"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali- tescil, tazminat davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali- tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, maliki oldukları asıl davada dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parseller ve birleştirilen davada dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların paylaştırılması amacıyla emlakçılık yapan dava dışı ...’ı vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak bilgi ve iradeleri dışında bir kısım taşınmazı davalı ...’a, bir kısmını ise diğer davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların vekille el ve işbirliği içerisinde olduklarını, kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişler, davacılar vekili aşamada 26.11.2007 tarihli dilekçesiyle, maddi hata sonucu bazı parsel numaralarının sehven yanlış yazıldığını, ... parsel sayılı taşınmazı ... parsel olarak, ... parsel sayılı taşınmazı ... parsel olarak düzelttiğini bildirmiş; yargılama sırasında ... parselin ...’a, ... parselin ...’e, ... parselin ...’ye, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsellerin ...’a devredilmesi üzerine HMK’nin 125. maddesi uyarınca davacılar vekili anılan taşınmazlar yönünden tapu iptal-tescil talebini yeni maliklere yöneltmiş ve adı geçenler davaya dahil edilmiş; yine aşamada ..., ..., ... parsellerin dava dışı 3. kişilere temliki üzerine, davacılar vekili HMK’nın 125. maddesi uyarınca anılan taşınmazlar yönünden ise isteğini tazminata dönüştürmüştür.
Davalı ..., geçerli vekaletname ile dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, dava dışı vekille davacılar arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini, davacı ... tarafından imzalanan “Satış Sözleşmesi” başlıklı belgede davacının dava konusu taşınmazların satışına rıza gösterip, parasını da aldığını beyan ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı yatırım amaçlı bedelini ödeyerek satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını nakit olarak, bir kısmını ise çekle ödediğini, çek bedelinin davalılar tarafından bankadan tahsil edildiğini, geçerli vekaletnameye güvenerek işlem yaptığını, taşınmazda dava dışı paydaşların da hissesini satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı davalı ...’dan bedeli karşılığında satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı dava dışı kişiden bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazın davayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, tarafları da tanımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazın iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., dava konusu ... parsel sayılı taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazın davayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer dahili davalılar ..., ... ve ... davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamışlardır.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen ilk karar Dairece; hükme yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar Dairece bu kez; “...Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların 23.11.1998 tarihli akitle davacılar adına vekilleri ... tarafından davalılara satış suretiyle temlik edildiği, yargılama sırasında bir çok taşınmazın dava dışı kişilere devredildiği anlaşılmaktadır. O halde, davanın devamı sırasında (karardan önce) taşınmazların el değiştirdiği gözetildiğinde HMK'nın 125. (HUMK'nun 186) maddesinde öngörülen usulü işlemlerin tekemmül ettirilmesi, ondan sonra esas hakkında hüküm kurulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Hal böyle olunca; kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu olan yasal düzenleme gözetilmek suretiyle, Mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceğinin sorulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, Mahkemece davalıların kötüniyetli olduklarına dair bir delil bulunmadığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar ... ve ...’nin ... 2. Noterliğinin 11.06.1998 tarihli ve 05770 yevmiye nolu vekaletnamesi ile, ... ilçesinde mirasbırakanlarından intikal edecek taşınmazlardaki hak ve hisseleri ile ilgili satış yetkisi de içerir şekilde dava dışı ...’ı vekil tayin ettikleri, dava dışı vekilin; davacı ...’nin tam malik olduğu dava konusu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları 23.11.1998 tarihli aynı akitle davalı ...’a, davacılar ... ve ...’nin paydaşı olduğu ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını 23.11.1998 tarihli aynı akitle dava dışı ...’e, ...’in de anılan taşınmazları 04.12.1998 tarihli aynı akitle davalı ...’a; davacılar ... ve ...’nin paydaşı olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki paylarını ise 30.06.1998 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği; yargılama sırasında davalı ...’ın ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları 01.12.2008 tarihli aynı akitle dahili davalı ...’a devredip, bunlardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları 21.07.2016 tarihli aynı akitle geri devraldığı, dahili davalı ...’in ... parseli ise 13.08.2010 tarihinde dahili davalı ...’a devrettiği, yine aşamada davalı ...’ın ... parseli 22.09.2006 tarihinde dahili davalı ...’ye, ... parseli 05.10.2010 tarihinde dahili davalı ...’e, ... parseli 17.10.2008 tarihinde dava dışı ...’a, ... parseli de 13.04.2017 tarihinde dava dışı ...’e devrettiği, ... parselin ise davalı ... tarafından 17.08.2006 tarihinde dava dışı Sebahattin Özmen’e devredildiği, ayrıca davalı ... tarafından dosyaya sunulan ve davacılardan ...’nin imzasını taşıyan, bila tarihli “Satış Sözleşmesi” başlıklı belge ile 20.04.1998 tarihli başlıksız bir belgenin düzenlendiği, davacılar vekilin HMK’nın 125. maddesi gereğince; dava konusu ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptal ve tescil isteğini devam ettirdiği, dava konusu ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise isteğini tazminata dönüştürdüğü; diğer dahili davalılar ..., ... ve ...’ın maliki oldukları dava konusu edilen ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların ise davacılar ve somut olayla bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca araştırma yapılarak, taraflarca bildirilen tanıkların ayrıntılı biçimde yeniden dinlenmesi, davacılardan ...’nin imzasının bulunduğu bila tarihli “Satış Sözleşmesi” başlıklı belge ve 20.04.1998 tarihli başlıksız belgenin değerlendirilmesi, aşamada devredilen çekişmeli taşınmazlar bakımından HMK’nın 125. maddesi gereğince davaya dahil edilenler yönünden iyiniyet savunması gözetilerek HMK’nın 145. maddesi gereğince taraflara delil bildirme hakkı tanınması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, verilen kararın ret gerekçesinin yeterli olduğunu da söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Ayrıca, kabule göre de, dava konusu edilen ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların davacılar ve somut olayla bir ilgisinin bulunmadığı gözetilerek kayıt malikleri olan dahili davalılar ..., ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esastan ret kararı verilmesi de doğru değildir.
Davacılar vekilinin, değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.