Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2033 E. 2022/1421 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın taşınmazını önce kardeşi, ardından da oğlu olan davalıya devretmesinin muris muvazaası olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından temlikin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı hususunun ispatlanamaması ve dinlenen tanık beyanları ile dosya kapsamındaki diğer deliller değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan babası ...’un 16081 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 payını önce dava dışı kardeşi ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, ...’in de temlik aldığı payı mirasbırakanın oğlu olan davalı ... ...’a devrettiğini ileri sürerek, öncelikle inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı iptal-tescil, olmadığı takdirde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında iptal tescil isteğinde bulunmuş, yargılama aşamasında talebini muris muvazaası hukuksal nedenine hasretmiştir.

II. CEVAP

Davalı, taşınmazın evveliyatının amcası ...’e ait olduğunu, ...’in, mirasbırakana ait başka bir taşınmaz üzerine inşaat yapmasına karşılık anılan payın mirasbırakana devredildiğini, ...’in inşaat yapmaktan vazgeçmesi nedeniyle mirasbırakan tarafından çekişme konusu payın ...’e iade edildiğini, kendisinin de anılan payı 2008 yılında amcasından satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın 3633 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan 16081 parsel sayılı taşınmaz olduğu, taşınmaz üzerinde 3 katlı beş daireden ibaret binanın bulunduğu, ifraz öncesi taşınmazda paydaş olmayan tarafların murisi ...’a dava konusu payın mirasbırakanın kardeşi ... tarafından oturması için verildiği,mirasbırakanın daha sonra taşınmazdaki bu payı ...’a iade ettiği, ancak tapuda satış olarak gösterildiği,daha sonra ...’un yine bu hisseyi ...’un birlikte oturduğu davalı oğlu ...’a devrettiği,tapuda satış gösterildiği, gerçekte bedel alınmadığı, ancak devirlerin davacıdan mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Dava konusu 16081 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 pay, tarafların mirasbırakanı ...’dan dava dışı kardeşi ...’a, ...‘ten de mirasbırakanın oğlu olan davalı ...’e satış suretiyle devredildiğini, tüm temliklerin bedelsiz olduğunu ve mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, mahkeme kararının gerekçesinin aksine, ... tarafından mirasbırakana devredilen bir pay olmadığını, taşınmazda zaten mirasbırakanın 1/5 paya sahip olduğunu, davacı tanıklarının aile içinden kişiler olup, davacı yerine erkek çocuğu olması nedeniyle davalıyı koruyucu yönde açıklamalar yaptıklarını, mirasbırakanın taşınmazı kardeşi ...‘e devretmesine rağmen taşınmazda davalı oğlu ile birlikte oturmaya devam ettiğini, mirasbırakanın taşınmazı ...’e devretmesi için bir neden olmadığını, bir kısım davacı tanıklarının dinlenmediğini, iddiaların ispatlandığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/12/2019 tarihli ve 2019/715 Esas - 2019/1866 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakının dava konusu 6081 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 payını davalı oğlu ...’e temlikini sağlamak amacıyla dava dışı kardeşi ...’a devrettiği, mirasbırakanın ölümünden sonra ...’un 4/21 payı davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın bu şekilde aracı kullanmak suretiyle mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna pay temlikini sağladığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması halinde, davacının tüm taleplerinin yeniden değerlendirilerek muris muvazaası hukuksal nedenine göre davanın kabulüne, olmadığı takdirde inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dinlenen davacı tanıklarının davacının iddialarını doğrulamadığını, tanıkların, taşınmazın mirasbırakan ...‘ya verildiği, ancak bu işlemin bir satış olmadığı, bir bedel ödenmediği, sonradan taşınmazın ...’a iade edildiği yönde beyanlarda bulunduklarını, taşınmazın mülkiyetinin ...’ya ait olmadığını, temlikin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığını belirterek, kararın bozularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

3.2.2. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

3.2.3. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.4. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

3.2.5. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1931 doğumlu mirasbırakan ...’un 08.10.2000 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı... ile davalı oğlu ...’in kaldığı, 3633 parsel 252 m2 miktarlı arsa vasfındaki taşınmazın ½ payının ..., 3/30’ar dan toplam 15/30 payının mirasbırakan ... ve kardeşleri ..., ..., ... ve ... adına kayıtlı iken 20.12.1984 tarihli ifrazen taksim işlemi ile taşınmazın 16081 parsel 105,00 m2 üç katlı beş daireli bahçeli kargir apartman vasfı ile 1/5‘er paylarla mirasbırakan ... ve kardeşleri ..., ..., ... ve ... adlarına tescil edildiği, ... ve ...‘in taşınmazdaki 1/5‘er paylarını 13.06.1988 tarihli 2481 yevmiye no.lu işlemle satış suretiyle ...‘a devrettikleri, diğer kardeşler ... ve...’in de taşınmazdaki 1/5’er paylarını farklı tarihlerde ...’e satış suretiyle devrettikleri, böylece ...’in taşınmazın tamamının maliki olduğu, ...’in de 20.03.2008 tarihli 4065 yevmiye no.lu işlemle taşınmazın 22/105 payını kardeşi ...’a, 20/105 payını ise kardeşi ...’nın oğlu olan davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Somut olayda, dinlenilen davacı tanıkları mirasbırakanın davacı kızı ile arasında beşeri bir problemin varlığından bahsetmedikleri gibi temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı yönünde açıklamalarda da bulunmamışlar, bununla birlikte davacı tanığı olarak dinlenen, tarafların amcası ve aynı zamanda ara malik ..., taşınmazın aslında ...’ya ait olmayıp kendisine ait olduğu, durumu iyi olmadığından taşınmazda oturması için taşınmazı ...’ya verdiği onun da taşınmazı kendisine iade ettiği ve kendisinin de daha sonra davalıya devrettiği şeklinde beyanları göz önüne alındığında, temlikin mal kaçırma amacıyla yapılmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bir başka ifade ile temlikin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı hususu davacı tarafından usulünce kanıtlanmış değildir.

3.3.3.Hâl böyle olunca, davacının iddialarını HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 23/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı pay oranında tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesi davayı reddetmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ise bu kararı kaldırarak davanın kabulüne karar vermiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, somut olayda muris muvazaası unsurlarının bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Murisin davacı kızı ve davalı oğlundan başka mirasçısı yoktur. Dava konusu taşınmaz evveliyatında murise ait iken önce kardeşine ondan da oğluna intikal etmiştir.

Dinlenen davacı tanıkları, davalının bedel ödemediğini beyan etmiş, ayrıca taşınmazda davacının da hakkı bulunduğu için tarafları anlaştırmaya çalışmışlardır.

Sayın çoğunluk ara malik ...’in beyanını esas almışsa da, bu tanık ara malik olup muvazaayı birlikte işleyen durumunda olduğu gibi, beyanları da dosyada bulunan tapu kayıtları ile örtüşmemektedir. Bu nedenle bu tanığın beyanlarına itibar edilmesinin doğru olmadığı düşüncesindeyiz.

Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesi ve kabulü yerinde olduğundan kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.