"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.10.2020 tarihli ve 2018/274 Esas, 2020/921 Karar sayılı kararı ile hükümlünün, tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 231 ... maddesinin onbirinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanması ile hükümlü hakkında
1. Mağdur ...'ya karşı neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86 ncı maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentleri, aynı maddenin aynı fıkrasının son cümlesi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına,
2. Mağdurlar ... ve ...'e karşı kasten yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı 2 defa 1 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ilişkin hükümlerin, istinaf edilmeksizin 02.06.2023 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca, 07.12.2023 tarihli ve 2023/15385 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 22.12.2023 tarihli ve KYB-2023/134200 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 22.12.2023 tarihli ve KYB-2023/134200 sayılı kanun yararına bozma isteminin; duruşma gününü bildiren tebligatın usûlüne uygun yapılmaması nedeniyle savunma hakkı kısıtlanarak hükmün açıklanmasına karar verilmesi ve mağdurlar ... ve ...'e yönelik eylemler yönünden olağanüstü dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
1. 5271 sayılı Kanun’un, “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231 ... maddesinin, inceleme konusu ile ilgili olan sekizinci fıkrasının birinci cümlesi ve on birinci fıkrasının birinci cümlesi;“ (8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. ...
... (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. ...” şeklinde düzenlenmiştir.
Denetim süresi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usûlüne uygun olarak kesinleşmesi üzerine başlar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, bu karar usûlüne uygun bir şekilde kesinleştikten sonra, beş yıl süreyle denetime tabi tutulacak ve tabi tutulduğu denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine riayet etmemesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.
2. Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyası değerlendirildiğinde; tabi tutulduğu denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlediğinin ihbarı üzerine hükümlü hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilirken yapılan yargılamada hükümlü adına duruşma gününün tebliğe çıkarıldığı ancak tebligat mazbatası üzerinde yapılan inceleme neticesinde tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.
Şöyle ki 7201 sayılı Kanun'un, "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 10 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan;
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."
Şeklindeki düzenleme gereği yapılan inceleme neticesinde; hükümlünün dava dosyasında bilinen en son adresinin, "8 Şubat Mah. 102 Nolu sokak No:2 .../..." olduğu, hükmün açıklanmasına ilişkin duruşma gününü bildiren evrakın bu adrese tebliğe çıkarıldığı, tebligatın iade edilmesi üzerine aynı adrese 7201 sayılı Kanun'un 35 ... maddesi gereği tebliğ edilmiş olduğu belirlenmiştir. 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği, hükümlüye öncelikle bilinen en son adresi esas alınarak gerekçeli kararın tebliği yoluna gidilmesi, 7201 sayılı Kanun'un "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21 ... maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca bu adrese tebligat çıkarılıp söz konusu tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereği en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde 21 ... maddesinin ikinci fıkrası uyarınca MERNİS adresi esas alınarak tebliğ yoluna gidilmesi, adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde aynı Kanun'un 35 ... maddesinin ikinci fıkrası gereği tebligat yapılması, ancak bunun için de aynı maddenin birinci fıkrası gereği daha önce bu adrese usûlüne uygun tebligatın yapılmış olması gerekmektedir.
Ancak, hükümlü adına 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca bilinen en son adrese yapılan tebligatın iade edilmesi üzerine dosya kapsamında“MERNİS” adresi de bulunmadığı belirlenen hükümlü adına aynı Kanun'un 35 ... maddesine göre gönderilen tebligatın usûlüne uygun olması için daha önce bu adrese usûlüne uygun bir tebligatın yapılmış olması gerektiği, hükümlü adına anılan adrese daha önce usûlüne uygun tebligatın yapılmamış olduğu, bu itibarla hükümlü adına yapılan tebligatın usûlüne uygun olmadığı belirlenmiştir.
3. 5271 sayılı Kanun'un 231 ... maddesinin beşinci fıkrası gereği açıklanması geri bırakılan hükmün, aynı maddenin onbirinci fıkrası uyarınca denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi hâlinde açıklanabilmesi için, duruşma açılıp, hükümlüye gelmediği takdirde yokluğunda karar verilebileceği ihtarını içerir duruşma gününü bildirir çağrı kağıdı tebliğ edilmesi gerektiği hâlde, hükümlüye duruşma günü usûlüne uygun şekilde bildirilmeden yokluğunda karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
4. Bununla birlikte hükümlünün mağdurlar ... ve ...'ü basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı anlaşılmakla, 5237 sayılı Kanun'un Dava zamanaşımı başlıklı 66 ncı maddesinin inceleme konusu ile ilgili birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan; "(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
(e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl, Geçmesiyle düşer." ve 5237 sayılı Kanun'un Kasten yaralama başlıklı 86 ncı maddesinin inceleme konusu ile ilgili bölümlerinde yer alan; "(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. ...
(3) Kasten yaralama suçunun;
...e) Silahla,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, ...artırılır." şeklindeki düzenlemeler uyarınca hükümlünün mağdurlar ... ve ...'e yönelik kasten yaralama suçunun 5237 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (e) bendi kapsamında bulunduğu ve 8 yıllık olağan zamanaşımı süresine tabi olduğu belirlenmiştir.
Hükümlünün üzerine atılı suçları 16.08.2005 tarihinde işlediği, 14.04.2006 günü Mahkemesince savunmasının alındığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın 26.06.2009 tarihinde kesinleştiği, hükümlünün 01.08.2012 tarihinde yeniden suç işlediği, zamanaşımını süresinin 5271 sayılı Kanun'un 231 ... maddesinin sekizinci fıkrasının son cümlesi gereğince 26.06.2009 ilâ 01.08.2012 tarihleri arasında 2 yıl 10 ay 5 gün süreyle durduğu, deneme süresinde işlenen suç tarihi olan 01.08.2012 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin yeniden işlediği anlaşılmıştır.
Mağdurlar ... ve ...'e yönelik kasten yaralama suçu için savunma tarihi olan 26.06.2009 tarihinden itibaren durma süresi de gözetildiğinde hükmün açıklandığı 21.10.2020 tarihine kadar 8 yıllık olağan zamanaşımı süresinin 19.02.2017 tarihinde dolması nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinden anılan suçtan kurulan hükümler yönünden kanun yararına bozma talebi yerinde görülmekle, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan; “Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.” şeklindeki düzenleme uyarınca bahse konu hukuka aykırılık Yargıtay tarafından giderilmiştir.
III. KARAR
A. Mağdurlar ... ve ...'e Karşı Kasten Yaralama Suçundan Kurulan Hükümler Yönünden
1. Gerekçe bölümünde yer alan (4) numaralı paragrafta açıklanan nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Mağdurlar ... ve ...'ü kasten yaralama suçundan verilen ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.10.2020 tarihli ve 2018/274 Esas, 2020/921 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3. 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirdiğinden, hükümlü hakkındaki mağdurlar ... ve ...'ü kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası gereği gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Mağdur ...'ya Karşı Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. Gerekçe bölümünde yer alan (1, 2, 3) numaralı paragrafta açıklanan hükümlünün savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. ... 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.10.2020 tarihli ve 2018/274 Esas, 2020/921 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
26.02.2024 tarihinde karar verildi.