Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1922 E. 2021/7029 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında eşine devrettiği taşınmazın muris muvazaası nedeniyle iptal edilip davacı mirasçı adına tesciline karar verilip verilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacı bu durumu ispatlayamadığından, yerel mahkemenin muvazaa iddiasını kabulüne ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL- TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun, 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne, kararın kaldırılması ile muvazaa olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan kardeşi ...'in adına kayıtlı 17 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini davalı eşine satış suretiyle temlik ettiğini, bunun dışında Tuzla'da bulunan 3718 parsel sayılı taşınmazını da davalıya temlik ettiğini, bu taşınmazın tapu kaydının iptali için ayrı dava açtığını, ayrıca mirasbırakanın Gaziantep ilinde bulunan taşınmazlarını da Milli Eğitim Vakfına bağışladığını, dava konusu 17 parseldeki 4 nolu bağımsız bölüme ilişkin temlikin, mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davacının ölümü üzerine mirasçıları davayı sürdürmüştür.

Davalı, dava konusu taşınmaz satın alınırken babasından kalan nakdin bir kısmının kullanıldığını, mirasbırakan eşinin hastalanıp çalışamadığını, bu dönemde kendisinin nakit harcamalar yaptığını, eşinin de dava konusu taşınmazı kendisine devrettiğini, işlemin bağış değil bedel ödenmek suretiyle gerçekleştirildiğini, gerek kendisinin gerek mirasbırakan eşinin bir çok hayır işi yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı, tenkis isteminin de hak düşürücü süreden reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun, 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulüne, kararın kaldırılması ile mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı, davalının bedel ödediğini kanıtlayamadığı, mirasbırakanın Tuzla'daki taşınmazı da davalı eşine devrettiği, dava konusu taşınmazın mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak temlik edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1939 doğumlu mirasbırakan ...’nın 04.02.1989 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kardeşi ..., davalı eşi ... ve dava dışı yeğenlerinin kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu 408 ada 17 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümü 23.11.1988 tarihinde davalı eşi ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muris muvazaası iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK’nın 190. maddesi ve TMK’nın 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mal kaçırmak amacıyla yapıldığının ispat yükü davacıdadır.

Somut olaya gelince;mirasbırakanın dava konusu taşınmazın temlikinden önce Gaziantep’te adına kayıtlı 32 adet taşınmazını Milli Eğitim Vakfına bağışladığı, davacının Tuzla’daki taşınmaz için açtığı muris muvazaası hukuki nedenine dayalı iptal-tescil olmazsa tenkis davasının muvazaa olgusu ispatlanamadığı gerekçesiyle reddedildiği, verilen kararın İstinaf ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, mirasbırakanın terekesinde paylı malik olduğu 22 adet aktif taşınmazı bulunduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalıya temlik edilen dava konusu 17 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün temlikinin mal kaçırma amacı ile yapıldığı iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.

Hâl böyle olunca; temlikin mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı yapıldığı iddiasının davacı tarafından HMK'nın.190. ve TMK'nın 6. maddeleri uyarınca usulünce kanıtlanamadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK'nin 371/1-a maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/11/2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.