Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1860 E. 2022/936 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında yaptığı satışların muvazaalı olup olmadığı ve davacının miras payına tecavüz teşkil edip etmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, mirasbırakanın satışlarının mal kaçırma amaçlı olduğunu ve gerçekte bağış niteliğinde olduğunu ispatlayamaması ve ispat yükünün davacı tarafta olması gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 07/04/2021 tarihli ve 2021/346 Esas 2021/538 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 09.02.2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanları ...'un maliki olduğu 404, 387, 936 ada 11, 928 ada 1, 884 ada 1, 837 ada 7 ve 865 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarını satış göstermek suretiyle ikinci evliliğinden olan oğulları davalılara devrettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, babaları ...'nin satış tarihlerinde yurt dışında çalıştığını, oradaki kazancını eşi muris ...'ya gönderdiğini ve bu şekilde ...'nın taşınmazları edindiğini, babalarının 1984 yılında aniden vefat ettiğini, ondan sonra taşınmazları annelerinden satın aldıklarını ve diğer tüm mirasçıların paylarının da ödendiğini, muvazaalı bir devrin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/12/2020 tarihli ve 2017/118 E., 2020/333 K. sayılı kararıyla; dava konusu 4201 parsel (Şuyulandırma sonrası 884/1 ve 928/1 ada parsel) sayılı taşınmaz bakımından, satış akti incelendiğinde satıcının dava dışı ... isimli bir şahıs olduğu ve velayeten muris ... ve baba tarafından satış işlemlerinin gerçekleştirilerek, davalılara doğrudan satışın yapıldığı, murisin daha önce malik bulunmadığı, vekaleten yapılan bu işleme özgü muvazaayı destekler bir delil bulunmadığı gerekçesi ile bu taşınmazlar yönünden davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden muvazaa iddiasının sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalılar vekili, Yerel Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, ortak muris ...'un eşi ...'un Avusturya'da çalıştığı dönemde yurt dışından gönderdiği paralar ile Başiskele ve Kartepe İlçelerinde eşinin talimatı doğrultusunda taşınmazlar satın aldığını, bu durumun dosya kapsamı itibari ile sabit olduğunu, davacı ile davalıların ana bir baba ayrı üvey kardeşler olduğunu, müvekkillerinin babası olan ...'un 1984 yılında aniden vefat etmesi üzerine eşi olan muris ...'un müvekkillerinin babasının gönderdiği paralar ile satın aldığı taşınmazları gerçek hak sahibi olan davalı çocuklarına devrettiğini, muris ...'nın önceki eşi Hamit'ten olma çocukları Sebahat ve davacı ...'i mağdur etmeyerek onların da miras paylarına karşılık gelecek ödemeler yaptığını, tanık beyanlarından bu durumun anlaşıldığını, murisin davacıya Bursa'da ... adında bakkaliye iş yerini açtığını, mahkemece bu bakkaliye yönünden paylaştırma savunması dikkate alınarak araştırma yapılması gerekirken bunun yapılmadığını, taşınmazların devir tarihi ile davacıya bu iş yerinin açılma tarihinin birbirine oldukça yakın olduğunu, muris tarafından anılan iş yerinin davacıya 1985-1987 yılları civarında açıldığını, davaya konu taşınmazların satın alındığı tarihlerde muris ...'nın müvekkillerinin babası ... ile evli olduğu, ...'nin o tarihlerde yurt dışında çalıştığı, ...'nin davaya konu 387 numaralı parsel dışında adına taşınmaz edinmeyip belirtildiği gibi taşınmazları eşi olan muris ... adına aldığı, muris ...'nın çalışıp gelir sahibi olan bir kişi olmadığını ve taşınmazların kendisine miras yolu ile de kalmadığını, murisin beşeri ilişkileri dikkate alındığında devirlerin muvazaalı olmadığının da açıkça anlaşıldığını, dolayısıyla davanın reddi gerektiğini mahkemece bilirkişi raporundaki değer tespitine ilişkin eksiklikler ve hatalar giderilmeden karar verme yoluna gidildiğini, dolayısıyla ücreti vekaletin de yanlış hesaplandığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 07/04/2021 tarihli ve 2021/346 E., 2021/538 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların davacıdan mal kaçırma amacıyla devredildiğine ilişkin iddianın ispatlanamadığı, öte yandan devir tarihleri dikkate alındığında eldeki davanın yaklaşık 35 yıl sonra açılmasının dürüstlük kuralına uygun düşmediği, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, murisin vefatından önce ilk eşinden olma oğlu davacıya düşecek mirastan mal kaçırmak amacıyla sekiz çocuğundan sadece iki oğluna (intikal veya satış yoluyla) adına kayıtlı olan tüm taşınmazları satış göstermek suretiyle çok fahiş “göstermelik” bedellerle devrettiğini, davalı tarafın istinaf başvuru dilekçesinde belirtildiği üzere; gerçek hak sahibi olan çocuklarına devretmiştir gibi bir ibarenin açıkça müvekkil davacıdan mal kaçırma iradesini de ortaya koyduğunu, davacı müvekkilinin yasal saklı payının çiğnenmesinden ötürü doğrudan zarar gören kişi sıfatıyla ve kendi hakkına dayanarak dava açtığını, bu tür bir sava dayalı davanın, zamanaşımına tabi olmadığı gibi her türlü delille de kanıtlanabileceğini, dosyadaki tapu kayıtları ve devir tarihindeki davalıların yaşları ile aradaki üvey kardeşlik ilişkisinin açıkça muvazaa iddiasını ispatlar mahiyette olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davanın dayanağı olan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda 01/04/1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile hak düşürücü ve zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesince devir tarihleri dikkate alınarak eldeki davanın 35 yılı sonra açılmış olmasının dürüstlük kurallarına uygun düşmediğinin gerekçe yapılmış olması doğru değil ise de, (V./3.2.2.) ve (V./3.2.3.) paragraflarında yer verilen yasal düzenlemeler ve İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ispat yükü kendisinde olan davacının iddiasını (mirasbırakanın mal kaçırma amacını) kanıtlayamadığı gözetilerek bu gerekçe ve sonuç itibariyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00.-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 09/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.