Logo

1. Hukuk Dairesi2020/3090 E. 2021/8077 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılardan birinin vekaletname ile yetkilendirdiği vekilin, miras paylarını diğer mirasçıya devretmesinin vekalet görevinin kötüye kullanılması olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispatlayamadıkları, davalı mirasçının taşınmazı uzun süredir kullandığı ve davacıların buna itiraz etmediği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına ve davaların reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl ve birleştirilen davaların davacı ... hariç diğer davacılar yönünden kabulüne dair verilen karar davalılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21/12/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ..., geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen davalar, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacılar, asıl ve birleştirilen davalarda; ortak mirasbırakanları ...’den kalan ... parsel sayılı taşınmazın intikal işlemlerinin yapılması amacıyla davalıların mirasbırakanı ...’ın (murisin oğlu) telkini ile dava dışı ...’ı vekil tayin ettiklerini, vekil ...’ın intikal işleminden sonra bilgileri ve rızaları olmaksızın miras paylarını ...’a satış göstererek devrettiğini, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, kendilerinden bu yöntemle mal kaçırıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, ...’ın bir kısım payı üçüncü kişiye devretmesi neticesinde yaptıkları araştırma ile durumu öğrendiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.

Davalılar, asıl ve birleştirilen davalara yönelik; 40 yıldır taşınmaza malik olduklarını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacıların satış amacıyla vekalet verdiklerini ve iradelerine uygun devir yapıldığını, mirasbırakanları ...’ın taşınmaza 1979 yılında ev inşa ederek ikamet etmeye başladığını, davacıların bu duruma karşı çıkmadığını, devir tarihinde ormanlık ve değersiz olan taşınmazın 2010 yılında değerlenmesi ile birlikte kötüniyetli olarak dava açıldığını bildirip, davaların reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların davacı ... hariç diğer davacılar yönünden kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinaf başvurusu da ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddedilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden;

- Mirasbırakan ...’in 20/12/1944 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma çocukları ..., ... ve ... ile ikinci eşinden olma çocukları ..., ... ve ...’ı bıraktığı, mirasçılardan ...’in ölümü ile çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ölen kızı ...’den olma ..., ... ve ...’in; mirasçılardan ...’nin ölümü ile çocukları ..., ..., ..., ... ve ölen oğlu ...’in eşi ... ve çocukları ... ve ...’nın; mirasçılardan ...’nın ölümü ile çocukları ..., ..., ... ve ...’ün; mirasçılardan ...’ın ölümü ile eşi Kadriye ve ondan olma çocuğu ...’ün mirasçı olarak kaldığı, mirasçılardan ... ile ...’nin tüm, ... ve ...’in ise bir kısım mirasçılarının davacı oldukları, davalıların ise ... ( mirasbırakanın oğlu ) mirasçıları oldukları,

- Mirasçılardan ...’nin ... 2. Noterliğinin 19/08/1977 tarihli ve 22928 yev. no’lu vekaletnamesi ile; mirasçılardan ...’ın ... 2. Noterliğinin 23/08/1977 tarihli ve 23163 yev. no’lu vekaletnamesi ile; mirasçılardan ...’nin Mainz Başkonsolosluğunun 31/08/1977 tarihli vekaletnamesi ile; mirasçılardan ..., ... ve ...’nın ... 2. Noterliğinin 17/08/1977 tarihli ve 22673 yev. no’lu vekaletnamesi ile; mirasbırakan babaları ...’in ölümü ile intikal etmesi gereken ... ili hudutları dahilindeki taşınmazlar hakkında intikal işlemlerini yaptırmaya, taksime, paylarını dilediğine dilediği bedelde satmaya ...’ı vekil tayin ettikleri,

- Mirasçılardan ...’ın yukarıda belirtilen vekaletname ile aynı gün, ... 2. Noterliğinin 23/08/1977 tarihli ve 23162 yev. no’lu vekaletnamesi ile de; ... ili hudutları dahilindeki taşınmazları adına satın almaya ve gerekli işlemleri yaptırmaya ... Yılmaz’ı vekil tayin ettiği,

- Dava konusu 9.200 m2’lik ev ve bahçe niteliğindeki ... parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, mirasbıkanın çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ye miras payları oranında 11/10/1977 tarihli ve 9178 yev. no’lu akitle intikal ettiği, intikal işlemini mirasçıların vekili ...’ın gerçekleştirdiği, akabinde mirasçı kızların paylarını vekaleten ...’ın 01/06/1978 tarihli ve 5829 yev. no’lu akitle diğer mirasçı ...’a satış yoluyla devrettiği, ... adına temlik alma işlemini vekili ...’ın yaptığı, ...’ın çekişmeli taşınmazın 8750/9200 payını üzerinde bırakarak kalan 450/9200 payını 21/04/2003 tarihinde dava dışı kız kardeşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, kayden saptanmıştır.

