Logo

1. Hukuk Dairesi2020/1972 E. 2021/6200 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın muvazaalı işlemi sonucu mirasçılardan birine intikal eden taşınmazlar üzerinde, diğer mirasçının miras payı oranında tapu iptali ve tescil talebiyle açtığı davanın reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, mirasbırakanın muvazaalı temliki sonucu elde edilen taşınmazlar üzerindeki miras payının akıbetini tam olarak araştırmadan ve mirasçının hakkından feragat ettiğine dair bir beyanda bulunmadığı gözetilerek eksik incelemeyle hüküm kurduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı- birleştirilen davada davalı vekilinin istinafı üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı, mirasbırakan babası ... ...'ın 212, 322, 337, 347, 803, 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazlarını satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...'e devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, bu nedenle miras payı oranında tescil talepli Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/103 Esas ve 1989/34 Karar sayılı dava dosyası ile açmış olduğu davanın kabul edildiğini ve kesinleştiğini, dava neticesinde sadece babasından kalan miras payını aldığını, görülen dava sırasında annesi ...'nin sağ olduğunu, o dönem herhangi bir dava açmadığını, mirasbırakan annesi ...'nin ölümü ile dava açma hakkının mirasçılarına geçeceğini ileri sürerek, mirasbırakan babası ...'in muvazaalı olarak temlik ettiği dava konusu taşınmazlardaki mirasbırakan annesi ...'nin hakkına istinaden, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

Asıl davada davalı - birleştirilen davada davacı, husumet itirazı bulunduğunu, muvazaa nedeniyle açılan davanın ardından davacı kardeşi ile Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/72 Esas ve 1990/109 Karar sayılı dava dosyasına konu taksim sözleşmesi yaptıklarını, sözleşmeye göre 212, 322, 337, 347 ve 803 parsel sayılı taşınmazların kendisine; 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazların ise davacı kardeşine verileceği hususunda anlaştıklarını, babalarından ve annelerinden intikal edecek paylara göre sözleşme yapıldığını, yani davacının babası ile birlikte annesinden kalacak miras payını da o dönem aldığını, kendisinin 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalıya devrettiğini, ancak davacı kardeşinin 212, 322, 337, 347 ve 803 parsel sayılı taşınmazlardaki taksim sözleşmesi gereği devretmesi gereken payları halen devretmediğini belirterek, asıl davanın reddini savunmuş, birleştirilen dava konusu 212, 322, 337, 347 ve 803 parsel sayılı taşınmazların, davalı adına olan payların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen davada davalı, kardeşi ile aralarındaki sözleşme gereği iki parça taşınmazı adına tescil ettirdiğini, diğer taşınmazlara ilişkin tescil işlemlerinin yapılması için davacı kardeşinin herhangi bir talepte bulunmadığını, bu davanın açılmasına kendisinin sebebiyet vermediğini belirterek, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakan ...'in muvazaalı olarak temlik ettiği taşınmazlara ilişkin mirasbırakan ...'nin kendi payına yönelik dava açmadığı gibi tarafların kendi aralarında taşınmazları paylaşmalarına da itiraz etmediği, mirasbırakan anne ...'nin kendisine düşen paydan feragat ettiğine dair karine oluştuğu, Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/72 Esas 1990/109 Karar sayılı dava dosyası ile tarafların anlaşarak bir kısım taşınmazları devraldıktan sonra, davacının yeniden dava açarak tapu iptal tescil talebinde bulunulmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacağı gerekçesiyle asıl davanın reddine; birleştirilen davada davacının Sulh Hukuk Mahkemesinin ilamına dayanarak, dava konusu taşınmazları adına tescil ettirdiği, davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle birleştirilen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, kararın asıl davada davacı - birleştirilen davada davalı vekili tarafından istinafı üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacı - birleştirilen davada davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1914 doğumlu mirasbırakan ... ...'ın 29.03.1987 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacı oğlu ... ve davalı oğlu ... ile dava dışı çocukları ..., torunları, ...'un ve damadı ...'ın kaldıkları, 1912 doğumlu mirasbırakan ... ...'ın 02.02.1993 tarihinde ölümü ile yine adı geçenlerin mirasçı olarak kaldıkları; mirasbırakan ...'in çekişme konusu 212, 322, 337, 347, 803, 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazlarını 23.08.1985 ve 09.10.1985 tarihlerinde satış suretiyle davalı oğlu ...'e temlik ettiği, asıl davada davacı ...'nin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açtığı dava neticesinde, Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/103 Esas ve 1989/34 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazların davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında davacı ... adına tesciline karar verildiği, verilen kararın kesinleştiği, Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/72 Esas ve 1990/109 Karar dosyasının; davacı ... ve davalı ... arasında görülen anılan taşınmazlara ilişkin taksim davası olduğu, tarafların istemleri doğrultusunda taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazların tamamının davacı ... adına, 212, 322, 337, 347 ve 803 parsel sayılı taşınmazların ise davalı ... adına tesciline, bu suretle taşınmazların paylaştırılmasına karar verildiği, 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazların 22.07.1991 tarihinde davacı ... adına hükmen tescil edildiği ve ... tarafından dava dışı üçüncü kişilere satıldığı, asıl davada davacı ...'nin bahsedilen bu parseller yönünden aşamada davasından feragat ettiği, dava konusu diğer taşınmazlardaki davacı ... adına kayıtlı 3/20'şer payların ise, yargılama sırasında, 30.10.2019 tarihinde davalı - birleştirilen davada davacı ... adına hükmen tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; davalı - birleştirilen davada davacının, asıl davada davacı ... ile taksim sözleşmesi yapıldığı savunmasında bulunduğu, Kaynarca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1990/72 Esas ve 1990/109 Karar sayılı taksim davası neticesinde 2644 ve 2799 parsel sayılı taşınmazların davacı ...'ye devredildiği, ancak bu sözleşmeye göre annelerinden gelen payın davalı - birleştirilen davada davacı ... tarafından davacı ...'ye verilip verilmediğinin araştırılmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; öncelikle Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/103 Esas ve 1989/34 Karar sayılı ilamı muris muvazaası kesinleştiğine göre, mirasbırakan ... ...'dan eşi ...'ye intikal edecek olan 1/4 paydan, davacı ...'ye intikal edecek 1/5 payın, neticeten 1/20 payın halen davalı ... üzerinde bulunduğu anlaşılmakla, bu payın davacı ...'ye verilip verilmediği açıkça belirlendikten sonra; verilmiş ise davacı ...'nin TMK 2. maddesi gereğince iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, aksi halde mirasbırakan ...'nin hakkından feragat ettiğine ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı anlaşıldığından asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.