Logo

1. Ceza Dairesi2023/9079 E. 2024/1386 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmeden hükmün açıklanmasının mümkün olup olmadığı ve dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda kanun yararına bozma talebi üzerine yapılan inceleme.

Gerekçe ve Sonuç: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği, denetim süresinin başlamadığı ve hükmün açıklanamayacağı; ayrıca, kasten yaralama suçunda dava zamanaşımının gerçekleştiği gerekçeleriyle hükmün açıklanması kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

... 17. Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.01.2023 tarihli ve 2022/591 Esas, 2023/22 Karar sayılı kararı ile hükümlünün, tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 231 ... maddesinin onbirinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanması ile basit yargılama usûlü uygulanması suretiyle hükümlü hakkında kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 5271 sayılı Kanun'un 251 ... maddesinin üçüncü fıkrası, 5237 sayılı Kanun'un 52 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 2.240,00 TL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün itiraz edilmeksizin, 31.03.2023 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği belirlenmiştir.

Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun'un 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 09.10.2023 tarihli ve 2023/16573 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 13.11.2023 tarihli ve KYB-2023/109790 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:

I. İSTEM

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 13.11.2023 tarihli ve KYB-2023/109790 sayılı kanun yararına bozma isteminin; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın usûlüne uygun kesinleşmemesi nedeniyle hükmün açıklanamayacağı gözetilmeden karar verilmesinde, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği ve hükümlü hakkında belirlenen cezada hesaplama hatası yapılarak fazla cezaya hükmedilmesinde isabet görülmediği şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

II. GEREKÇE

1. 5271 sayılı Kanun’un, “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 ... maddesinin, inceleme konusu ile ilgili olan beşinci fıkrası, sekizinci fıkrasının birinci cümlesi ve onbirinci fıkrasının birinci cümlesi; “(5) (Ek: 6.12.2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

...

(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. ...

...

(11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. ...” şeklinde düzenlenmiştir.

Denetim süresi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usûlüne uygun olarak kesinleşmesi üzerine başlar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, bu karar usûlüne uygun bir şekilde kesinleştikten sonra, beş yıl süreyle denetime tabi tutulacak ve tabi tutulduğu denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine riayet etmemesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.

2. Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyası değerlendirildiğinde; hükmün açıklanmasına esas olan ... (Kapatılan) 4. Sulh Ceza Mahkemesinin, 14.12.2011 tarihli ve 2010/213 Esas, 2011/1380 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.

Şöyle ki 7201 sayılı Kanun'un, "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan; "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme gereği yapılan inceleme neticesinde; hükümlünün dava dosyasında bilinen en son adresinin, "Merkez Mah ... Arif Cad. 1142 Sok. No:15 D:2 Esenyurt/..." olduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın bu adrese tebliğe çıkarıldığı, tebligatın iade edilmesi üzerine aynı adrese 7201 sayılı Kanun'un 35 ... maddesi gereği tebliğ edilmiş olduğu belirlenmiştir. 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği, hükümlüye öncelikle bilinen en son adresi esas alınarak gerekçeli kararın tebliği yoluna gidilmesi, 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21 ... maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca bu adrese tebligat çıkarılıp söz konusu tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereği en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde 21 ... maddesinin ikinci fıkrası uyarınca MERNİS adresi esas alınarak tebliğ yoluna gidilmesi, adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde aynı Kanun'un 35 ... maddesinin ikinci fıkrası gereği tebligat yapılması, ancak bunun için de aynı maddenin birinci fıkrası gereği daha önce bu adrese usûlüne uygun tebligatın yapılmış olması gerekmektedir.

Ancak, hükümlü adına 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca bilinen en son adrese yapılan tebligatın iade edilmesi üzerine dosya kapsamında“MERNİS” adresi araştırılmadığı belirlenen hükümlü adına aynı Kanun'un 35 ... maddesine göre gönderilen tebligatın usûlüne uygun olmadığı belirlenmiştir.

3. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usûlüne uygun olarak kesinleşmemesi ve denetim süresinin işlemeye başlamaması nedeniyle hükmün açıklanamayacağı dikkate alınmadan hükümlünün tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine dosyanın ele alınarak hükmün açıklanmasına karar verilmesi Kanun’a aykırı olup (1) numaralı kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

4. Bununla birlikte hükümlünün şikâyetçiyi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı anlaşılmakla, 5237 sayılı Kanun'un Dava zamanaşımı başlıklı 66 ncı maddesinin inceleme konusu ile ilgili birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan; "(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;

(e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,

Geçmesiyle düşer." ve 5237 sayılı Kanun'un Kasten yaralama başlıklı 86 ncı maddesinin inceleme konusu ile ilgili ikinci fıkrasında yer alan; "(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. ..." şeklindeki düzenlemeler uyarınca hükümlünün kasten yaralama suçunun 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bulunduğu ve 8 yıllık olağan zamanaşımı süresine tabi olduğu belirlenmiştir.

Hükümlünün üzerine atılı suçu 13.11.2009 tarihinde işlediği, 18.04.2011 günü Mahkemesince savunmasının alındığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın 10.04.2012 tarihinde kesinleştiği, hükümlünün 18.03.2013 tarihinde yeniden suç işlediği, zamanaşımını süresinin 5271 sayılı

Kanun'un 231 ... maddesinin sekizinci fıkrasının son cümlesi gereğince 10.04.2012 ilâ 18.03.2013 tarihleri arasında 11 ay 8 gün süreyle durduğu, deneme süresinde işlenen suç tarihi olan 18.03.2013 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin yeniden işlediği anlaşılmakla, savunma tarihi olan 18.04.2011 tarihinden itibaren durma süresi de gözetildiğinde hükmün açıklandığı 05.01.2023 tarihine kadar 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin 26.03.2020 tarihinde dolması nedeniyle, (2) numaralı kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

5. Ayrıca inceleme konusu hükümde, hükümlünün kasten yaralama suçundan 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen 120 gün adlî para cezasından, aynı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrasına göre (1/6) oranında indirim yapılırken 100 gün adlî para cezası yerine hesaplama hatası yapılarak 150 gün adlî para cezasına, 5271 sayılı Kanun'un 251 ... maddesinin üçüncü fıkrasına göre (1/4) oranında indirim yapılırken 75 gün adlî para cezası yerine 112 gün adlî para cezasına, 52 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği günlüğü 20,00 TL’den çevrilirken 1.500,00 TL adlî para cezası yerine 2.240,00 TL adlî para cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla ceza belirlendiği anlaşılmakla, (3) numaralı kanun yararına bozma talebi de yerinde görülmüştür.

III. KARAR

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,

2. ... 17. Asliye Ceza Mahkemesinin, 05.01.2023 tarihli ve 2022/591 Esas, 2023/22 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,

5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

04.03.2024 tarihinde karar verildi.