Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1356 E. 2022/722 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı iddia edilen satış işleminin muvazaalı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini ispatlayamaması ve satışın geçerliliği hususunda davalılar lehine tanık beyanları ve banka kayıtları gibi delillerin bulunması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tenkis istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 09/03/2021 tarihli 2020/973 Esas - 2021/388 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ...... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanları ...'ın maliki olduğu 2284 ada 35 ve 723 ada 20 parsel sayılı taşınmazlarını satış göstermek suretiyle davalı kızlarına temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, muris ...'ın 2009 yılı sonlarında dava dışı eşi ...'a borçlarından dolayı arsalarını satıp borçlarını kapatacağını söylediğini, ...'ın ise arsaların yabancılara gitmemesi için çocukları ile görüştüğünü, her birisinin 60.000'er TL banka üzerinden ve 40.000'er TL elden verilmek sureti ile toplam 400.000 TL'ye dava konusu arsaları babalarından aldıklarını, muris ...'ın mal kaçırma derdi olsaydı Aşağı Dudullu Mahallesi, Çamlıca Caddesindeki arsa ve binayı da kendilerine verebileceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/03/2021 tarihli ve 2018/328 Esas - 2020/193 Karar sayılı kararıyla; olayda muris muvazaası olmadığı, tanıklarca da açıkça ifade edildiği üzere muris ...’ın dava konusu taşınmazları işlerinin bozulması ve ekonomik sıkıntıya düşmesi nedeniyle yabancı kişiye gitmemesi için tüm çocuklarına almaları için teklif ettiği, bunun hayatın olağan kuralları ile de uyumlu olduğu, bu teklife sadece davacının olumlu cevap vermediği, banka kayıtları ve tanık anlatımları ile de teyit edildiği üzere davalıların bu yeri babalarından bedelini ödemek suretiyle aldıkları, muris ...'ın muvazaa veya saklı payın ihlalini istemiş olsaydı ...'de üzerinde bina bulunan arsasını da devredebileceği halde bunu yapmadığı, gerçek bir satışın olduğu ve bu halde ise hem muvazaa ve hem de tenkise yönelik talebin dinlenilme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, Yerel Mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09/03/2021 tarihli ve 2020/973 Esas - 2021/388 Karar sayılı kararıyla; murisin mirasçılarından mal kaçırma kastı ile hareket ettiği hususunun ispatlanmadığı İlk Derece Mahkemesince yasal ve yeterli gerekçeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, davaya konu olaya bakıldığında mirasbırakan ile davalılar arasında sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir neden bulunmadığı gibi, davalıların alım gücünün de olmadığını, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fahiş farkın da gözetilmediğini, muris ...'ın hesap hareketleri incelendiğinde murisin hesabına davalılar tarafından yatırılan 60.000 TL’şer paranın iki ya da üç gün sonra geri çekildiğini, yatırılan paraların sembolik olarak yatırıldığını, yalnızca hesapta söz konusu miktarın gözükmesi amacıyla hareket edildiğini, yatırılıp sonra çekildiği görülen aynı paranın hesaplarda dolaştırıldığını, Bölge Adliye Mahkemesinin, Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeni olmadığını dikkate almadığını, davalılar tarafından dosyaya sunulan beyanlarla mirasbırakanın ekonomik durumunun kötü olduğundan bahisle söz konusu taşınmazların satıldığı belirtilmişse de davalıların bu iddialarının kendi içinde çelişmekle gerçeği yansıtmadığını, ekonomik durumu kötü olan mirasbırakanın, satışın yapıldığı 22/12/2009 tarihinde toplam değeri 800.000 TL olan taşınmazlarını ekonomik durumu daha kötü olan davalılara satarak borçlarını ödeme amacıyla hareket etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mirasbırakanın hakkaniyetli davranmadığını, müvekkilinin saklı paylarını ihlal ettiğini, belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle (3.2.2.) ve (3.2.3.) numaralı paragraflarda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ispat yükü kendisinde olan davacının iddiasını-mirasbırakanın mal kaçırma amacını-kanıtlayamadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.