Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2697 E. 2021/7623 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile bir davalı arasında yapılan inançlı işlem sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, inançlı işlemin varlığının kabul edilmesine rağmen, tarafların sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirip getirmedikleri noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı, inançlı işlemin varlığını ikrar ettiğinden, davacının kredi taksitleri için yaptığı ödemelerin bilirkişi incelemesi ile tespit edilmesi, taşınmazların değerinden ödenmeyen taksitlerin mahsup edilmesi ve kalan bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat ...... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu 65 ve 66 parsel sayılı taşınmazlarını kredi temin etmek amacı ile davalı ...'a satış suretiyle devrettiğini, taşınmazın devri için davalı ... tarafından kullanılacak kredinin kendisine verilmesi, kredi geri ödemelerinin kendisi tarafından taşınmazlardan gelecek kira bedelleri ile yapılması, kredi ödemeleri bittikten sonra taşınmazların tekrar devri konularında anlaşmış olduklarını, ancak davalı ...'ın dava konusu taşınmazlardaki kiracılara karşı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açtığını, bu davada ...'ı inanç sözleşmesini bilen diğer davalı ...'un vekil olarak temsil ettiğini, anılan davanın feragat ile sonuçlandığını, ancak davalı ...'ın inanç sözleşmesine aykırı olarak kiracılardan 140.000,00 TL tahsil ettiğini, ayrıca inanç sözleşmesini ihlal ederek 66 parseli davalı ...'un güvenilir elemanı olan davalı ...'e temlik ettiğini, bilahare kiracıların kendisine karşı davalı ...'a ödedikleri bedelin istirdadı ve uğradıkları zararın tazmini için açtıkları davada, davalılar ... ve ...'un yönlendirmesiyle diğer davalı ...'yı vekil olarak tayin ettiğini, bir şekilde güvenini kazanan davalı ...'nın dava konusu taşınmazları cebri icra sonucu adına tescilini sağladığını, davalı ...'ın inanç sözleşmesini, davalılar ... ve...'nın vekalet sözleşmesini ihlal ederek ve görevlerini kötüye kullanarak el ve iş birliği ile dava konusu taşınmazların elinden çıkmasına sebep olduklarını ve kendisini zarara uğrattıklarını, diğer davalı ...'in ise inanç sözleşmesini bilen kişi olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı ..., muhasebeci olduğunu, davalı ... ile bir dönem çalıştığını, taşınmazın üzerindeki ipoteğin davalı ... tarafından kaldırılacağı hususunda anlaştıklarını ancak daha sonra taşınmazın icra yolu ile satıldığını, davacıyı tanımadığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini; davalılar ..., davacı ile davalı ...'ın kredi temini için taşınmazların devri hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, ancak davacının kredi taksitlerini ödemediğini, zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan bir takım dekontların davacının, kendi şirketine olan borçlarına ilişkin olduğunu, kira bedelinin aylık 3000 TL, çekilen kredinin aylık ödemesinin ise 12.000 USD olduğunu, davacının kira alamayınca taksitleri ödeyemediği iddiasının doğru olmadığını; davalı ... taşınmazları ihaleden alacağına mahsuben devraldığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, zamanaşımı yönünden davanın reddine dair verilen karar Dairece; "...inançlı işlem yönünde araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değinilen yönler gözardı edilerek ve nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde tarafların imzasını taşıyan inanç sözleşmesi bulunmadığı gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'in 27.01.2004 tarihinde 66 parsel sayılı taşınmazını, 10.12.2005 tarihinde de 65 parsel sayılı taşınmazını davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...'ın 66 parseli 19.10.2007 tarihinde davalı ...'e satış suretiyle devrettiği, her iki taşınmazda da davalı ...'a yapılan devirden sonra çekilen krediler için 10.12.2003 ve 27.01.2004 tarihlerinde dava dışı bankalar lehine toplam 750.000 TL bedelle ipotek tesis edildiği, davalı ...'nın 14.01.2008 tarihinde ipotek alacaklısı bankalardan alacağı temellük ettiği ve 05.12.2008 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlattığı icra takibi sonucu her iki taşınmazı da alacağına mahsuben cebri ihale ile satın aldığı, 23.11.2011 tarihinde de dava konusu taşınmazları dava dışı 3. bir kişiye temlik ettiği, davalı ...'ın 18.10.2005 tarihinde dava konusu taşınmazlardaki kiracılara kira bedelinin tahsili amacıyla ihtarname çektiği, akabinde kiracılara karşı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açtığı ve aşamada kira bedelini tahsil ettiğinden davadan feragat ettiği, dava dışı kiracıların da davacıya karşı fazladan ödedikleri kira bedeli için istirdat davası açtıkları, davanın kabul edilerek kesinleştiği, anılan istirdat davasında davalı ...'nın davacıyı vekil sıfatıyla temsil ettiği ve yukarıda anılan icra takibinden önce davacının vekilliğinden istifa ettiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyulmakla davanın tarafları yararına usuli kazanılmış haklar doğar. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, bozmada işaret edilen ilkeler doğrultusunda inceleme yapılarak davanın sonuca bağlanmasından ibarettir.

Somut olaya gelince; davalı ..., ceza dosyasındaki ifadesinde ve eldeki davaya sunduğu cevap dilekçesinde, davacının çekişmeli taşınmazları kredi temin etmek amacıyla kendisine devrettiğini ancak kredi taksitlerinin bir kısmını ödedikten sonra kalan taksitlerin ödenmediğini, bu şekilde davacının aralarındaki anlaşmaya aykırı davrandığını beyan ederek inançlı işlemin varlığını ikrar etmiş olup, 6100 sayılı HMK’nın 187/2. maddesi uyarınca davacı ve davalı ... arasındaki inançlı işlemin artık yazılı bir delil ile ispat edilmesinin gerekmediği düşünülmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

O halde, eldeki davada uyuşmazlığın davacı ve davalı ... arasında yapılan inanç sözleşmesi gereğince anılan tarafların üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği hususuna ilişkin olduğu sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davalı ... tarafından inançlı işlemin varlığı ikrar edildiğine göre, davacının kredi taksitleri için yaptığını ileri sürdüğü bütün ödemelerin bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi, dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerinden davacı tarafından ödenmediği saptanan kredi taksitlerinin mahsup edilmesi ve kalan bedelin, davalı ... ile inanç sözleşmesinin varlığını bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunan davalılar ...'dan (davalı ...'in sorumluluğu 66 parsel ile sınırlı) müteselsilen tahsiline karar verilmesi, davalı ...’un ise dava konusu taşınmazlarda hiçbir zaman malik olmadığı gözetilerek anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davacının, değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin bir kısım temyiz edilenlerden (..., Mustafa ve Halit) alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.