"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli dava sonunda, Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17.01.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 2072 ada 1 parsel sayılı taşınmazda maliki olduğu 2 no’lu bağımsız bölümü, davalı oğlu ile dava dışı gelininin evlilikleri sırasında, oğlunun kayınpederinin evliliğe ikna edilmesi amacıyla ve evlilikten sonra taşınmazın iade edileceğine inandırılarak, davalı oğlu ile eşinin hilesi sonucu 31/07/2017 tarihinde davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiğini, ancak evlilikten sonra taşınmazın iade edilmediğini, TBK’nin 36. maddesinde düzenlenen aldatma koşullarının oluştuğunu, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, asgari ücretle çalışan oğlunun taşınmazı alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu 2072 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa taşınmazın rayiç değeri tespit edilerek dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı aşamalarda, zamanaşımı süresinin geçtiğini, iddianın dayanaksız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş; 17/10/2019 tarihli duruşmada, dava konusu taşınmazın kaydı her ne kadar davacı annesi üzerine olsa da taşınmazın edinilmesinde emeği olduğunu, bu nedenle taşınmazın rızai olarak kendisine devredildiğini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temlikin iradi olduğu, hile ve inançlı işlem iddiasının usulünce kanıtlanamadığı, satış bedelinin ödendiğinin de resmi senetten anlaşıldığı gerekçesiyle iptal tescil ile terditli bedel isteğinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, davalı oğlu ile onun eşi tarafından aldatıldığını, temlikin, davalı ile eşinin evliliği için, davalının kayınpederini ikna etmek amaçlı olduğunun söylendiğini, düğünden sonra tapunun iade edileceği konusunda davacının aldatıldığını, evlilikten sonra davalının aile bağlarını kopardığını, taşınmazı da iade etmediğini, iddianın tanık beyanlarıyla ispatlandığını, inançlı işleme dayanılmadığını, bu nedenle yazılı delille ispat şartının aranmayacağını, dava dilekçesinde çok açık bir şekilde hileye dayanıldığını, inançlı işleme dayanılmış gibi bir gerekçe kurulmasının doğru olmadığını, hile iddiasının her tür delille ispatının mümkün olduğunu, mahkemece hukuki nitelendirmenin yanlış yapıldığını, davalının satış bedeli ödediğini hiçbir aşamada belirtmediğini, davalı asilin duruşmadaki beyanından temlikin bedelsiz olduğunun anlaşıldığını, bedel isteğinin reddinin de doğru olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 29/09/2020 tarihli 2020/212 Esas 2020/856 Karar sayılı kararıyla; inanç ilişkisinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, davacı tarafın her ne kadar hile hukuksal sebebine dayanmış ise de, taşınmazın devrinin, inanan olan davacı tarafından inanılan olan davalıya, davalının nişanlısı ile evlenebilmek ve evlendikten sonra da iade edilmek üzere yapıldığı, inançlı işlemin ve hile olgusunun usulünce kanıtlanamadığı, satışa ilişkin resmi sözleşmenin aksinin aynı kuvvette bir delil ile kanıtlanması gerektiğinden bedele ilişkin istemin de usulünce kanıtlanamadığı, davanın reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; istinaf kararının yanlış olduğunu, hukuki sebebin doğru tespit edilmediğini bildirdikten sonra kararın (IV/2.) bölümünde yer verilen istinaf nedenlerini tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( HMK) 140/3. maddesine göre, “ Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verilmiştir.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
3.3.1 Somut olaya gelince; dava konusu 2072 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün tamamı davacıya ait iken, davacının bu taşınmazı bizzat 31/07/2017 tarihinde davalı oğlu ...’e satış yoluyla temlik ettiği; nüfus kayıtlarına göre, 1988 doğumlu olan davalının 10/10/2017 tarihinde evlilik yaptığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dava dilekçesinin içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden eldeki davada aldatma (hile) hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Zira, davacı, davalı oğlunun evliliğinin gerçekleşebilmesi için gerekli olduğu ve evlilikten sonra iade edileceği hususunda davalı ile onun eşi tarafından aldatıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış ve açıkça aldatma ( hile) hukuksal nedenine dayanmıştır. İlk Derece Mahkemesince, ön inceleme duruşmasında, uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak hukuki nitelendirme yapılmamıştır. O halde; uyuşmazlığın, davacı tarafça dayanılan aldatma (hile) hukuki nedeni yönünden incelenmesi gerekirken, inançlı işlem yönünden inceleme yapılarak ve inançlı işlemin usulünce kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
3.3.3. Somut olayda, davacı tarafça dayanılan aldatma (hile) iddiası yönünden yapılan incelemede; davacının, kayden maliki olduğu dava konusu taşınmazı 31/07/2017 tarihinde davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği, davalının ise 10/10/2017 tarihinde evlilik yaptığı, davalının evlilik yapmasından sonra taşınmazın iade edilmemesi üzerine aldatıldığını öğrenen davacının, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 03/10/2018 tarihinde eldeki davayı açtığı, dosya içeriği ve tanık beyanlarından, davalının, şimdiki eşiyle evlenebilmek için bu taşınmaza ihtiyacı olduğu telkiniyle ve daha sonra iade edileceği şeklindeki hileli sözleriyle davacıyı aldattığı ve taşınmazın bedelsiz şekilde adına temlikini sağladığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, TBK’nin 36. maddesinde düzenlenen aldatma (hile) koşullarının oluştuğu ve iddianın kanıtlandığı gözetildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.