"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.03.2016 gün ve 2013/359 Esas 2016/241 Karar sayılı hükmün düzeltilerek Onanmasına ilişkin olan 18.02.2020 gün ve 2017/75-2020/1033 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, 5190 ada 4 parsel sayılı taşınmazını davalı ...'a satması için dava dışı ... 'u vekil tayin ettiğini, ancak vekilin 5190 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yerine 6557 ada 4 parsel sayılı taşınmazını davalıya devrettiğini ileri sürerek taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın 3. bir kişiye devredilmesi üzerine HMK’nin 125. maddesi uyarınca istemini bedele hasretmiştir.Davalı, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, adına kayıtlı olan 5190 ada 4 parsel (yeni 6557 ada 2 parsel) sayılı taşınmazın yanında bulunan 6557 ada 4 parsel sayılı taşınmazı satın almak istediğini, davacının da bu bölgede dava konusu taşınmaz dışında başka taşınmazı bulunmaması sebebi ile taşınmazı satmak istediğini, vekaletname vermesindeki amacın da bu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne dair verilen karar Dairece, “...dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalı ...'ın eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır. Hal böyle olunca; usulüne uygun olarak davalı ...'e, dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra, yanların gösterecekleri kanıtların eksiksiz olarak toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir.’’ gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davalı adına oluşan tescilin yolsuz olduğu gerekçesi ile davanın bedel istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairece, “...Hemen belirtilmelidir ki; 5190 ada 4 parseli devretmesi için yetkilendirilen vekilin, daha sonra oluşan ve vekaletnameye konu edilmeyen 5192 ada 2 parseldeki payın da gittiği 6557 ada 4 parselin tamamını devrederek yetkisini aştığı açık olup davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalının diğer temyiz itirazına gelince;Mahkemece, 06.04.2011 tarihli karar ile davacı lehine 1.100,00-TL vekalet ücretine hükmedilmiş olup bu karar davalı tarafından temyiz edilmiş, kararın bozulması üzerine verilen 24.03.2016 tarihli kararda ise davacı lehine 6.394,50-TL vekalet ücretine hükmedilmiş olup 06.04.2011 tarihli kararı davalı dışında temyiz eden olmadığından artık bu karar ile hükmedilen maktu vekalet ücreti yönünden davalı lehine kazanılmış hak (usuli müktesep hak) oluşucağı açıktır. Öte yandan, harç kamu düzenine ilişkin bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gereken bir husus olduğundan hükmedilen harç yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşmayacağı da kuşkusuzdur.” gerekçesiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; 5190 ada 4 parseli devretmesi için yetkilendirilen vekilin, daha sonra oluşan ve vekaletnameye konu edilmeyen 5192 ada 2 parseldeki payın da gittiği 6557 ada 4 parselin tamamını devrederek yetkisini aştığı açık olup davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının bu yöne ilişkin karar düzeltme itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalının diğer itirazına gelince;Mahkemece, 06.04.2011 tarihli karar ile davacı tarafından depo edilen 5.000,00 TL alım satım bedelinin karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesine ve davacı lehine 1.100,00-TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olup bu karar davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, davacı taraf ilk hükmü temyiz etmediğinden bu konularda davalı lehine usuli kazanılmış hak (usuli müktesep hak) oluşacağı açıktır. Bu nedenle, ilk kararın bozulması üzerine mahkemece verilen 24.03.2016 tarihli kararda önceki kararda olduğu üzere davalıya alım satım bedeli ödenmesine karar verilmemesi, karar verilen tarihteki (2016 yılı) avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı lehine 1.800,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 6.394,50-TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Öte yandan, harç kamu düzenine ilişkin ve re'sen gözetilmesi gereken bir husus olduğundan hükmedilen harç yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşmayacağı da kuşkusuzdur. Bu durumda, mahkemece kabul edilen dava değeri üzerinden nispi harca hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Hal böyle olunca, davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek davacı tarafça depo edilen 5.000,00 TL’nin davalıya ödenmesine ve karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Anılan bu husus, karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulü ile Dairenin 18.02.2020 tarih, 2017/75 Esas, 2020/1033 Karar sayılı düzeltilerek onama ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkemenin 24.03.2016 tarih ve 2013/359 Esas 2016/241 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 26/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.