olduğu sanık ... ile katılan ... arasında bir metre mesafe bulunduğunu ve rastgele atış ettiğini savunmasına, yine sanık ...'ın tabancasını yani kolunu dışarı çıkartmadan kullandığını, havaya ateş ettiğini, polisleri vurmak için ateş etmediğini, onları vurmak istemesi halinde vurabileceğini savunması, yukarıda belirtildiği gibi sanık ...'ün silahından çıktığı tespit edilen 6 adet kovandan 5’inin aracın içerisine düşmesi durumunun da sanık ...’ün anlatımları ile uyumlu olması dışında, katılan ...'ın sanık ...'e 1 metre kadar yakın iken sanık ...'ün onu vurmak istemesi halinde vuramamasının neredeyse ihtimal dışı olabileceği, katılan ...'nin ilk atışın isabet etmemesi sonrası kendisini yere atması durumunda yine açık bir hedef olduğundan, sanık ...'ün isterse rahatlıkla onu vurabileceği, katılan ...'a sanık ...'in atışlara başladığı sırada katılan polisler ... ve ...'nın sanık ...'ün solundaki soför mahalindeki sanık ...'ya yaklaşmış durumda oldukları için sanık ...'e göre ters tarafta kaldıkları, sanık ...'ün bu polislere ateş edebilmesi için tabancasını araç içeresinden sanık ...'yı da hesaplayarak bulundukları aracın sol tarafındaki şoför kapısının camından dışarıya doğru ateş etmesi gerektiği, bu şekilde atış yapıldığına dair bir iddia bulunmadığı gibi, zaten bu şekilde atış yapmanın da akla mantığa aykırı olduğu, katılanlar ... ve ... aracın sol tarafında kaldıkları müddetçe sanık ...'ün onları vurmasının imkansız olduğu, zaten o tarafa doğru atış yapmadığı, katılanlar ... ve ...'ın sanık ... aracın sağ ön kapısından dışarıya yani sağ tarafa doğru atış ederken katılanlar ... ve ...'ın aracın sağ tarafına yani katılan ...'ın yanına doğru geldikleri hususunda bir beyan olmadığı, ayrıca bu polislerin isabet alabilecekleri aracın sağ tarafına geçmelerinin de akıl ve mantık ile izah edilemeyeceği, sanık ...'ün silahından çıktığı tespit edilen 6 boş kovanın 5 tanesinin araç içerisinde kalmış olduğu ve bir tanesinin dışarıya düşmüş olduğu dikkate alındığında kendisinin kolunu araç dışına çıkartmaksızın silahı kullandığının kabulü gerektiği, araç içerisinden kol dışarı çıkartılmaksızın silah kullanma durumunda hedef almanın oldukça zor olduğu, yukarıda değinildiği gibi 1 metre mesafeden katılan ...'yi istemesi halinde rahatlıkla vurabileceği halde vuramamış olmasının onu hedeflemeden korkutmak maksadıyla silahı kullandığının kabulü gerektiği, bu itibarla sanık ...'ın dosyadaki delil durumu itibarıyla vurabileceği katılan ...'ı vurmaması ve özellikle bulundukları yer itibarıyla vurulamayacak olan katılanlar ... ve ...'a yönelik olarak öldürmeye teşebbüs mahiyetinde bir ... yapmamış olduğu, sanık ... silahı ile korkutmak maksadıyla atışlara başladığında katılan polislerin olayın mahiyetini tam olarak anlayamamalarından olsa gerek bu sanığın kendilerini öldürmek istediği gibi bir kanaate kapılmalarının etkisi ile beyanlarda bulundukları, olayın görüntülerinin olmaması ve olayın geceleyin saat 23.07 sıralarında karanlık olması sebebiyle olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğinin belirlenemeyeceği, olayın nasıl gerçekleştiği husunda oluşan şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği şeklinde ceza hukukunun ana kuralından hareketle sanık ...'ün katılanları öldürmeye teşebbüs suçu yerine katılanları silahla zincirleme tehdit suçundan TCK'nin 106/2-a ve 43. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği,
Sanık ...'ın ise polislerin dur ikazı üzerine aracı durdurduğu, sanıklar arasında önceden aracın polis tarafından durdurulması durumunda sanık ...'in araçtaki uyuşturucu maddeleri ve kendilerini uyuşturucu madde ticareti suçundan kurtulmaları için silahını kullanıp kullanmayacağının kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı hususunda aleyhine hiç bir delil bulunmadığı gibi, sanık ...'in silahla atışlara başlamasının akabinde kullandığı aracada polisler tarafından atışlara başlanması sırasında bu atışlardan aracının ve kendisinin de isabet alabileceği korkusuyla aracı bir anlık panik ile hareketlendirmiş olmasının anormal bir davranış sayılamayacağı, aracın gazına basmasının sanık ...'ün polislere daha rahat atış etmesini sağlamaya yönelik olduğununda kabul edilemeyeceği, aksine sanık ...'ün atışlara başlaması ve atışlara devam ederken polislerinde araca ateş etmesi sırasında sanık ...'nın aracın gaz pedalına basarak aracı hareketlendirmiş olmasının katılan polislerin bu sırada yaya olmaları sebebiyle sanıkların bulunduğu araç ileriye gitmiş olacağından sanık ...'ün bu sırada geride kalmaları ve aradaki mesafenin açılacak olması sebebiyle sanık ... gerçekte polisleri vurmaya niyetlense dahi arkada kalacak polisleri hem açılan mesafe hem de atış açıları iyice kötüleşeceğinden onları vurmasının neredeyse imkansız hale geleceği, başka bir anlatımla sanık ...'nın sanık ...'ün ani bir karar ile tabancayla araç içerisinden atışlara başlaması ve polislerin de karşılık vermesi sonrasında aracı ve kendileri kaçırmaya yönelik olarak aracı uzaklaştırmasının sanık ...'ün katılanları daha rahat bir şekilde vurmasını sağlamaya yönelik değil aksine polisleri kurtaracak bir davranış olarak değerlendirmesinin daha doğru olacağı, sanık ...'ün delil durumu itibarıyla anlık bir karar itibarıyla polislerden kurtulmak ve olay yerinden kaçabilmeyi sağlamak amacıyla tabancası ile atış ettiği dikkate alındığında sanık ...'ının iddia edildiği gibi ne katılanları öldürmeye teşebbüs suçlarına veya kabulü gereken sanık ...'ün zincirleme silahla tehdit suçlarına iştirak ettiğinin kabul edilemeyeceği,
Kabule göre de Sanık ...'nın nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından mahkûmiyeti halinde sanık ...'ün eylemine doğrudan bir katkısı bulunmadığı ve olaya fiili hakimiyetinin bulunmadığı, yaptığı tek hareketin olay yerinden kaçmayı sağlamaya yönelik aracı hareketlendirmiş olmasının olsa olsa TCK'nin 39. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği, sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK'nin 265/1-3-4, 43 ve 62. maddeleri uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılması göz önünde bulundurularak öncelikle üzerine atılı kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından TCK'nin 223/2-a maddesi uyarınca (yüklenen fiilin Kanunda suç olarak tanımlanmamış olması) beraatine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.