"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, 14486 parsel sayılı taşınmazdaki 1/6 payının 3 ay sonra tekrar kendisine devri şartı ile temlik edilmesi hususunda dava dışı ... ile sözlü olarak anlaştıklarını, bu nedenle ... ve davalı ...'yı vekil tayin ettiğini, davalılardan ...'nın vekalet yetkisini kötüye kullanarak taşınmazdaki payının tamamını davalı ...'a 70.000,00 TL bedelle devrettiğini, 70.000,00 TL bedelin de kendisine ödenmediğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., davacının dava konusu taşınmazı satmak istediğini, bu konudaki işlemleri yapmaları için de dava dışı ...'u ve kendisini vekil tayin ettiğini, satış günü ...'un işlerinin uzaması nedeniyle taşınmazı davalı ...'a devrettiğini, ... davacının daha yakın arkadaşı olduğu için satış bedelinin ...'a ödendiğini; davalı ..., satış bedelini vekaletnamedeki diğer vekil olan ...'a ödediğini, iyi niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Gaziosmanpaşa 10. Noterliğinin 24/11/2017 tarihli 22021 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ... ve dava dışı ...'u dava konusu taşınmazı dilediği bedelde dilediği kişiye satması için münferiden yetkili olarak vekil tayin ettiği, davalı ...'un taşınmazdaki 1/6 payı davacı adına vekaleten 27/11/2017 tarihinde 70.000,00 TL bedelle davalı ...'a satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, davalı tarafından dosyaya sunulan 27.11.2017 tarihli davalı ... ile davalı ...'un imzalarını içerir adi yazılı belgede davalı ...'in davalı ... huzurunda satış bedeli olarak toplam 250.000 TL'yi dava dışı (vekil) ...'e davacı ...'a ödenmek üzere teslim ettiğinin düzenlendiği, ...'un kendisini 20/09/2018 tarihinde yukarıda anılan belgeyi imzalaması için tehdit ettiği iddiası ile davalı ...'dan şikayetçi olduğu, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/53543 sayılı soruşturma dosyasında 12/11/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmakta olup, temlikin davacının iradesi doğrultusunda gerçekleştirildiği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı; diğer taraftan ise, Gaziosmanpaşa 10. Noterliğinin 24/11/2017 tarihli 22021 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ... ve dava dışı ...'un münferiden yetkili olarak vekil tayin edildikleri ve temlikin davacı adına vekaleten davalı ... tarafından yapıldığı, satış bedelinin ise dava dışı vekil ...'a ödendiğine dair yazılı belge sunulduğu, bu durumda satışı tek başına gerçekleştiren vekil...'un hesap verme yükümlülüğü gereği satış bedelinin davacıya ödenmesi hususunda vekil olarak sorumluluğunun devam ettiği ve davalı ... tarafından taşınmazın satış bedelinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, temlikin iradi olduğu dikkate alınarak tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli olarak ileri sürülen bedel istemi yönünden ise, davanın davalı ... yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verilmiştir.