"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile tazminat istekli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 17/03/2020 tarih 2020/324 Esas 2020/368 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 24/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... ...... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.1. Asıl davada davacı ..., dava konusu 230, 216, 167, 170, 171, 175, 176, 177, 178, 180, 185, 240, 204, 208, 209, 217, 218, 219, 10, 2, 26, 29, 3, 4, 44, 50, 78, 79, 100, 130, 135, 94, 95, 99, 92, 250, 256, 262, 263, 272, 273, 278, 302, 382, 419, 427, 758, 592, 594, 611, 630, 656, 628, 638, 686, 710, 787, 830, 831, 840, 855, 856, 487, 490, 519, 522, 552, 553, 555, 556, 559, 126 ada 2, 6, 125 ada 34 parsel sayılı toplam 74 parça taşınmazda, mirasbırakan anneannesi ...’in paylarını, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, eşi ...’in ilk evliliğinden torunu olan davalıya, 1982 yılında satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiş; davacı vekili 17/11/2017 tarihli keşifteki beyanında, dava konusu 126 ada 2, 6 ve 125 ada 34 parsel sayılı taşınmazlar ile dava konusu 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davadan feragat ettiğini beyan etmiş; davacı vekili 12/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu 99, 100, 758, 256, 382, 686, 240, 171, 178, 559, 26, 230, 831, 209, 594, 177, 130, 175, 218, 638, 611, 167, 519, 787, 419, 135, 628, 840, 830, 92, 217, 216, 208, 219, 710 parsel sayılı toplam 35 parça taşınmazın yargılama sırasında ortaklığın giderilmesi davası neticesinde el değiştirdiğini ileri sürerek ihale değeri olan toplam 766.550,00 TL’den ¼ paya isabet eden toplam 191.637,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiş; davacı vekili 19/12/2018 tarihli dilekçesinde, dava konusu 180, 185 ve 278 parsel sayılı üç parça taşınmazın dava sırasında davalı tarafından 3. kişiye satıldığını belirterek bu taşınmazlar için dava tarihindeki değerleri üzerinden tazminat talep ettiğini beyan etmiştir.
1.2. Asıl davada asli müdahale talep eden mirasçı ..., dilekçesini harçlandırmak suretiyle davanın taraflarına karşı yönelttiği 25/04/2017 tarihli asli müdahale talebinde, mirasbırakan ...’in ölen kızı ...’nin manevi oğlu olduğunu, dava konusu taşınmazların mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya devredildiğini ileri sürerek asli müdahale talebinin kabulünü ve dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
1.3. Asli müdahale talep eden ..., Bölge Adliye Mahkemesinin asıl davaya ilişkin olarak verdiği 22/03/2019 tarihli kaldırma kararından sonra 25/09/2019 tarihinde açmış olduğu birleştirilen davada, asıl davaya konu edilen toplam 69 parça taşınmazı dava konusu etmiş; asıl davadan farklı olarak sadece 3, 4, 126 ada 2, 6, 125 ada 34 parsel sayılı taşınmazları birleştirilen davaya konu etmemiş; birleştirilen davadaki talebinde 3. kişilere devri gerçekleşen dava konusu 831, 209, 594, 177, 130, 175, 218, 638, 611, 167, 519, 787, 419, 135, 628, 840, 830, 92, 217, 216, 208, 219, 710, 256, 382, 686, 240, 171, 178, 230, 559, 26, 99, 100, 758, 263 parsel sayılı taşınmazlar için tazminata, diğerleri için iptal tescile karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesinin 22/03/2019 tarihli kaldırma kararından ve 25/09/2019 tarihinde açılan birleştirilen dava tarihinden sonra 12/12/2019 tarihli duruşmada, dava konusu 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden davadan feragat ettiğini beyan etmiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., dava konusu 126 ada 2, 6 ve 125 ada 34 parsellerin senetsizden Maliye Hazinesi adına tespiti üzerine açmış olduğu dava sonucu Kaynarca Kadastro Mahkemesinin 2005/57 Esas 2007/39 Karar sayılı kararı ile adına hükmen tescil olunduğunu, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını, dedesi ...’in 1953 yılında ölümü üzerine, dedesinin ikinci eşi olup, davacıların da mirasbırakanı olan ...’in yalnız yaşadığını, davacıların mirasbırakanı ...’nin bu dönemde paylarını satmak zorunda kaldığını, bedellerini de kızı ...’ye, davacıya ve ihtiyaçlarına harcadığını, muvazaa iddiasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, zira davacı ...’