Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2030 E. 2021/6616 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekâlet görevinin kötüye kullanılması suretiyle satışı yapılan taşınmaz için tapu iptali ve tescil davasında, alıcıların kötü niyetli olup olmadığı ve vekilin satış bedelini davacıya ödeyip ödemediği hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı düşük bedelle satması ve satış bedelini davacıya ödememesi, alıcıların kötü niyetli olduğuna dair yeterli delil olmadığı ve vekilin hesap verme borcunun bulunduğu gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedel davası sonunda, Yerel Mahkemece davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ...-... ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.11.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen dahili davalı ... ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili isteğine ilişkindir.

Davacı, kayden maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümün 21.12.2004 tarihinde vekil kıldığı kardeşi davalı ... tarafından diğer davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa şimdilik 12.000,00 TL’nin davalı ...’ten yasal faiziyle tahsilini istemiştir.

Davalı ..., usule uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemiş, diğer davalılar, hak düşürücü süre itirazında bulunmuşlar, taşınmaz bedeli olarak toplam 340.000,00 TL ödediklerini belirtip,davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, “Somut olayda, mahkemece hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanığı yoktur. Şöyle ki, keşif yapılıp dava konusu taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değeri belirlenmemiş, vekil ile diğer davalıların el ve işbirliği içinde olup olmadıkları hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Hal böyle olunca, öncelikle yerinde keşif yapılarak taşınmazın temlik tarihi itibariyle gerçek değerinin saptanması, davalıların 340.000,00 TL ödediklerini savundukları gözetilerek yukarıdaki ilkeler uyarınca davacının zararlandırılıp, zararlandırılmadığının, davalıların el ve işbirliği içinde hareket edip etmediklerinin açıkça tespiti, varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki dükkan vasıflı 2 nolu bağımsız bölüm davacı ... adına kayıtlı iken, davacının ... 2.Noterliğinin 21.12.2004 tarihli ve 5832 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği kardeşi olan davalı ... tarafından 24.12.2004 tarihli satış işlemi ile 1/3 er paylarla davalılar ... ..., ... ve ...’a temlik edildiği, davacının yargılama aşamasında 22.02.2020 tarihinde öldüğü, mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, yine davalı vekil ...’in de 18.05.2016 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarının davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Somut olaya gelince; davacıya ait olan çekişme konusu taşınmazın davacı tarafından vekil olarak tayin edilen davalı kardeşi ... tarafından diğer davalılara satış yolu ile devredildiği, taşınmazı temlik alan diğer davalıların kötüniyetli olduklarına ilişkin ispat külfetinin davacıya düştüğü, bu hususta davacının gösterdiği deliller ve dinlenen tanık beyanlarının kötüniyeti ispat için yeterli olmadığı, davalılar tarafından vekil ...’in banka hesaplarına satış bedelinin yatırıldığı, her ne kadar yatırılan miktarların toplamı keşfen belirlenen değere göre düşük ise de, taşınmazın üzerinde ipotek bulunduğu nazara alındığında bedelin düşük olmasının öneminin olmadığı, vekilin hesap verme borcu çerçevesinde satış bedelini ödediğine ilişkin ispat külfetinin davalı vekilde olduğu, ne var ki davalı ...’in satış bedelini davacıya ödediğini ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, davalılar ... ...-... ve ... a yönelik tapu iptali ve tescil isteminin reddine, diğer davalı vekil ... yönünden ise taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Davalıların yerinde bulanan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.