Logo

1. Hukuk Dairesi2020/3863 E. 2022/179 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı iddia edilen taşınmaz satışının muvazaalı olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafça paylaştırma savunmasının ispatlanamaması ve muvazaanın sabit olması gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının bozulması ve davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmesi onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 03/03/2020 tarih 2018/1354 Esas - 2020/241 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar ... ve ... ... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 12/01/2022 Çarşamba günü saat 09:40'da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan babası ...’ün 110 ada 106 parsel sayılı taşınmazını davalılar ... ve ... ...’i ara malik olarak kullanmak suretiyle bir kısım davalıların mirasbırakanı olan oğlu ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, taşınmazı kısa aralıklarla ve bedelsiz devralan davalıların kötü niyetli olduklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payları oranında tüm mirasçılar adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., arsa, tarla, araba alım satımı yaptığını, çekişme konusu taşınmazı bir kısım davalıların mirasbırakanı ...’den satın alıp daha sonra diğer davalı ...’e sattığını, davacının haksız olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., tüm satışların gerçek olduğunu, muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalılar, kök mirasbırakan ...'ın dava dışı birden fazla taşınmazını 3. kişilere satıp parasını davacıya verdiğini, çocukları arasındaki hak dengesini sağlamak için dava konusu taşınmazı da mirasbırakanları ...'ye devrettiğini, ...'nin taşınmazı 2 yıl kullandıktan sonra diğer davalı ...'a sattığını, ...'ın da öteki davalı ...'e devrettiğini, devirden 7 yıl sonra ...'nin, kanser hastası olup paraya ihtiyacı bulunan ... ...'ten taşınmazı satın aldığını, muvazaanın bulunmadığını, davanın kötüniyetle açıldığını belirtip davanın usulden ve esastan reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2018 tarihli ve 2014/592 E. 2018/391 K. sayılı kararıyla, temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle,

2.1. Davalılardan ... ile ...'ın diğer davalı ... ile işbirliği içinde olduğunu,

2.2. Dava konusu taşınmazın, ...'e devredildikten sonra bir kaç kez kısa aralıklarla el değiştirmesinin ve sonuçta ...'ye dönmesinin, temliklerin bedelsiz olmasının muvazaanın göstergesi olduğunu,

2.3. Mahkemece tanık beyanları dayanak gösterilerek davaları reddedilmiş ise de; tanıklardan ...'ün davalı ...'ın eşi, ...'in ise davalı ...'un eşi olduğunu, dolayısı ile davanın reddedilmesinde eşlerinin menfaati olduğundan ...nun 255/1 m. gereğince beyanlarının hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,

2.4. Davalılardan ...'ın isticvap edilerek dinlenmesi talebinin mahkemenin hatalı değerlendirmesi sonucu reddedilmesinin ve ispat yükümlülüğünün yerine getirilmediğinden bahisle davalarının reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 03/03/2020 tarihli ve 2018/1354 Esas 2020/241 Karar sayılı kararıyla, davalı tarafça paylaştırma savunmasının ispatlanamadığı, muvazaanın sabit olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, muvazaa iddiasının ispatlanamadığını, davacının kötüniyetli hareket ettiğini, temlik tarihinden 16 yıl sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davalı tanıklarının beyanlarının dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3 ve V/3.2.) bentlerde yazılı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.637,46 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 12/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil talebine ilişkindir.

Davacı; mirasbırakan babası ...’ün kendisinden mal kaçırmak amacıyla davaya konu taşınmazı oğlu ...’ye satış suretiyle devrettiğini, ...’den sonra taşınmaz iki kez el değiştirdikten sonra yeniden ...’ye devredildiğini, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ...; araba ve taşınmaz alıp sattığını, taşınmazı ...’den satın aldıktan sonra, ... ...’e sattığını, iddianın yersiz olduğunu, davalı ...; davacının eğlenceye düşkün, etrafına borçlanan biri olduğunu, mirasbırakan babasının davacıyı alacaklılarının tehdidinden kurtarmak için para yardımı yaptığını, bu amaçla bazı taşınmazlarını sattığını, mirasbırakanın davaya konu taşınmazı oğlu ...’ye sattığını, emlakçılık yapan ...’ın taşınmazı ...’den satın aldığını, taşınmazı ...’dan satın alıp yedi yıl kullandığını, kanser hastalığına tutulunca taşınmazı satmak istediğini, ...’nin baba malına talip olup taşınmazı satın aldığını, herhangi bir muvazaanın söz konusu olmadığını, diğer davalılar ...’ün mirasçıları ise kök mirasbırakanın 1998 yılında öldüğünü, davacının eğlenceye düşkün, bol para harcayan biri olduğunu, bir kısım taşınmazlarını satıp parasını davacıya verdiğini, davaya konu taşınmazın oğlu ...’ye devredilmesinde herhangi bir muvazaanın söz konusu olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

HMK’nın 190. maddesi, TMK’nın 6. maddesi gereğince, ispat yükü iddia edilen vak’aya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Buna göre ispat yükü davacıdadır.

Davacı tanıkları, davaya konu taşınmazın satışı, satışın ne şekilde yapıldığı hususlarında bilgilerinin olmadığını beyan etmişler, davalı tanıkları ise mirasbırakanın dürüst bir insan olduğunu, çocukları arasında ayırım yapmadığını, davacının eğlenceye düşkün, borçları olan biri olduğunu, mirasbırakanın taşınmaz satıp, parasını borçları için davacıya verdiğini beyan etmişlerdir.

Kök mirasbırakanın davaya konu taşınmazı 09.02.1998 tarihinde oğlu ...’ye satış suretiyle devrettiği, ...’nin taşınmazı iki yılı aşkın süre kullandıktan sonra, araba-taşınmaz alım-satım işi yapan ...’e 04.05.2000 tarihinde sattığı, ...’in de 15.05.2000 tarihinde ... ... ...’a satış suretiyle devrettiği, ... ...’in kanser hastası olması ve paraya ihtiyaç duyması nedeniyle taşınmazı satmak istemesi üzerine yaklaşık beş yıl sonra 04.04.2005 tarihinde taşınmazı ...’nin satın aldığı, iş bu davanın 14.10.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacının iddiası, davalıların savunmaları davacı tanıklarının muvazaaya ilişkin yani mirasbırakanın mal kaçırma kastına ilişkin herhangi bir bilgi ve görgülerinin bulunmaması, buna karşılık davalı tanık beyanları ile bir kısım tapu kayıtlarının davalıların savunmalarını doğrulaması, tanık beyanlarına göre mirasbırakanın çocukları arasında ayırım yapmaması, davacı ile herhangi bir probleminin bulunmaması aksine davacının borçlarından dolayı taşınmaz satıp parasını davacıya vermesi, taşınmazın el değiştirmelerinde kısa sürelerin olmaması, sadece taşınmaz alım-satım işi yapan davalı ...’den, davalı ... ...’a yapılan satışta kısa sürenin bulunmasının, ...’in emlakçı olması nedeniyle muvazaanın varlığı konusunda esas alınamayacağı hususu birlikte düşünüldüğünde ayrıca ispat külfetinin de davacıya ait olması ve mirasbırakanın mal kaçırma kastının da ispat edilememesi nedeniyle çoğunluğun davanın kabulüne dair hükmün onanmasına yönelik kararına katılmıyorum.