Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2464 E. 2021/7221 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras taksim sözleşmesiyle davacıya verilmesi kararlaştırılan taşınmazın tapuda davalı adına tescil edilmesi nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, davacının esaslı hataya düşüp düşmediği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, tapuda adına tescil edilmesi gereken taşınmazın davalı adına tescil edilmesi hususunda iradesinin yanıltıldığına dair iddiasını ispatlayamaması ve 4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi ile 6100 sayılı HMK'nın 190. maddesi gereği herkesin iddiasını ispatla mükellef olması gözetilerek yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

Davacı, ortak mirasbırakanları ... ...'tan intikal eden taşınmazlarla ilgili diğer mirasçılarla birlikte 07.07.2011 tarihli miras taksim sözleşmesi düzenlediklerini, anılan sözleşme uyarınca dava konusu 3138 parsel sayılı taşınmazın kendisine verilmesi kararlaştırıldığı halde tapuda tescil işlemleri yapılırken hatalı olarak davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, 07.07.2011 tarihli miras taksim sözleşmesinde mirasçılardan birinin imzası olmadığı için geçerli olmadığını, sözleşmeden 9 ay sonra tekrar düzenleme yapılarak resmi senette çekişme konusu taşınmazın kendisine verilmesinin kararlaştırdığını, davacının hataya düşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Somut olaya gelince, mahkemece hükme esas alınan 07.07.2011 tarihli miras taksim sözleşmesinde mirasçılardan ...’nin imzası bulunmadığı için anılan sözleşmenin geçerli bir taksim sözleşmesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Ne var ki, hata hukuksal nedenine dayalı davaların her türlü delil ile ispatı mümkün olduğundan eldeki davanın ispatında delil olarak kullanılmasında engel yoktur. Ancak, 11.12.2007 tarihli bir miras taksim sözleşmesi daha olduğu dosya kapsamında sabittir. Tapu memuru önünde yapılan 27.03.2012 tarihli ve 1885 yevmiye numaralı taksim sözleşmesi ile diğer sözleşmelerden farklı bir işlem yapıldığı görülmektedir. Öte yandan, taraflar tanık deliline dayanmış olup, mahkemece tanık deliline dayanılmış olmasına rağmen taraflara tanık listesi ibraz etmeleri için usulüne uygun süre verilmemiş ve taraf tanıkları dinlenilmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece tanık bildirmesi için taraflara usulünce süre verilmesi, tanık bildirilmesi halinde dinlenilmesi ile sözleşmeler de dikkate alınmak suretiyle davacının hataya düşüp düşmediği tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir....”gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının esaslı hataya düştüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 3138 parsel ve dava dışı 2092, 866, 1354, 1475, 1965, 2581, 2619, 460, 511, 1455, 3201, 3430, 641, 1454, 3059, 835 ve 2956 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ... ...’a ait olduğu, ...’in 08.05.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ..., davalı kızı ... ve dava dışı eşi ... ile çocukları ... ve ...’nin kaldığı, mirasçıların 27.03.2012 tarih ve 1885 yevmiye numaralı resmi senet ile çekişmeli taşınmazın da yer aldığı 18 parça taşınmazı taksim ettikleri, resmi senete göre; dava konusu 3138 ve dava dışı 460 parsel sayılı taşınmazların davalı ...; dava dışı 641, 1454 ve 3059 parsel sayılı taşınmazların davacı ...; dava dışı 2092 parsel sayılı taşınmazın 1/3’er pay ile ..., ... ve davacı ...; dava dışı 866 parsel sayılı taşınmazın 1/4’er pay ile ..., ..., ... ve davacı ...; dava dışı 1354, 1965, 2581 ve 2619 parsel sayılı taşınmazların 1/2’şer pay ile ... ve davacı ...; dava dışı 1475 parsel sayılı taşınmazın 1/2’şer pay ile ... ve ...; dava dışı 511, 1455, 3201 ve 3430 parsel sayılı taşınmazların ...; dava dışı 835 ve 2956 parsel sayılı taşınmazların ... adına tescil edildiği, ayrıca 07.07.2007 ve 11.12.2007 tarihli miras taksim sözleşmelerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Öte yandan, 4721 sayılı TMK’nun 676. maddesi uyarınca miras taksim sözleşmesi tüm mirasçıların katılımlarıyla düzenlenmesi ve yazılı olması kaydıyla geçerlidir.

Somut olayda, davacı tarafından 11.12.2007 ve 07.07.2011 tarihli miras taksim sözleşmeleri dosyaya sunulmuş olup, önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere 07.07.2011 tarihli ikinci sözleşme mirasçılardan ...’nin imzası bulunmadığından geçerli değil ise de, anılan ikinci sözleşmede 11.12.2007 tarihli ilk sözleşmeyle mirasçı ...’ye verilen aynı taşınmazların yine mirasçı ...’ye verilmesi kararlaştırılıp, ayrıca her bir mirasçıya verilecek taşınmazlar hakkında düzenleme yapıldığı, 27.03.2012 tarihli resmi senette ise, düzenlenen sözleşmelerden farklı olarak, yalnızca davacıya verilen çekişmeli 3138 parsel sayılı taşınmazla ilgili değişiklik yapılmayıp, diğer mirasçılara verilen dava dışı taşınmazlar yönünden de değişiklik yapıldığı, böylece tarafların tapu memuru huzurunda yeni bir rizai taksim sözleşmesi yaptıkları anlaşılmaktadır.

6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükellef olup, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı ile, TBK’nun 30. maddesi uyarınca yanılma suretiyle irade bozukluğuna uğradığı iddiasının davacı tarafından ispatlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile açıklanan nedenden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.