"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, muris ... ...'ın mirasçısı olup, mirasında 3/4 miras payına sahip olduğunu, davalının ise 1/4 miras payı bulunduğunu, taraflar arasında Bakırköy 3.AHM.nin 2012/190 Esas sayılı dosyasıyla tenkis davası görüldüğünü, kararın 25/06/2013 tarihinde kesinleştiğini, tenkis davası kararında saklı payının mirasbırakanın bedelini ödemek suretiyle 3.kişilerden aldığı doğrudan kazandırmaların tenkis hesabının Yargıtay ...nın 30/11/2005 tarihli, 2-581/672 sayılı içtihadına göre yapıldığından ayni malların tamamının bedele dönüştüğünü ve ortada seçimlik hakkının kullanılacağı ayni mal olmadığından ihlal edilen mahfuz payına karar tarihi itibariyle uyarlama yapılmayıp, murisin ölüm tarihi olan Nisan 1986 tarihi itibariyle hesaplanan 3.077,00-TL'nin dava açılma tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verildiğinden ve tenkise tabi malların artış rayiç ve güncel değeri yasal faizle karşılanamadığından munzam zarar oluştuğunu, karar tarihinde terekeden mahfuz payı olarak 3.077-TL ana para alırken, ana paranın karar tarihi olan 31/07/2010 tarihinde uyarlanmış karşılığı olan 36.780.632,12-TL'den geri kalan 36.777.555,60-TL kadar miktarın ise terekede davalı taraf uhdesinde kaldığını, davalının terekeden fazla pay alıp haksız yere zenginleştiğini ileri sürerek, tenkis davasıyla karşılanamayan saklı payından doğan munzam zarardan, zararın doğduğu tarih olan 25/06/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle 1.000.000.00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, tenkis davasının 20 yılı aşkın bir süre ile devam etmesinde ve davacının uğradığını iddia ettiği munzam zararın (şayet varsa) meydana gelmesinde kendisine yüklenebilecek hiçbir kusurun mevcut olmadığını, davanın 25 yılı aşkın bir süre ile uzamış olmasına davacının önü ardı kesilmeyen isteklerinin karşılanması amacıyla yapılan incelemelerin neden olduğunu, davacının tenkis alacağının son bilirkişi raporunun I. Bölümünde doğru olarak hesaplandığını ve bunun da 3.078,00 TL olduğu belirlenip buna göre karar verildiğini ve kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, davacının tenkis hükmünü İstanbul 10. İcra Dairesinin 2013/8933 Esas sayılı dosyası ile icraya koyduğunu ve alacağını tahsil ettiğini, davacının munzam zararını hükmün kesinleşmesi ile değil, o davanın derdest olduğu 2000 yıllarında bildiğini, dolayısıyla kesin hüküm ve zamanaşımı itirazları bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/03/2018 tarihli ve 2016/404 E., 2018/138 K. sayılı kararıyla; her ne kadar davacı vekili müvekkilinin ihlal edilen mahfuz payına karar tarihi itibariyle uyarlama yapılmadığını ve bundan dolayı müvekkilinin munzam zararı doğduğunu ileri sürmüş ise de, ortada tenkise tabi alacağın hesaplanmasına ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunduğu gibi, yasa ve Yargıtay uygulamaları gereği diğer mirasçı yararına yapılan kazandırmaların mirasın açıldığı, yani murisin ölüm tarihi itibariyle tespiti gerekmekte olup, kesinleşen mahkeme ilamını ortadan kaldıracak şekilde tenkis davasının görüldüğü Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesince karar tarihi itibariyle tenkis edilen miktarın yeniden uyarlama yapılarak tespiti ve davacının munzam zararının oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri Özetle
2.1. Davacı vekili, İlk Derece Mahkemesinin kararında, davacının Anayasa Mahkemesine 2013/5061 başvuru numarası ile yaptığı başvurudan ve 31.03.2016 tarihli kararından bahsedilmediğini, bu karara aykırı karar verildiğini, davacının adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, öte yandan mahkeme kararının TBK'nın 122. maddesine de aykırı olduğunu, yerel mahkemenin kararında kesinleşmiş mahkeme kararına karşı, mahkeme kararını ortadan kaldıracak şekilde, tenkis edilen miktarın uyarlanamayacağı görüşü, yasa ve içtihatla uyuşmadığı gibi, davada tenkis miktarının karar tarihine yeniden uyarlama yapılması yönünde bir talebin de olmadığını, tenkis davası ile eldeki davanın konusunun ve hukuki sebebinin aynı olmadığını, bu nedenle kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceğini, davacının