"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 14.06.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili gelmedi. Temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... ... gelmedi. Yoklularında duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, kadastro çalışmaları sırasında henüz sağ olan mirasbırakan babaları ... ...’a ait olup yıllarca onun zilyetliğinde bulunan taşınmazlardan 101 ada 15, 45 ve 96; 124 ada 9 ve 12; 150 ada 3; 161 ada 13, 17 ve 52; 177 ada 11; 189 ada 40; 118 ada 3; 122 ada 14 parsel sayılı taşınmazların tek erkek çocuğu olan davalı ... adına, 161 ada 31, 22 ve 27; 141 ada 52; 143 ada 52; 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazların ise ...’nin oğlu (torunu) olan diğer davalı ... adına tespit görüp tespitin kesinleştiğini, miras paylarına isabet eden haklarının davalılar tarafından alındığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişler; 20.01.2015 tarihli dilekçeleri ile 150 ada 9 parseldeki davalı ...’nin payı yönünden de miras payları oranında iptal – tescil istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ..., taşınmazları satın aldığını, bir kısmını oğlu olan davalı ...'a verdiğini, ölümüne dek mirasbırakan babası ile birlikte yaşadıklarını, ona baktığını, 2009 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında mirasbırakanın taşınmazları tüm çocuklarına paylaştırdığını, davacı ...'ye iki dönüm yer verdiğini, ancak diğer davacıların ise yer istemediklerini, bunun üzerine bu mevkideki yerlerin mirasbırakan tarafından kendisi adına yazdırıldığını, davanın kötüniyetli açıldığını, mirasbırakanın her bir davacıya vermeyi teklif ettiği ikişer dönümlük yerleri dilerlerse davacılara vermeye hazır olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., savunma getirmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, taşınmazların davalılar adına olan kadastro tespitinin mirasbırakanın iradesine ve eski tapu kaydına göre yapıldığı, davacının davada miras yolu ile intikale dayandığı, muvazaa iddiasına dayanmadığı veya tenkis talebinde bulunmadığı, taleple bağlılık ilkesi gereğince talepten fazlasına veya başka bir şeye karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) açıkça belirtildiği gibi davanın hukuki nitelendirmesinin hakime ait olduğunu, dava dilekçesinde ve yargılama esnasında sunulan tüm beyanlarda talebin, mirasbırakan tarafından yapılan haksız kazandırmanın, mal kaçırma işleminin iptali istenmesine rağmen mahkemece muvazaa kelimesinin olmamasından söz edilerek hukuki nitelendirmede hata yapılarak ispatlanmış davanın reddedilmesinin haksızlık yarattığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanununun 706, ... Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
2. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar, taşınır mal niteliğindedir ve zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmeleri hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle de, gizlenerek yapılan bağışlama niteliğindeki tasarruf geçerlidir. Mirasbırakan tarafından tapusuz taşınmazların zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleştirirken geçerli işlemlere karşı 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur.
3. Mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
3. Değerlendirme
1.Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime aittir. İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre, davada muris muvazaası hukuki sebebine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve özellikle evveliyatı tapulu olmayıp kadastro ile senetsizden davalılar adına tespit gören 101 ada 45, 101 ada 96, 124 ada 12, 177 ada 11, 189 ada 40, 118 ada 3, 122 ada 14, 141 ada 52 ve 143 ada 52 parsel sayılı taşınmazlar ile evveliyatı tapulu olup mirasbırakan tarafından davalılara bağış suretiyle temlik edilen 101 ada 15, 124 ada 9, 150 ada 3, 161 ada 13 ve 161 ada 52 parsel sayılı taşınmazlar bakımından 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin olmadığı, tenkis isteğinin de bulunmadığı anlaşıldığına göre, anılan taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmesi bu gerekçe ile sonucu itibarıyla doğrudur. Davacılar vekilinin bu taşınmazlara yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
3. Davacılar vekilinin 161 ada 17, 161 ada 31, 161 ada 22, 161 ada 27 ve 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 161 ada 17, 161 ada 31, 161 ada 22, 161 ada 27 ve 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazların evveliyatlarının tapulu olduğu, mirasbırakanın kadastro tespitinden önce 09.11.1996 tarihinde taşınmazlardaki paylarını davalı ...'ye satış suretiyle temlik ettiği, ...'nin bunlardan bir kısmını davalı ...'a devrettiği, 22.04.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 161 ada 17 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 161 ada 31, 161 ada 22, 161 ada 27 ve 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazların ise davalı ... adına tespit gördüğü, tespitin 24.09.2009 tarihinde itirazsız kesinleştiği, 1934 doğumlu mirasbırakan ... ... 10.01.2013 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak kendisinden sonra 17.05.2022 tarihinde ölen dava dışı eşi Hanife ile kızları davacılar Sevim, ..., ... ve dava dışı ... ile oğlu davalı ...'nin kaldığı, diğer davalı ...'un ise mirasbırakanın oğlu ...'den torunu olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca 61 ada 17, 161 ada 31, 161 ada 22, 161 ada 27 ve 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca araştırma yapılması, mirasbırakanın temlikteki iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Yukarıda (2) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.(3) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,
Davacılar vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.