"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, eşi olan mirasbırakanı ... ...’in 1990 yılında geçirdiği kaza sonrasında hukuki işlem yapma ehliyetini kaybettiğini, davalı ...’in mirasbırakan ...’un bu durumundan yararlanarak dava konusu 100 ada 9 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda mirasbırakandan vekalet aldığını ve taşınmazı bedelsiz olarak eşi diğer davalı ...’e vekaleten devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiğini ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan ... ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., davacının tek başına dava açmasının mümkün olmadığını, diğer yandan mirasbırakan ...’un 1990 yılında ehliyetsiz olduğu iddia edilmiş ise de, ...’un çekişmeli taşınmazı 1996 yılında temlik aldığını, iddianın yersiz olduğunu, devrin geçerli olup, muvazaa bulunmadığını; davalı ..., tapu kayıt maliki olmadığından kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının tek başına dava açmasının mümkün olmadığını, mirasbırakan ... ...’in vekaletname tarihinde ehliyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, vekaletname tarihinde mirasbırakan ... ...’in hukuki işlem yapma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. TemyizYoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 21.11.2017 tarihli ve 2014/20255 E. ve 2017/6441 K. sayılı ilamı ile ‘‘...Somut olayda, muris ... ...’in terekesi elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olup, dava dışı ortak bulunmaktadır.
O hâlde, davaya katılmayan mirasçılar ...’ın olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekir.
Hâl böyle olunca; yukarıda açıklandığı şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de, önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik yönünden tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler, kullandığı ilaçlar yönünden bilgi vs. istenmesi ve ilgili evrakların toplanılması, tüm dosyanın 2659 sayılı Yasa'nın 7 ve 16.maddeleri hükümleri gereğince Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, vekaletname ve akit tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması gerekirken, mirasbırakanın Almanya'daki doktoru tarafından verilen 27/05/2010 tarihli rapora itibar edilerek, eksik inceleme ile yetinilerek hüküm kurulması da doğru değildir. ’’ gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.
3.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 24.09.2020 tarihli ve 2018/286 E. 2020/143 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın işlem sırasında ehliyetli olduğu, ancak vekaletnamenin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili duruşma istekli temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; taleple bağlılık ilkesi aşılarak vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına göre hüküm kurulduğunu, taşınmaz bedelinin davalı ... tarafından ödendiğini, ancak taşınmazın belediyeye olan borçları nedeniyle devredilemediğini, bu nedenle mirasbırakanın satış işleminin tamamlanabilmesi için davalı ...'i vekil tayin ettiğini, devirden 14 ay sonra mirasbırakanın öldüğünü, bu süreçte mirasbırakan tarafından dava açılmadığını, davalıların ekonomik durumunun iyi olduğunu, satış bedelinin vekaletnamenin düzenlendiği tarihte ödendiğini ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemişlerdir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi, vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dairenin IV.2. paragrafta açıklanan ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, vekilin eşi olan davalı ...'nin ise vekille el ve işbirliği içerisinde olduğu gözetilerek IV.3. paragrafta belirtilen şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 14.658,45 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.