Bu açıklamalardan sonra çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mirasçı ... ile bir kısım davacıların mirasbırakanları ..., ... ve ...’in miras paylarının kardeşleri olan ...’a temliki işleminin iradelerine uygun olup olmadığı, vekilleri ... ile kardeşleri ...’ın el ve işbirliği içerisinde anılan kişileri zararlandırma kastı ile hareket edip etmediğinin toplanan delillerle kanıtlanıp kanıtlanmadığı hususudur.

Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

"Hakim, davada hangi ( çekişmeli ) vakıaların ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusu ile karşılaşır; buna, ispat yükü denir. Kendisine ispat yükü düşen taraf için, bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür ( külfettir ). Taraf kendisinin ispat etmesi gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf ( ve mahkeme ) o vakıayı mutlaka ispat etmesini isteyemez. Bilakis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir." (Kuru Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. I, 2. Bası, Ankara 2021, s. 619)

Eldeki davada, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri süren davacı taraf olup, iddia edilen vakıanın kabulü halinde davacı lehine hak oluşacağı, o halde ispat yükünün davacı tarafta olduğu açıktır.

Davacı tarafın bildirdiği delillerin toplandığı, tanıklarının dinlendiği, davalı tarafın da karşı delil olarak bildirdiği bir kısım delillerinin toplandığı, tanıklarından ikisinin dinlendiği, ne var ki davalı tarafın delil toplatarak ispat yükünü üzerine almadığı, davacı tarafın ispatını zorlaştırmaya çalıştığı ortadadır.

Somut olayda, davalıların mirasbırakanı ...’ın ( mirasbırakanın oğlu ) 1979 yılından beri yapılaşmak suretiyle çekişmeli taşınmazı kullandığı, kardeşlerinin durumu bildiği, hatta zaman zaman ...’ın evinde konakladıkları, anılan tarihten itibaren ...’ın sahiplenmek suretiyle kullanımına karşı çıkmadıkları, vekil edenlerin usulüne uygun tanzim ettirdikleri vekaletnameleri ile yapılan devir işlemi sonrası uzun yıllar ... tarafından taşınmazın kullanılması ve tüm tarafların bu durumu bildiği gözetildiğinde, davacı mirasçı ... ile bir kısım davacıların mirasbırakanları ..., ... ve ...’in miras paylarının temlikinin iradi olduğu, aksinin de davacı tarafça kanıtlanamadığı, yukarıda belirtildiği üzere ispat yükü davacı tarafta olduğundan davalı tanıklarından bir kısmının dinlenmemiş olmasının sonuca etkili olmadığı anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.815,00-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Asıl ve birleştirilen davalar; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Vekil, vekalet görevini dürüstlük kurallarına, vekil edenin irade ve amacına uygun olarak sadakat ve özenle yapma yükümlülüğü altındadır. Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilebilmesi için, zararlandırma kastının bulunması, vekil edenin zararlandırma kastıyla hareket eden vekilin eylem veya işlemlerinden zarar görmesi gerekir. O halde vekalet yetkisinin kötüye kullanılmış sayılabilmesi ve vekil edenin sözleşme ile bağlı olmaması için;

A)Bir vekalet ve temsil yetkisinin bulunması,

B)Vekilin, vekil edeni zararlandırma kastını taşıması,

C)Vekil edenin eylem ve işlemi nedeniyle objektif ölçüler içerisinde önemli sayılacak zararın bulunması gerekir.

Uygulamada, genellikle vekilin sözleşme yaptığı kişi ile el ve işbirliği içerisinde hareket etmek suretiyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı görülmektedir. Bu durum da vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı kuşkusuz olduğu gibi, uğradığı zararı her ikisinden de isteme hakkı vardır. Yani vekil eden bu sözleşmenin feshini, bu sözleşmeye göre tapu da intikal yapılmışsa tapunun iptalini her zaman isteyebilir. Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle açılan tapu iptal tescil davaları hiçbir süreye bağlı değildir. Vekalet görevin kötüye kullanan vekil veya karşı taraf, vekil eden istemediği takdirde zararını karşılamak suretiyle sözleşmeyi ayakta tutamazlar.

Somut olayda; vekil ve vekil aracılığı ile vekil edene bedel ödenmiş değildir.

Öte yandan vekil ile sözleşme yapan davalı da kötüniyetli veya vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettiğinden vekil eden sözleşme ile bağlı sayılmaz. Ayrıca temeli haksız fiil olan vekalet görevinin kötüye kullanılmasında icazetin söz konusu olabilmesi için rızanın zarar meydana gelmeden önce verilmesi gerekir.

Sonuç itibariyle davacılar TMK 6. ve HMK 190. maddeleri gereğince davalarını ispatladığından verilen ilk derece mahkemesinin verdiği kabul ve bölge adliye mahkemesinin verdiği esastan red kararları doğrudur. Hüküm onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.