ın, annesinden gelen payı 15/05/1981 tarihinde sattığını, bu nedenle 26/08/1981 tarihinde yapılan satışları bildiğini, Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/27 Esas sayılı dosyası ile de taşınmazların satıldığından davacının haberi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş; davalı ikinci cevap dilekçesinde, mirasbırakanın yaşlı ve yalnız bir kadın olup bakıma muhtaç olduğunu, mirasbırakana kendisinin ve babası Nazif’in baktığını, mirasbırakanın terekesine göre 3. kişi konumunda olup, kendisi lehine mal kaçırılmasını gerektirir bir neden bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; aşamalarda, mirasbırakanın minnet duygusuyla devirleri yaptığını, mirastan mal kaçırma iradesi olmadığını beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup, asli müdahale talebinin de usule uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı ile asli müdahilin miras payları oranında iptal tescil ile tazminata, iki parça taşınmaz yönünden davanın reddine, feragat edilen bir kısım taşınmaz yönünden ise davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; kararın taraflarca istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, dava konusu taşınmazların tümü yönünden hüküm kurulmamış olmasının HMK’nin 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının bu yönden kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; gönderme kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulü ile davacıların miras payları oranında iptal tescil ile tazminata, feragat edilen 6 parça taşınmaz hakkında davanın feragat nedeniyle reddine, birleştirilen davada karar verilmiş olduğundan asli müdahale davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri Özetle
2.1. Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf itirazlarında özetle
Mirasbırakan ...’nin mirasçısı olmayan davalı yönünden muvazaa iddiasının dinlenemeyeceğini, mirasbırakanın son yıllarını yalnız geçirdiğini ve davacıların ilgilenmediklerini, mirasbırakanla davalının ilgilendiğini, mirasbırakanın dava konusu hisseli taşınmazlardaki hisselerini davalıya satmasının yerinde olduğunu, davacıların daha önce ortaklığın giderilmesi davası açmaları nedeniyle satıştan haberdar olduklarını, eldeki davanın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/27 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası nedeniyle satılan taşınmazlarda davacıların paylarını aldıklarını, bu konuda tekrar karar verilmesinin haksız iktisaba neden olacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 17/03/2020 tarih 2020/324 Esas 2020/368 Karar sayılı kararıyla; mirasçının miras payına yönelik olarak talepte bulunduğu gözetildiğinde asli müdahale koşullarının oluşmadığı, asli müdahale talep edenin de zaten kaldırma kararından sonra birleştirilen davayı açtığı, mirasbırakan ...’in davalıya yapmış olduğu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, yaşlı ve bakıma muhtaç olan mirasbırakanın, kendisine bakıp gözeten davalıya minnet duygusuyla temlikte bulunduğu gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davada davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, asıl davadaki asli müdahale talebinin reddine, dava konusu bir kısım taşınmaz yönünden feragat nedeniyle, dava konusu diğer taşınmazlar yönünden ise esastan asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, temliklerin minnet duygusuyla yapıldığı benimsenerek davanın reddine karar verildiğini, ancak davalı tarafın minnet duygusuna ilişkin bir savunmada bulunmadığını, davalı tarafından savunulmayan bir hususa istinaf mahkemesince dayanılamayacağını, tüm mal varlığının devredilmiş olmasında minnet duygusundan söz edilemeyeceğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğunu, zaten dava konusu taşınmazları kullanan davalının hiçbir ecrimisil ödemediğini, mirasbırakanın minnet duyacağı bir bakım olmadığını, mirasbırakanın varlıklı biri olup satışa ihtiyacı olmadığını, terekeden satış bedeli de çıkmadığını, mirasbırakanın önceki evliliğinden olma kızı ...’nin mirasbırakana baktığını, ...’nin de mirasbırakanın üvey oğlu ve davalının da amcası olan ... ile evli olduğunu, ... ve ...’nin çocukları olmayıp, ...’in de dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalıya devrettiğini, mirasbırakanın da davalıyı, torunlarından daha yakın gördüğü için ona devir yaptığını, mirasbırakanın kızından torunu olan davacı ...’