Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2047 E. 2021/6681 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında davalı oğluna yaptığı taşınmaz satışının muris muvazaası içerip içermediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının satış bedelini ödediğine dair bir kanıt sunamaması, öğrenci olması ve mirasbırakanın mal kaçırma amacı dışında taşınmazı satmak için makul bir nedeninin bulunmaması gibi olgular, satış işleminin muvazaalı olduğunu gösterdiğinden, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş,davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilmesine ve davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nın 9 parsel sayılı taşınmazını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, davacılardan ...’in yargılama aşamasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

Davalı, taşınmazda mirasbırakan babası ile amcasının paydaş olduğunu, amcasının taşınmazdaki payını satışa çıkartınca babasının da payını satmak zorunda kaldığını, taşınmaz yabancıya gitmesin diye de abisi ... ile birlikte taşınmazı satın aldıklarını, satış bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına, vekalet ücreti yönünden hüküm düzeltilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1926 doğumlu mirasbırakan ...’nın 29.03.2003 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları ... ve ... ile davalı oğlu ..., dava dışı eşi ... ve oğlu ...’nün kaldıkları, davacı ...’ın yargılama aşamasında 29.04.2020 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak eşi ... ile oğulları ... ve ...’ın kaldıkları, ...’ın mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, mirasbırakanın eşi ...’nın da 13.11.2020 tarihinde öldüğü, mirasbırakan ...’in 606 ( yeni 9 ) parsel sayılı taşınmazını 17.11.1987 tarihinde davalı oğlu ...’ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; davacı tanıkları, mirasbırakanın erkek çocukları ile kız çocukları arasında ayırım yaptığını, temlik tarihinde davalının öğrenci olup maddi gelirinin olmadığını, davalı tanıkları ise satışın gerçek olup, satış bedelinin mirasbırakana ödendiğini beyan etmişlerdir.Davalının akit tarihi itibariyle 21 yaşında ve öğrenci olduğu, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı satmasını gerektirir bir nedenin bulunmadığı, eşi ...’nın da telkinleriyle erkek çocuklarını kayırdığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan; davalının, taşınmazın bedelinin mirasbırakana ödendiği şeklindeki savunması da kanıtlanamamıştır.

O halde, somut olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz eden davacılara geri verilmesine, 10.11.2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.