"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 01/10/2020 tarihli 2020/712 Esas ve 2020/754 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 13/01/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davacı vekili Avukat ...... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalılar vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, davalılar vekilinin mazeretinin reddine, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; mirasbırakan babası ...’ın 6 parça taşınmazını oğlu ...’ın çocukları olan davalılara muvazaalı olarak temlik ettiğini, devirlerin kendisinden mal kaçırma amacıyla yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, mümkün olmazsa tenkisine karar verilmesini istemiş, aşamada dava konusu taşınmazların üçüncü kişiye temlik edilmesi nedeniyle davaya tazminat istemli olarak devam edeceğini bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalılar; Bulgaristan göçmeni olan mirasbırakanın oradaki taşınmazları karşılığında Türkiye’den bir çok taşınmaz aldığını, seyahat etmeyi çok seven mirasbırakanın taşınmazlarını satarak ihtiyaçlarını giderdiğini, dava konusu taşınmazların satılacağını duyduklarında bedeli elden ödeyerek dedelerinden satın aldıklarını, yurt dışında yaşadıkları için ekonomik durumlarının iyi olduğunu, mirasbırakanın taşınmazların bedelinin bir kısmını çocuklarına verdiğini, bir kısmı ile de seyahat ettiğini, bedelin düşük olmasının muvazaayı kanıtlamadığını, mirasbırakanın başkaca taşınmazları da olduğu gibi davacıya da yardım ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2019 tarihli ve 2018/330 E., 2019/199 K. sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davacı ve davalılar tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf taleplerinin kabulüne, dava devam ederken dava konusu taşınmazın devredilmesine rağmen HMK’nın 125. maddesinin uygulanmadığı gerekçesiyle sair istinaf sebepleri incelenmeksizin hükmün kaldırılmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, davacı seçimlik hakkını tazminat isteminden yana kullanmış ve İlk Derece Mahkemesinin 18/06/2020 tarihli ve 2019/189 E., 2020/74 K. sayılı kararıyla; temlik sırasında davalılar tarafından bedel ödenmediği, akit tablosundaki bedel ile keşif sırasında tespit edilen bedel arasında aşırı fark bulunduğu, maddi durumu iyi olan mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalıların taşınmazları alacak ekonomik güçleri bulunmadığı, yapılan temliklerin bağış olmasına rağmen tapuda satış olarak gösterildiği gerekçeleriyle, davanın tazminat istemi yönünden kabulüne karar verilmiş, vekalet ücreti yönünden ise ilk hüküm istinaf edilmediğinden kazanılmış hak oluştuğu belirtilerek, hüküm tesis edilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Muris muvazaası iddiasının kanıtlanamadığını, mirasbırakanın on bir parça gayrimenkulünü sattığını, mirasçılarından mal kaçırma kastı olsa idi kalan beş parça taşınmazını da satacağını, davacı tanığı ...’nın birinci ağızdan bilgisi olmadığını ve kendileri ile husumeti olduğunu, ...’nın beyanlarının çelişkili olduğunu ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, mirasbırakanın mal varlığının araştırılmadığını, mirasbırakanın başkalarına da taşınmaz sattığını ve paraya ihtiyacı olduğunu, kendilerine devredilen taşınmazların makul düzeyde kaldığını, esas kararı istinafa götürdükleri halde yerel mahkemenin vekalet ücreti ayrıca istinafa götürülmesi gereken bir kararmış gibi kesinleştiğinden bahsettiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/712 E., 2020/754 K. sayılı kararıyla; Yerel Mahkeme gerekçeleri tekrar edilerek davacının tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Mirasbırakanın aktif ve pasifinin tespitini istemelerine rağmen mahkemenin bu eksikliği gidermediğini, murisin fazla sayıda taşınmazı da başkalarına temlik ettiğini, ihtiyacı olmasaydı onları da satmayacağını, tanık ... ile husumetli olduklarını, onun beyanlarının esas alınmaması gerektiğini, bilirkişi tespitinin hatalı olduğunu, endeksin yanlış hesaplandığını, ek rapor taleplerinin dikkate alınmadığını, alım gücü değerledirilirken sadece temlik tarihinin dikkate alınmasının doğru olmadığını, geriye doğru beş yıllık zamanda da oldukça iyi kazançları olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemişlerdir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis isteminden kaynaklanmaktadır.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
3.3.2. Ancak, dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu 6 parça taşınmazın keşfen saptanan dava tarihindeki rayiç değerlerinin toplam 1.414.552,88 TL olduğu, bu değer üzerinden davacının miras payına isabet eden değerin ise 707.276,44 TL olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.3. Buna göre, davacının HMK’nın 125. maddesi gereğince davasını tazminat davasına dönüştürdüğü gözetilerek İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazların keşfen saptanan dava tarihindeki değerleri toplamı üzerinden davacının miras payına isabet eden değer üzerinden her bir davalıyı adına kayıtlı taşınmazın değerine oranla sorumlu tutarak hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile taşınmazların keşif tarihindeki değerleri toplamı üzerinden hesaplanan değerin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınması, buna bağlı olarak fazla harca hükmedilmiş olması doğru olmamıştır.
3.3.4. Belirtilen bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nın 370/2 maddesi gereğince hüküm kısmının düzeltilerek onanması gerekmektedir.
3.3.5. Davalıların yargılama giderleri ve vekalet ücretinden de müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru değil ise de, davalılar anılan hususu istinaf ve temyiz konusu etmediklerinden yanlışlığa işaret edinilmekle yetinilmiştir.
VI. SONUÇ
1.Açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,
2.Davalıların Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile, İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2020 tarih, 2019/189 Esas ve 2020/74 Karar sayılı hükmünün birinci bendinin hükümden çıkarılarak yerine hükme birinci bent olarak “Davanın kabulü ile, 707.276,44 TL'nin davalılardan 1/2’şer oranda alınarak davacıya verilmesine,” cümlesinin yazılmasına, hükmün harca ilişkin ikinci bendinin hükümden çıkarılarak hükme ikinci bent olarak "Alınması gereken 48.314,05 TL karar-ilam harcından peşin alınan 35,90 TL ve tamamlama harcı olarak alınan 14.048,00 TL'nin mahsubu ile kalan 34.230,15 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına” cümlesinin yazılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harçlarının yatıranlara iadesine, 13/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.