ın, annesi ölünce babasıyla yaşadığını ve anne tarafıyla bir uzaklık oluştuğunu, diğer davacı ...’in ise mirasbırakanın kızı ...’nin evlatlığı olduğunu, yörede mirastan mal kaçırma yönünde bir gelenek olduğunu, zira davacı ...’i evlat edinen ve mirasbırakanın kızı olan ...’nin eşi ...’in dahi eşi ...’den intikal eden paylarını muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ve buna ilişkin olarak davacı ... ile davalı arasında görülen Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/63 Esas sayılı dosyasında ...’in yaptığı devirin muvazaalı olduğunun benimsendiğini, davalı tanığı ... ... ile mahalli bilirkişi Kasım Çelikten hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunulduğunu, asıl davada davacı ... aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu, dava değerinin yanlış hesaplandığını ve iki katı nispetinde aleyhe vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1 Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. Öte yandan, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinde kuşku yoktur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, özellikle delillerin takdiriyle temliklerin muvazaalı olmadığı yönündeki kabulde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmuştur. Asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.2. Asıl davada davacının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında açılan iptal tescil, yargılama sırasında el değiştiren taşınmazlar bakımından ise tazminat isteğine ilişkin olup, muris muvazaasına dayalı davalarda, dava değerinin, davayı açan mirasçı ya da mirasçıların miras payına isabet eden değer olduğu kuşkusuzdur.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin kabulüne, temyiz edenin sıfatı ile temyiz nedenlerine göre;
Asıl davada davacı ..., toplam 78 parça taşınmaz hakkında iptal tescil istekli eldeki davayı açmış, yargılama sırasında 6 parça taşınmaz hakkında (2, 3, 4, 126 ada 2, 6, 125 ada 34 parsel sayılı taşınmazlar)davadan feragat etmiş; feragat edilmeyen 68 parça taşınmazın 30 tanesi bakımından (170, 176, 204, 10, 29, 44, 50, 78, 79, 94, 95, 250, 262, 272, 273, 302, 427, 592, 630, 656, 855, 856, 487, 490, 522, 552, 553, 555, 556, 559 parseller) iptal tescil isteğini devam ettirmiş; 35 tanesi bakımından ise ( 99, 100, 758, 256, 382, 686, 240, 171, 178, 559, 26, 230, 831, 209, 594, 177, 130, 175, 218, 638, 611, 167, 519, 787, 419, 135, 628, 840, 830, 92, 217, 216, 208, 219, 710) yargılama sırasında el değiştirdiği gerekçesiyle ıslah dilekçesiyle 191.637,00 TL tazminat istemiş, bilahare 3 parça taşınmaz için de (180, 185 ve 278 parseller) dava tarihindeki değerleri üzerinden tazminat istemiş, bu üç parça taşınmazın dava tarihindeki değeri toplam 48.470,76 TL olarak saptanmış olup, mirasbırakanın temlike konu ettiği 4/16 payına isabet eden değerin 12.117,69 TL, bundan davacı ...’ın ½ miras payına isabet eden değerin 6.058,85 TL olduğu saptanmış, neticeten davacının 38 parça taşınmaz için toplam 197.695,85 TL tazminat istediği anlaşılmış, iptal tescil istenen 30 parça taşınmazın ise dava tarihi itibarıyla keşfen saptanan değerinin toplam 2.623.006,62 TL olup, mirasbırakanın temlike konu ettiği 4/16 payın değerinin 655.751,65 TL, bundan davacının ½ miras payına isabet eden değerin ise 327.875,82 TL olduğu, neticeten davacının talepleri nazara alındığında asıl davada dava değerinin iptal tescil ve tazminat bakımından toplam 525.571,67 TL olup, yargılama sırasında davacının harcı tamamladığı da nazara alınınca, asıl davada dava değerinin 525.571,67 TL olduğu ve bu değer üzerinden asıl davada davacı ... aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ... tarafından yatırılan toplam harç miktarından yola çıkılarak dava değerinin 1.621,514,00 TL olarak belirlenmesi ve bu değer üzerinden davacı aleyhine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, asıl davada dava değeri olan 525.571,67 TL üzerinden, karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davalı yararına hükmedilmesi gereken nispi vekalet ücreti 43.328,58 TL iken, Bölge Adliye Mahkemesince dava değerinin hatalı belirlenmesi suretiyle asıl davada davacı ... aleyhine 89.552,99 TL şeklinde fazla vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir. Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temyize konu 17/03/2020 tarih 2020/324 Esas 2020/368 Karar sayılı kararının hüküm kısmının I-A-7. Fıkrasında yer alan “Ana dava dosyasında davalı ... vekil marifeti ile temsil olunduğundan yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca harçlandırılan dava değeri 1.621.514,00 TL olduğundan bu miktar üzerinden hesap edilen 89.552,99 TL ücreti vekaletin davacı ...'dan alınarak davalı ...'e verilmesine,” ifadesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine I-A-7. fıkra olarak, “ Asıl davada davalı ... vekil marifeti ile temsil olunduğundan karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 43.328,58 TL nispi vekalet ücretinin asıl davada davacı ...’dan alınarak davalı ...’e verilmesine” ifadesinin yazılmasına, asıl davada davacı ...’ın değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu şekli ile 6100 Sayılı HMK’nin 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı ... vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.