Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2500 E. 2021/7727 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalıya yaptığı gayrimenkul devirlerinin muris muvazaası olup olmadığı ve davacı mirasçıların tapu iptali ve tescil taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, muris muvazaasının tespiti için gerekli delillerin toplanmamış olması, tanık beyanlarının yeterince değerlendirilmemiş olması, mirasbırakanın temlik tarihindeki malvarlığının araştırılmamış olması ve hüküm fıkrasında davacıların ıslah dilekçesiyle kısmen feragat ettiği diğer taşınmazlar hakkında karar verilmemiş olması hususları gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel veya tenkis isteğine ilişkindir.

Davacılar, kök mirasbırakan ...’in ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü, ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 1,2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerini, ... parsel, ... ada ... parsel, ... ada ... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu ...’a temlik ettiğini, devirlerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların terekeye iadesine, davacıların payı oranında tescile, olmazsa pay oranında bedele veya tenkise karar verilmesini istemişler, 02.11.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 1,2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde bedelini, aksi halde tenkisini talep etmişlerdir.

Davalı, mirasbırakanın maliki olduğu taşınmazdaki binanın depremde yıkılmasından sonra üzerine kendisinin diğer mirasçıların muvafakati ile bina inşa ettiğini, davacıların herhangi bir katkısının olmadığını, ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların ise mirasbırakanla ilgisinin bulunmadığını, birikimleri ile satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava dilekçesinde dava konusu taşınmaz bilgilerine ilişkin eksikliğin süresinde tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...Davacının dava dilekçesinde ... ada ... parseldeki 4 nolu bağımsız bölüm, ... ada ... parseldeki 1,2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümler, ... parsel, ... ada ... parsel, ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazları dava ettiği bir kısım tapu kayıtlarının dosya arasına alındığı, ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların ise tapu kayıtlarına ulaşılamadığı ancak mahkemece sorgulamanın usulüne uygun yapılmadığı açıktır. Dava konusu edilen sekiz adet taşınmazın tapu kaydı dosya arasına alındığına göre diğer taşınmazların kaydı bulunamasa dahi bu taşınmazlar yönünden araştırma ve inceleme yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Bu durumda, HMK 119/d-e-ğ maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine ilişkin koşulların oluşmadığı açıktır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'in 06.02.2009 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak kendisinden önce 03.03.1973 tarihinde ölen oğlu ... mirasçıları davacı torunları ..., ... ve ..., davalı oğlu ... ve dava dışı eşi ... ile kızları ..., ... ve oğlu ...’nın kaldığı, mirasbırakanın 09.11.2005 tarihinde ... ada ... parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’a 68.000 TL bedelle devrettiği, temlik tarihinde taşınmazın 134 m² tarla vasfında olduğu, daha sonra 24.05.2001 tarihinde davalı tarafından yapı ruhsatı alınarak dava konusu taşınmaz üzerine 5 adet bağımsız bölümün yer aldığı binanın inşa edildiği, 18.02.2011 tarihinde kat irtifakı tesis edilerek bağımsız bölümlerin tamamının davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanununun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olayda, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan tarafından tarla vasfı niteliğinde iken davalı oğlu ...’a temlik edilmiş, dinlenen tanıklar, anılan bu devir ile ilgili mirasbırakanın kastının ne olduğu yönünde açıklamada bulunmamışlar, genel olarak davalı tarafından çekişme konusu taşınmaz üzerine inşa edilen bina üzerinde durmuşlardır.

Bu haliyle, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde hüküm kurmak için yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı da yoktur.

Öte yandan, bilindiği ve 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesinde düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’un 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

Buna göre; davacılar tarafından 08.08.2014 tarihli dava dilekçesi ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölüm, ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 1,2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümler, ... parsel, ... ada ... parsel, ... ada ... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan Haşim tarafından davalı oğlu ...’a temlik edildiği ileri sürülerek iptal tescil isteğinde bulunulmuş, 02.11.2020 havale tarihli ıslah dilekçesinde ise taleplerinin ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1,2,3,4 ve 5 nolu bağımsız bölümler yönünden öncelikle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak miras payları oranında iptal tescile, olmazsa bedele, aksi halde tenkise yönelik olduğunu bildirmişler, mahkemece gerekçe kısmında ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümler dışındaki taşınmazlar yönünden hüküm kurulmasına gerek görülmediği belirtilmiş, ancak hükümde bu konuya yer verilmemiş olduğu anlaşılmaktadır.

O halde, mahkemece, kurulan hükmün Anayasa ve Usul Yasasının değinilen hükümlerine uygun olduğunu söyleyebilme olanağı da yoktur.

Hal böyle olunca, ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümler yönünden tarafların bildirmiş oldukları tanıklar yeniden çağrılarak, taşınmazın mirasbırakan tarafından devredildiği tarihteki durumuna göre yukarıdaki ilkelerde gözetilmek suretiyle beyanlarının yeniden alınması, temlik tarihinde mirasbırakanın başkaca mal varlığının olup olmadığı yöntemince araştırılarak, devrin mirasçılardan mal kaçırma kastı ile yapılıp yapılmadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, öte yandan davacının 02.11.2020 havale tarihli dilekçesindeki talebi davadan feragat mi yoksa davanın geri alınması mı olduğu hususu HMK’nın 31.maddesi uyarınca açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi hatalıdır.

Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.