Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2341 E. 2021/6574 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras bırakanın, sağlığında oğluna yaptığı taşınmaz satışının muris muvazaası olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Miras bırakanın malvarlığındaki en değerli taşınmazı davalı oğluna devretmesi için makul bir sebep bulunmaması, miras bırakanın diğer mirasçılardan davalının haklarını vermelerini istemesi, davacıya tanıklık etmesi için vasiyette bulunması ve davalının temlik bedeliyle ilgili iddialarının gerçeği yansıtmaması hususları değerlendirilerek satış işleminin muvazaalı olduğu ve davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, miras bırakanı babası ...’ün en değerli mal varlığı olan ... ada ... parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, temlik tarihi itibariyle miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.

Davalı, uzun yıllar kardeşi ile birlikte yurt dışında çalıştığını, birikimlerini miras bırakana gönderdiklerini, miras bırakanın bu birikimler ile çekişmeli taşınmazı satın aldığını ancak aile büyüğü olması nedeniyle taşınmazı adına tescil ettirdiğini, taşınmazın alımında miras bırakanın bir katkısı olmadığını, sonradan da taşınmazı tüm mirasçıların muvafakati ile iade ettiğini ve temlik harici terekenin bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından davalının istinaf başvurusunun kabulüyle, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar Dairece, “...Ekonomik durumu iyi olan murisin taşınmaz satmasını gerektirir makul ve inandırıcı bir neden ortaya konulamadığı, murisin dava konusu taşınmazı temlikinden sonra davalıdan diğer mirasçıların haklarını vermesini istediği, davacı tanığına ölümünden sonra bu konuda tanıklık etmesi için vasiyette bulunduğu, davalının yurt dışından gönderdiği paraların bu taşınmazla ilgisi olmadığı, murisin davalıya yaptığı temlikin mal kaçırmak amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan, miras bırakanın sağlığında diğer mirasçılara temlik edilen taşınmazların olmadığı, bu nedenlerle miras bırakanın denkleştirme veya paylaştırma kastının varlığından bahsedilemeyeceği de açıktır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince yapılan yargılama sonucunda istinaf mahkemesince mirasbırakanın temlik dışı terekesinin bulunduğu, mirasbırakan ile davacı arasında husumet bulunmadığı, dosya kapsamına göre taşınmazın inançlı işlemle davalıya devredildiğinin iddia edildiği, mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan ...’ün 1985 yılında edindiği 4595,18 m2 yüzölçümlü arsa nitelikli ... ada ... parsel sayılı taşınmazını 30/10/2008 tarihinde davalı 1963 doğumlu oğluna satış suretiyle devrettiği, miras bırakanın 23/05/2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı, davalı oğlu ile kendisinden evvel ölen oğlu ...’dan olma dava dışı torunları ... ve ...’ün kaldıkları, miras bırakanın temlik harici terekesinde ... ili Körfez ilçesi’nde üç adet bağımsız bölüm ile ... ili ... ilçesinde on beş adet taşınmazın bulunduğu anlaşılmaktadır.

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; ekonomik durumu iyi olan murisin taşınmaz satmasını gerektirir makul ve inandırıcı bir neden ortaya konulamadığı, murisin dava konusu taşınmazı temlikinden sonra davalıdan diğer mirasçıların haklarını vermesini istediği, davacı tanığına ölümünden sonra bu konuda tanıklık etmesi için vasiyette bulunduğu, davalının yurt dışından gönderdiği paraların bu taşınmazla ilgisi olmadığı, murisin davalıya yaptığı temlikin mal kaçırmak amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu anlaşılmıştır.

Öte yandan, miras bırakanın sağlığında diğer mirasçılara temlik edilen taşınmazların olmadığı, bu nedenlerle miras bırakanın denkleştirme veya paylaştırma kastının varlığından bahsedilemeyeceği de açıktır.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerinde olduğu anlaşılmakla, bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK.' nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 08/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.