Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1354 E. 2022/715 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, kızı olan davalıya ait tapu kaydının, davacının okur-yazar olmaması ve davalının kendisine bakacağına dair verdiği sözden cayması sebebiyle, yolsuz tescil, hile ve gabin yoluyla gerçekleştiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açılmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, resmi işlemlerde bazen imza atıp bazen parmak basması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmemiş, davacının hile, gabin ve yolsuz tescil iddialarını ispatlayamaması ve satışın iradi olarak gerçekleştiğinin anlaşılması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Ferizli Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/10/2020 tarihli 2017/174 Esas, 2020/182 Karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarihli 2021/217 Esas, 2021/343 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... geldi. Davetiye tebliğine rağmen davalı vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 521parsel sayılı taşınmazının, kendisine bakıp ilgileneceğini söyleyen davalı kızı tarafından, okur yazar olmayışından faydalanılarak satış yoluyla temlik alındığını öğrendiğini, davalının kendisi ile hiç ilgilenmediği gibi taşınmazı da satmak üzere olduğunu duyduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiş; 25.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, davasını tamamen ıslah ederek, okur yazar olmadığını ancak resmi akitte sanki ''okur-yazarlığı'' varmış gibi işlem yapıldığını, davalı adına oluşan kaydın yolsuz olduğunu, taşınmazının hile sonucu karşılıksız devredildiğini, edimler arasında aşırı oransızlık olup bakıma muhtaç ve darda olduğunu, gabin şartlarının da mevcut olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, taşınmazı beş yıl önce, bedelini davacının eşi olan dava dışı Bünyamin'e ödeyerek satın aldığını ancak ödeme yapılmasına rağmen verilen senetlerin iade edilmediğini, devir tarihinden bu yana taşınmazın zilyetliğinin kendisinde olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ferizli Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/10/2020 tarihli 2017/174 Esas, 2020/182 Karar sayılı kararıyla, davacının taraf muvazaası, hata, hile, gabin ve yolsuz tescil iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, okur yazarlığı olmayan davacının dava tarihinden önceki ve sonraki hukuki tasarruflarında ''okur-yazar'' olmadığı için belge içeriklerini parmak basma suretiyle tasdik ettiğini, ancak davaya konu taşınmazı davalıya temlik ederken sanki ''okur-yazarlığı'' varmış gibi muamele yapıldığını, satış senedindeki imzanın davacıya ait olmadığını, davacının taşınmazı devir amacının bulunmadığını, davalı kızının hem kendisine hem babasına hem de engelli ağabeyine bakacağına inanarak "kaydı hayat" sözleşmesi yapmak istediğini, hileye maruz kaldığını, taşınmaza karşılık semen(para) talebi olmadığı gibi herhangi bir para, senet vs. de almadığını, taşınmazın davalıya devredildiğini davalının taşınmaz için verdiği satılık ilanı ile öğrendiğini, davacının hileyi öğrenir öğrenmez eldeki davayı açtığını, gabin iddiası yönünden, edimler arasında aşırı oransızlık olduğunu, davacının bu hususu değerlerin keşfen saptanması sonucunda öğrendiğini, temlik sırasında 68 yaşında olup okur yazarlığı bulunmayan davacının bakıma muhtaç olduğunu, davalının taşınmazı alım gücünün bulunmadığını, toplanan deliller ve tanık beyanları ile satışın gerçek bir satış olmadığının ortada olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarihli 2021/217 Esas 2021/343 Karar sayılı kararıyla, dava tarihinden önceki resmi işlemlerindeki belgelerin davacı tarafından "okudum" yazılarak imzalanması, dava tarihinden sonraki resmi işlemlerindeki belgelerde ise; mühre parmak basmak suretiyle onay vermesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ayrıca davacının davaya konu temlik ile ilgili olarak sahtecilik iddiasında da bulunmadığı, yolsuz tescil, hile ve gabin iddialarının usulünce kanıtlanamadığı, satışın iradi olduğu, kabul edilerek davanın reddinin doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, yolsuz tescil, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

TMK’nin 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.2.2. Öte yandan, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Hile, her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.2.3. Diğer taraftan, sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3.2.) numaralı paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.