Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2796 E. 2021/7857 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile devredilen taşınmaz ve aracın, vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle devredildiği iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle hareket etme yükümlülüğü altında olduğu, davacıların murisin borçlarının tasfiyesi ve hakların teslimi için vekalet verdikleri, vekilin işlemlerinin vekalet verenin iradesine uygun olduğu ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığına dair yeterli delil bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ :TAPU İPALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, mirasbırakanları ... ...’ın 03.06.2016 tarihinde ölümü üzerine dava konusu 660 ada 74 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 2 no’lu bağımsız bölüm ile 1152 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ve ... plaka sayılı aracın mirasen kendilerine intikal ettiğini, ancak bu taşınmazların ve aracın devri konusunda mirasbırakanın kardeşi olan davalıların baskı ve tehditlerine maruz kaldıklarını, tehdit ve baskı sonucu dava konusu taşınmazlar ile aracın davalılara satışı konusunda davalıların kardeşi olan dava dışı ... ...’a vekaletname vermek zorunda kaldıklarını, vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle dava konusu taşınmazların ve aracın davalılara satış yoluyla temlik edildiğini, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, dava konusu aracın davalı ... adına olan kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler; davacılar vekili 11/07/2019 tarihli duruşmada, dava konusu aracın, dava tarihinden sonra 3. kişiye devredilmiş olması nedeniyle araçla ilgili talebini tazminata dönüştürdüğünü belirterek araç için tespit edilen 32.000 TL’nin davalı ...’dan tahsilini istemiştir.

Davalılar, dava konusu taşınmazın aslında babaları tarafından bedeli ödenmek suretiyle satın alınıp, davacıların mirasbırakanı ...’ın ticaret yapması için ona sermaye olarak verildiğini, ...’ın ölümü üzerine davacı eşi Besime’nin mirasın reddi davası açtığını, eşinin borçlarını ödemek istemediğini, ...’ın borçlarının kapatılması karşılığında taşınmazların devri için davacı tarafın vekaletname verdiğini, tehdit iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, vekaletnamelerin süreli ve özel yetkili vekaletnameler olduğunu, ortada bir para alışverişi olmayıp, davacının, ölen kocası ...’ın borçlarının kapatılması karşılığında taşınmazların kendilerine devri için vekaletname verildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

İlk derece mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacılar tarafından istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, tehditle alınan vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının sabit olduğu, temliklerin bedelsiz olup, davalıların iyiniyetli olmadıkları, inançlı işleme ilişkin savunmanın da usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle davacıların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.

Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacılar vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 19.054,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 14/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-KARŞI OY-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar veriliş, Bölge Adliye Mahkemesince bu karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; vekilin vekalet görevini yerine getirirken vekil edenin iradesine uygun davranıp davranmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Somut olaya gelince; Davacılar öncelikle murislerinin mirasını reddetmişlerdir. Mirasın reddi genel itibariyle, murisin borca batıklığından kaynaklanır. Murisin borçlarını ödemek istemeyen mirasçı bu yolu tercih edecektir. Davacılar mirası reddettiklerine ilişkin dava açtıktan sonra bu davalarından vazgeçmişlerdir. Davalılar, kardeşleri olan murisin borçlarını ödeyeceklerini kabul ettiklerine göre, davacıların bu nedenle mirasın reddinden vazgeçtiklerinin kabulü hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Borçlu olan murisin borçlarının, öncelikle kendi mal varlığı ile tasfiye edilmesi kuraldır. Davalılar da borçluya ait dava konusu taşınmazları ve aracı satmak suretiyle bu borçları tasfiye amacıyla davacılardan vekalet aldıklarını savunmuşlardır. Ayrıca, davacıların murisi ile davalıların birlikte ticaret yaptıkları, işlemlerin muris üzerinden yürüdüğü, davalıların da hakkının bulunduğu bir kısım malların sermaye amacıyla murisin tasarrufuna geçtiği de dosya kapsamıyla anlaşılmaktadır.

Davacılar, gerek murisin borçlarının tasfiyesi, gerekse hakkın teslimi amacıyla vekalet verdiklerine göre, vekilin yapmış olduğu işlemlerin vekil edenin iradesine aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmayacaktır. Vekalet vekil edenin iradesine uygun kullanıldığına göre davanın reddi gerekir.

Hal böyle olunca bu gerekçelerle kararın bozulması gerekirken, onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.