"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı şirketten toplam 23 adet devre mülk satın aldığını, 01.11.2011 tarihli sözleşmede devre mülklerin bedeli karşılığında maliki olduğu 726 ada, 3 parseldeki 3 ve 4 nolu dükkanları davalı şirketin talep ettiği kişilere yetki vererek devrettiğini, bu şekilde satın aldığı tüm devre mülklerin ücretlerinin davalı şirkete ödendiğini, taşınmazların şirket ortaklarından ... ... tarafından diğer davalı ...’a muvazaalı olarak devredildiğini, sözleşmeler uyarınca 24 ay sonunda tüm devre mülklerin kendisine temlik edilmesi gerekmekte iken, davalı şirket tarafından halen devirlerin yapılmadığını ileri sürerek 726 ada 3 parseldeki 3 ve 4 nolu dükkânların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., ... ... ve ... ... Değerleme Sağlık İnş. Tic. Ltd. Şirketinden 1.200.000,00 TL bedelli senet aldığını, bedelin ödenmemesi üzerine borçlular hakkında Afyonkarahisar 2. İcra Müdürlüğünün 20132/3504 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, dava konusu taşınmazları da alacağına mahsuben ihale ile devraldığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/11/2019 tarihli ve 2015/906 E., 2019/671 K. sayılı kararıyla; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik araştırma neticesinde karar verildiğini, davacı tarafın iradesini sakatlayan bir durum olup olmadığı, davalılar arasında muvazaalı işlemler bulunup bulunmadığı hususunda yeterli araştırmanın yapılmadığını, davalının iyi niyetli 3. kişi konumunda olmadığını, davalı şirketin davacıyı kandırarak devir hususunda ikna ettiğini, taşınmaz değerinin düşük gösterilmesinin de muvazaa olgusunu gösterdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06/10/2020 tarihli ve 2020/221 E., 2020/892 K. sayılı kararıyla; davalı ...’nın davalı şirketten alacaklı olduğu, bu alacağı nedeniyle davalı şirkete 13/10/2011 tarihinde protesto çektiği, dava konusu taşınmazların da bu protesto sonucunda borcun ödenmesi amacı ile temlik edildiği, davalı tapu maliki ...’nın iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğu, iddianın kanıtlanamadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının iradesi sakatlanarak haksız kazanç sağlayan davalı şirketin, tüm işlemleri diğer davalı ... ile birlikte gerçekleştirdiğini, davalı firmanın gerçekten davalı ...'ya savunmasında belirttiği şekilde bir borcunun olup olmadığı hususunda araştırma yapılmadığını, sonradan düzenlenme imkanı bulunan kambiyo senedinin geçerli kabul edilemeyeceğini, davalılar arasında gerçekten böyle bir alacak borç ilişkisi var ise bu durumun birbirini teyit eden usulüne uygun düzenlenmiş ve sonradan düzenlenme olasılığı bulunmayan belgelerle ispat edilmesi gerektiğini, davalı ...'nın dava konusu taşınmazları davalı şirketten değil, davacıdan devraldığını, davalının iddia edilen konulardan habersiz olamayacağını, davalı ...'nın iyiniyetli kabul edilemeyeceğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (V.3.) no'lu paragrafta yer verilen yasal ve hukuki gerekçeye göre (III.) no'lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararı ile (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 17/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.