"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ARHAVİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat-tenkis istekli dava sonunda Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 26/10/2020 tarih 2020/517 Esas – 2020/525 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 12/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip eksikliklerin ikmali için geri çevirme kararı verilmesi üzerine dosya tekemmül etmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan ...'un evlatlığı ve tek yasal mirasçısı olduğunu, murisin maliki olduğu 376 ada 114 parsel sayılı taşınmazdaki 7 no.lu bağımsız bölümünü satış göstermek suretiyle yeğeni olan davalıya devrettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, daha sonra dava konusu taşınmazın davalı tarafından iyiniyetli üçüncü şahsa satıldığını ileri sürerek çekişme konusu taşınmazın belirlenecek gerçek değerinin davalıdan tahsiline, olmadığı takdirde saklı payının tenkisine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, yapılan satış işleminin gerçek olduğunu, satış bedelinin murise ödendiğini, halası olan murisin paraya ihtiyacı olması nedeniyle satışın gerçekleştiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Arhavi Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/12/2019 tarihli ve 2018/25 E. - 2019/333 K. sayılı kararıyla; davacı tarafça mirasbırakan ...'un, davacı ...'dan mal kaçırarak yeğeni davalı ...'ya muvazaalı devir yapmasını gerektirir nedenlerin bulunduğu hususunun ispat edilemediği, davalının davaya konu taşınmazı 09/05/2011 tarihinde 55.800,00 TL'ye satın alıp, 06/02/2013 tarihinde dava dışı kişiye 65.000,00 TL bedel ile satmış olduğu, alış ve satış bedellerinin birbiri ile uyumlu olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin, tenkis iddiası yönünden yapılan yargılamada ise; dava konusu satış işleminin, mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar ve miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar kapsamında kalmadığı, satış tarihinin 09/05/2011, mirasbırakanın ölüm tarihinin ise 01/03/2016 olması nedeniyle satışın ölümden önceki bir yıl içerisinde de yapılmamış olduğu gerekçesiyle, tenkis talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri Özetle
Davacı vekili, bilirkişi tarafından hazırlanan 23.07.2018 tarihli rapora göre taşınmazın davalıya temlik tarihindeki değerinin 216.000,00 TL, dava tarihindeki değerinin ise 330.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, celp edilen banka kayıtlarından, murisin banka hesaplarına, taşınmazın ne tapudaki satış değeri olan 55.800,00 TL'nin, ne de bilirkişi tarafından tespit edilen 216.000,00 TL'nin girmediğinin açık bir şekilde görüldüğünü, muris ...'un sosyal, ekonomik ve mali durumu ile ilgili delillerinin Mahkemece toplandığını ve murisin taşınmazını temlik ettiği tarihte taşınmazını satmasını gerektirecek ekonomik ve mali bir sıkıntı içinde olmadığının, Arhavi'de değeri yaklaşık olarak 300.000,00 TL'yi bulan toplam 20 adet parselde paylı mülkiyet üzerine 1/3 pay sahibi olduğunun dosyaya getirtilen tapu kayıtlarından anlaşıldığını, murisin taşınmazını davalıya temlik ettiği tarihte yüksek masraflarla tedavi gerektirecek ağır bir hastalığının olmadığının dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğunu, murisin taşınmazını davalıya temlik ettiği 09.05.2011 tarihinden itibaren iş bu taşınmazında yaşadığının bir kısım davalı tanıkları ve tanık beyanları ile dosyaya getirtilen murise ait ikametgah kaydıyla ortaya çıktığını, tenkis talebi yönünden ise; miras bırakanın davalıya tapuda yapmış olduğu taşınmaz temlik işleminin, gerçekte gizli bir bağış işlemi olup saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığının açık olduğunu, Mahkemece tenkis talepleri yönünden araştırma yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, Yerel Mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26/10/2020 tarihli ve 2020/517 E.- 2020/525 K. sayılı kararıyla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri Özetle
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek, hatalı değerlendirme sonucu, yetersiz gerekçe ile karar verilmiş olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tazminat, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz edilen davalı vekili duruşmaya katılmadığından duruşma vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 30/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.