saklı payında oluşan mülkiyet hakkı ihlalinin hukuksal ve matematiksel verilerle ispatlandığını, buna rağmen bu hak ihlalinin Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olarak esastan incelenmediğini ve kabul edilmediğini, tenkis davası sonunda davalının sebepsiz yere zenginleştiğini, davanın kesin hüküm ve dava şartı yokluğunan reddi halinde davalı lehine maktu avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak nispi avukatlık ücreti takdir edildiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.2. Davalı vekili, davacının munzam zarar talebinin, üstün miras hakkına dayanan ve sonuçta miras sebebiyle açılmış bir istihkak davası olması sebebiyle ölüm tarihinde yürürlükte olan TMK'nın 679. maddesi gereğince murisin vefatından itibaren işleyecek 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğunu, murisin ölüm tarihi 13.04.1986 ve seçim hakkının kullanıldığı tarihin de 13.06.1996 olduğu dikkate alındığında 1 ve 10 yıllık sürelerin çoktan geçtiğinin görüleceğini, hal böyle iken tenkis talebi ile bağlantılı her türlü iddianın zamanaşımına uğradığının muhakkak olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı yönünden de reddedildiğine ilişkin düzeltme yapılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31/12/2019 tarihli ve 2018/1956 E., 2019/1982 K. sayılı kararıyla; davacının tenkis alacağının mahkeme ilamıyla hüküm altına alındığı, karar kesinleşmeden davacının tenkis alacağını icra takibi yoluyla elde ettiği, tenkis bedelinin ödenmesi gerektiği tarihte davacının anapara ve faiz toplamını birlikte elde ettiği, bir zararının oluşmadığı, tenkis alacağının hüküm altına alındığı tarihe kadar geçen zamanda tenkise tabi taşınmazların değerindeki artışın munzam zarar olarak kabulü mümkün olmadığından İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin, öte yandan, TBK'nın 146. maddesinde "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak 10 yıllık zamanaşımına tabidir" maddesi uyarınca munzam zarara ilişkin talebin genel dava zamanaşımına tabi olduğu, tenkis alacağının mahkeme ilamıyla hüküm altına alındığı, 19.06.2012 tarihinde muaccel hale geldiği, bu tarihten itibaren genel zamanaşımı süresi içerisinde eldeki davanın açılmış olduğu gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri Özetle
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesinin karara esas olarak gösterdiği gerekçelerin hukuka aykırı olduğunu, alacak istemli tenkis davasının temerrüt tarihi ile munzam zarar dava açma tarihinin birbiri içine sokularak açık bir hukuki hata yapılmış olduğunu, davacının dava açma hakkı yok ise dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğinden maktu vekalet ücreti yerine, nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, munzam zararın doğduğu tenkis davasının alacak istemli olduğunu, Mahkemece incelenmesi gereken hususun, kararda belirtildiği üzere tenkise tabii taşınmazlardaki değer artışı olmayıp, alacak bedelinde oluşan munzam zararın varlığı olması nedeniyle irdelenmesi gereken konunun davacının tenkis davası ile hükmedilen 3.077-TL (Yeni Para) alacak miktarının karar tarihi olan 25.06.2013 tarihinde yasal faizi ile birlikte hesaplandığında güncel ve gerçek değerinin korunup korunmadığı olduğunu ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tenkise tabi malların rayiç değeri ile güncel değerinin yasal faizle karşılanmadığı iddiasına dayalı olarak munzam zararın tahsili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 sayılı TBK’nın 122. maddesinde, “ Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, (3.2.1.) paragrafında yer verilen yasal düzenleme uyarınca davacının tenkis alacağının Bakırköy 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/190 E- 2012/263 K sayılı kararı ile hüküm altına alındığı ve söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 11/07/2013 tarihinde kesinleştiği, davacının alacağını icra takibi yoluyla elde ettiği, tenkis bedelinin ödenmesi gerektiği tarihte davacının anapara ve faiz toplamını birlikte elde ettiği, munzam zararın oluşmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 26,30-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.