"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davası sonunda, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 2020/514 Esas, 2021/208 Karar sayılı ve 11.02.2021 tarihli karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 17 parsel (yenileme ile 336 ada 22 parsel) sayılı taşınmaz üzerindeki evini butik otele dönüştürmek istediğini ancak bunun için yeterli ekonomik güce sahip olmadığını bilen dava dışı ...’nın yönlendirmesi ile davalı şirketin ortaklarından olan Özgür Kaya’dan 75.000 TL para aldığını, karşılığında dava konusu taşınmazı teminat amacıyla devrettiğini, bu işlemin dava dışı Birol’un yönlendirmesi, telkini, zorlaması ve algılama yeteneğindeki zayıflığından yararlanması suretiyle gerçekleştiğini ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı KYR Gayrimenkul Özel Kuyumculuk İnş. Tic. Ltd. Şirketini temsilen Özgür Kaya, devrin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, bedelin davacıya ödendiğini, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29/11/2019 tarihli ve 2010/529 Esas, 2019/542 Karar sayılı kararıyla; davacının temlik tarihinde ehliyetli olduğunun Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 20.03.2019 tarihli raporu ile tespit edildiği, satış bedelinin tapuda düşük gösterilmesinin davanın ispatı için yeterli olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, Mahkemece dava dilekçesinde ve sonrasında sunulan dilekçelerdeki deliller toplanılmadan, gösterilen tanıklar dinlenilmeden karar verildiğini, her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporunda davacının fiil ehliyetini haiz olduğu bildirilmiş ise de, Akdeniz Üniversitesi Hastanesinden alınan raporda davacının telkinlere yatkın olduğu, şizoid kişilik özelliklerine sahip olduğunun belirtildiğini, davalı tarafça bu durumun bilindiğini, devrin davacının algılama yeteneğindeki zayıflığından yararlanılmak suretiyle gerçekleştiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11/02/2021 tarihli ve 2020/514 Esas, 2021/208 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın devir tarihindeki değerinin keşfen 695.187,00 TL olarak belirlenmesi ile Ceza Mahkemesinde davacının, 400.000,00 TL belgeli ödemeyi ikrar etmesi, buna karşı bir itirazda bulunmamış olması gözönünde bulundurulduğunda, TBK. nın 74. maddesi gereğince kural olarak, ceza mahkemesinin beraat kararı, hukuk mahkemesini bağlayıcı değil ise de; Ceza Mahkemesi kararı ile bu tutardaki ödemeye ilişkin maddi olgu belirlenmiş olduğundan artık bu hususun hukuk yargılaması sırasında dışlanamayacağı ve aksinin benimsenemeyeceği, edimler arasında fahiş fark bulunmadığı gibi subjektif unsurların sübut bulmadığı, ikrah iddiasının ise soyut olduğu ve ispatlanamadığı, ayrıca davacının temlik tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun Adlı Tıp Kurumu raporunda belirtildiği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, devir karşılığında davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı hususları üzerinde yeterince durulmadığını, davacıya Akdeniz Üniversitesi Hastanesinin raporu ile şizoid kişilik özellikleri ile telkine yatkın, olumlu ya da olumsuz yönde kolay yönlendirilebileceği teşhisi konulduğunu, buna karşın Mahkemece Adli Tıp Kurumunun raporu baz alınmak suretiyle karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, tehdit ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.2.2. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın subjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir(TBK'nın 39. md). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Öte yandan, ceza davasında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmişse de bu husus mutlak anlamda hukuk hakimini bağlamaz (6098 sayılı TBK'nın 74.mad).,
3.2.3. Bilindiği üzere; sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.
Aşırı yararlanma davasında öncelikle edimler arasındaki, açık oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacının temlik tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğuna ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurulu 4. İhtisas Kurulunun raporuna göre Bölge Adliye Mahkemesince kararın (IV/3.) paragrafında yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.