"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İSKENDERUN 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemli dava sonunda Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 06/01/2020 tarihli 2019/1348 Esas ve 2020/7 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.02.2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat... geldiler, davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, gazi olduğunu, ayağında problem olması nedeniyle maliki olduğu 5212 parsel sayılı taşınmazdaki 15 numaralı bağımsız bölümün satış işlemlerini yapması için davalılardan...’ı vekil tayin ettiğini, taşınmazın 163.000 TL bedelle satılması konusunda anlaştıklarını, ancak davalı ...’ın taşınmazı vekalet görevini kötüye kullanarak yakın arkadaşının eşi olan diğer davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada talebini tapu iptali ve tescil istemlerinin kabul edilmemesi halinde bedelin davalılardan tahsiline şeklinde ıslah etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., süresinde davaya cevap vermemiş, aşamada davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden tapu iptali ve tescili talebinin husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle, Mahkeme kararının somut olaya, yasa ve usule aykırı olduğunu, davalı ...’ın İskenderun 1. Noterliğinin 25/04/2018 tarihli ve 11626 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile maliki olduğu 15 numaralı bağımsız bölümünü davalı ...'a muvazaalı olarak temlik ettiğini, devirden haberi olmadığı gibi kendisine bedel de ödenmediğini, davalıların aralarında anlaşıp alınan vekaleti kötüye kullandıklarını, tarafların arkadaş olduklarını ve ...'ın iyiniyetli olmadığını, ...'ın akrabası olan... ...'ın eşi ... ile yapılan satış işleminin evraklarını sunduklarını, Yasemin’in sosyal medya ve diğer platformlarda ...'ın oğlu... ...'ın eşi olduğunu ve evliliklerine dair fotoğrafların bulunduğunu, delillerin eksik incelendiğini, temlik bedelinin çok düşük olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06/01/2020 tarihli 2019/1348 Esas ve 2020/7 Karar sayılı ilamı ile, davacı tarafından davalı ...'a verilen İskenderun 1. Noterliğinin 25/04/2018 tarihli ve 11626 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki genel vekaletnameye göre taşınmazı da içerir şekilde istediği bedel ve istediği kişiye devir amacı ile yetki verildiği, 15 numaralı bağımsız bölümün davalı ... tarafından, davalı ...'a 04.05.2018 tarihinde satıldığı, davalı ...'ın satış bedelini davacıya ödemediği, davalı ...'nin düzenlenen protokol ve kredi dosyasına göre araç devretmek ve bir kısmını da kredi çekmek sureti ile daireyi satın aldığı, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli olduğu, bedelin vekil ...'a ödendiği, vekilin TBK'nin 508. (Mülga 818 s BK’nın 392.) maddesine göre ise, müvekkilinin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve bu cihetten dolayı her nam ile olursa olsun almış olduğu bedeli müvekkile tediyeye ve zimmetinde kalan paranın da faizini vermeye mecbur olduğu gerekçeleriyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, taşınmazın davalı ... tarafından davalı ...’ye muvazaalı olarak satıldığını, muvazaalı satış olayından bilgilendirilmediğini, tapuya gittiğinde satış işleminin öğrendiğini, bedelin ödenmediğini, dosya kapsamında davalılardan... ile davalı ...’nin tanış olduklarını ispat eder nitelikte fotoğraflar bulunduğunu, bedelin çok düşük olduğunu, davalı tarafından sunulan sözleşme adlı belgeye itibar edilemeyeceğini, davalı ...'ın çok fazla borcu olduğunu, bu nedenle mal varlığını "..." ailesine devrettiğini, başka taşınmazları da aynı şekilde devrettiğini, Nezihe'nin kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, davalıların yazılı olarak süresinde savunma yapmadıklarını, tanık dinletmediklerini, kendisinin iddialarını kanıtlar nitelikte bir çok delil belgesi ve olayı aydınlatacak beyan dilekçesi sunduğunu, davalıların el ve işbirliği içerisinde olduklarını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, davacı ...’in İskenderun 1. Noterliğinin 25/04/2018 tarihli ve 11626 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu 15 numaralı bağımsız bölümün satışı yetkisini de içerir şekilde davalı ...’ı vekil tayin ettiği, Hakan’ın da anılan vekaletname uyarınca 15 numaralı bağımsız bölümü davalı ...’ye 63.000,00 TL bedelle temlik ettiği, dosya kapsamından ve dosyada yer alan fotoğraflardan davalı ...’nin oğlunun ve gelininin davalı ... ile arkadaş oldukları, kolluk araştırmasında da davalı ...’nin işlettiği okul kantini için malzeme alması dolayısıyla davalı ...’ı tanıdığının belirtildiği anlaşılmıştır.
3.3.2. Somut olayda, davacının davalı ...’ı kayden maliki olduğu dava konusu taşınmazın satışı için vekil tayin ettiği, ne var ki, davalı ...’ın dava konusu taşınmazı anılan vekaletname aracılığıyla yakın arkadaşının annesi olan davalı ...’ye intikal ettirdiği, bedelin de davacıya ödenmediği, bu suretle vekil edenin iradesine aykırı davranıldığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ...’nin de oğlunun yakın arkadaşı olan davalı ...’ın vekalet görevini kötüye kullandığını bilen ya da bilmesi gereken konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Hal böyle olunca, davacının öncelikli talebi olan tapu iptali ve tescili yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3.3.4. Kabule göre de, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının haksız fiil niteliğinde bulunduğu ve davanın kabulü halinde vekilin de yargılama giderinden müteselsilen sorumlu olacağı gözetildiğinde, vekil yönünden husumetten ret kararı verilmesi de doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İskenderun 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.