"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli davanın yapılan yargılaması sonunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 05/03/2021 tarihli 2020/763 Esas - 2021/585 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 3963 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümünü satış göstermek suretiyle ikinci eşi olan davalıya temlik ettiğini, işlem tarihinde murisin hukuki ehliyetinin bulunmadığını, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, murisin düzenlediği vasiyetname ile mal paylaşımı yaptığını, muvazaa iddialarının doğru olmadığını, ayrıca murisin ehliyetsiz olduğuna ilişkin iddiaların da gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/06/2018 tarihli ve 2014/418 E. - 2018/253 K. sayılı kararıyla; 4. Asliye Hukuk Mahkemesince aldırılan Adli Tıp Kurumu raporu ile murisin fiil ehliyetini haiz olduğunun sabit olduğu, murisin devir sonrası Bornova 6. Noterliği'nin 20.09.2013 tarihli 14096 yevmiye no'lu vasiyetnamesi ile eski eşi ... ...'a müşterek çocuklarına kalması maksadı ile 4 taşınmazı verdiğini ve mirası denkleştirmek için yeni eşi olan davalı ...'a dava konusu taşınmazı devrettiğini belirttiği, burada murisin malı devirdeki amacını açıkça belirttiği, murisin amacının mal paylaştırma olduğu, murisin davacıların annesi olan eski eşi ... ... ile 14.09.1999 tarihinde boşanması sırasında 3 adet tespit edilen taşınmazını eski eşi ... ...'a verildiği, murisin bu taşınmazları verme amacının davacı çocuklarına kalması olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 18/03/2019 tarihli ve 2018/2145 E. 2019/561 K. sayılı kararıyla; taşınmazın davalıya 27/06/2013 tarihinde tapudan satış şeklinde temlik yapılmış olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin dosya içerisinde bulunan İstanbul 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu' nun 2016/2962 karar numaralı ve 08/06/2016 tarihli, muris Remzi' nin vasiyetname düzenleme tarihi olan 20/09/2013 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu yönündeki raporu dikkate alarak, davacıların murisin fiil ehliyetsizliği yönünden olan iddialarını çözüme kavuşturduğu, satış tarihi olan 27/06/2013 tarihi itibariyle murisin fiil ehliyetine haiz olup olmadığı yönünden İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekir iken, vasiyetnamenin iptali davasında alınan adli tıp kurumu raporu ile yetinilerek davacıların murisin işlem tarihinde fiil ehliyeti bulunmadığı yönündeki iddialarının çözüme kavuşturulmuş olmasının doğru olmadığı gerekçeleri ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda; murisin düzenlediği vasiyetnamesinde malı devirdeki amacını açıkça belirttiği, murisin amacının mal paylaştırma olduğu, murisin davacıların annesi olan eski eşi ... ... ile 14.09.1999 tarihinde boşanması sırasında 3 adet taşınmazını eski eşi ... ...'a verildiği, murisin bu taşınmazları verme amacının davacı çocuklarına kalması olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
4. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf mahkemesinin aradığı kıstaslar gözardı edilerek eksik inceleme neticesinde karar verildiğini, taleplerinin nazara alınmadığını, murisin sağlığı konusunda ciddi hatalar yapıldığını, murisin satış nedeniyle varlığında bir artış görülmediğini, taşınmazın devir tarihindeki değerinin rayiç değerin çok altında olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05/03/2021 tarihli ve 2020/763 E. 2021/585 K. sayılı kararıyla; İlk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumundan alınan raporla mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunduğunun belirlendiği, murisin sahip olduğu mal varlığını mirasçılara paylaştırmak için denkleştirme kastı ile hareket ettiğini vasiyetnamesinde açıkça belirttiği, murisin mal kaçırma kastı ile hareket ettiğinin ispatlanamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, murisin 89 yaşında öldüğünü, 50 yaşlarında olan davalı ... ile evlendiğinde ise 79 yaşında olduğunu, murisin hastane raporlarından ve kullandığı ilaçlardan anlaşılacağı üzere yaşlılık nedeniyle Alzheimer Hastalığına yakalandığı ve bu nedenle akıl zayıflığı yaşadığının aşikar olduğunu, çevresi tarafından da fark edilen bu durumun mahkemelerde dinletilen tanıklarla ispatlandığını, murisin oturduğu evi eşine satması için herhangi bir neden bulunmadığını,
murisin ölümü anında ihtiyacı olsa öncelikle satacağı bir yazlık evinin de Bodrum ilçesinde zaten var olduğunu, bu satış nedeniyle varlığında bir artış görülmediğini, taşınmazın devir tarihindeki değerinin rayiç değerin çok altında olduğunu, mahkemenin muris muvazaası bulunmadığı konusundaki gerekçesinin hukuki olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, ehliyetsizlik ve satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.3. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
3.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2). paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/6). paragrafta yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 14/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.