"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.01.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan annesi ...' in 67, 253 ada 6 ve 390 ada 70 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, akit tarihinde 81 yaşında olan mirasbırakanın taşınmaz satmasını gerektirir bir durumu olmadığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tenkisini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının iflas etttiğini ve çevreye birçok borcunun bulunduğunu, borçlarını ödeyebilmesi için mirasbırakanın ve kendisinin devamlı olarak davacıya maddi yardımda bulunduğunu, dava konusu taşınmazları kredi çekerek bedeli karşılığında satın aldığını, mirasbırakanın satıştan elde ettiği para ile davacının borçlarını ödediğini, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, resmi senetteki satış bedeli, akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı, mirasbırakanın terekesinde başkaca taşınmazlarının bulunduğu, dinlenen tanıkların mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğine dair herhangi bir beyanda bulunmadıkları, her ne kadar tarafların kardeşi olan ve davalı tanığı olarak dinlenen ... beyanında mirasbırakanın davalı tarafından kandırıldığını ifade etmiş ise de davacının hile iddiasına dayanmadığı, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, yaşlı olan mirasbırakanın taşınmaz satmasını gerektirir bir durumu olmadığını, dinlenen tanık beyanları ile satışın bedelsiz olduğunun ortaya çıktığını, temlikin muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın dava dışı başka taşınmazlarını da davalı oğluna devrettiğini, ayrıca murisin geride kalan taşınmazlarının da hisseli olduğunu, davalının dava konusu taşınmazlardaki miras payını devredeceğini söylemesine rağmen bugüne kadar davacıyı oyaladığını, İlk Derece Mahkemesinin kararında “...davacı tarafın hileye veya murisin akli melekelerinin yerinde olmadığına dair bir iddiasının olmadığı...” yönündeki gerekçenin yerinde olmadığını, cevaba cevap dilekçesinde bu hususlar belirtildiği halde Mahkemece bu yönlerden araştırma ve inceleme yapılmadan karar verildiğini, terditli talep olan tenkis yönünden de davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunui ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 07.09.2020 tarihli ve 2020/350 E., 2020/410 K. sayılı kararıyla; tarafların kardeşi olan ve davalı tanığı olarak dinlenen Bahtınur’un davalının savunmasını doğruladığı ve satış bedeli ile davacının borçlarının ödendiğini beyan ettiği, dinlenen diğer tanıkların da temlikin muvazaalı olduğu yönünde herhangi bir beyanda bulunmadıkları, İlk Derece Mahkemesince tarafların diğer kardeşi olan davalı tanığı ...’un beyanına itibar edilmemesinin yerinde olduğu, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı, davacının ehliyetsizlik ve hile iddiası bulunmadığından bu yönde bir araştırma yapılmamış olmasının da doğru olduğu, temlikin gerçek bir satış olması nedeniyle tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağı gerekçesiyle HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, akit tarihinde 81 yaşında olan mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, akitteki satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğunu, mirasbırakanın terekesinden satış bedelinin çıkmadığını, davacı tanıklarının beyanlarında, davalının davacının borçlarının ödenmesi için yardımda bulunmadığını beyan ettiklerini, davalı tanığı olarak dinlenen tarafların kardeşi ...’nun da beyanında davalının davacının miras hakkını vereceğini beyan ettiğini, mirasbırakanın dava dışı başka taşınmazlarını da davalıya devrettiğini, davalının çektiği kredi ile satış bedelini ödemediğini, çocuklarının özel okul masraflarını karşıladığını ve araba aldığını, çekilen kredi bedeli ile dava konusu taşınmazların değeri arasında fark bulunduğunu, toplanan tüm deliller ile muvazaanın ispatlandığını, mirasbırakanın bedelsiz olarak dava konusu taşınmazları davalı oğluna temlik ettiğini, cevaba cevap dilekçesinde ehliyetsizlik ve hile hususlarının belirtilmesi sebebiyle Mahkemece bu yönlerden de araştırma yapılması gerektiğini, terditli talep olan tenkis isteğinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) no.lu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 11/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.