Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3094 E. 2021/6169 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi sebeplere dayalı olarak mirasçılar arasında tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın paylaştırılıp paylaştırılmadığı, paylaşıldıysa kime kaldığı, zilyetliğin devrinin gerçekleşip gerçekleşmediği, taksim yapılıp yapılmadığı ve kadastro esnasında taraflar arasında takas/bedelleşme olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazın kime ve nasıl intikal ettiği, kimin hangi sıfatla zilyet olduğu hususlarının yeterince araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu, taraf tanıkları ve bilirkişilerle yeniden keşif yapılması, murisin sağlığında taşınmazı paylaştırıp paylaştırmadığının, taksim yapılıp yapılmadığının, zilyetliğin devrinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve taraflar arasında takas/bedelleşme olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Dava, mirasçılar arasında kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı ..., Devrek İlçesi Çağlar Köyünde yapılan kadastro sonucunda 120 ada 239 parsel sayılı 1.879.76 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1/2 payın davalı ... adına 1/2 payın dava dışı ... ... adına tespit ve tescil edildiğini oysaki dava konusu taşınmazın ... ...’den geldiğini ve terekesinin taksim edilmesi sonucu 1/2 payın tarafına 1/2 payın ...’e kaldığını ileri sürerek çekişmeli taşınmazın ... adına olan 1/2 payın iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı ..., davacının iddiasının asılsız olduğunu dava konusu taşınmazın 1/2 payının babası ... ...’den taksim sonucu kendisine kaldığını, davacının zilyet olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk derece mahkemesince davacının iddiasını ispatladığı gerekçesi ile davanın kabulüne çekişmeli taşınmazın ... adına olan payın iptali ile bu payın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 341 ve 353/1-b.2 maddeleri gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak mirasçılar arasında hem taksim hem de bedelleşme yapıldığı, bedelleşmeye konu edilen 101 ada 885 ve 889 parsellerde davalı ...’a ait hissenin davacı adına yazıldığının belirlendiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

Çekişmeli taşınmazın müşterek muris ...’ten kaldığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki ihtilaf, kök murisin sağlığında taşınmazı, paylaştırıp paylaştırmadığı, paylaşım yapılmış ise paylaşımda kime kaldığı, paylaştırma ile zilyetliğin devredilip devredilmediği, ya da kök muris öldükten sonra çekişmeli taşınmazın mirasçılar arasında usulüne uygun şekilde taksime konu edilip edilmediği, kadastro tespiti esnasında davacı taraf ile davalı tarafın takas ya da bedelleşme usulü ile anlaşıp anlaşmadıkları noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince dosyada toplanan delillerden ve dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın muris tarafından paylaştırıldığı ve paylaşım sonucu davacı tarafa kaldığının ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne; İstinaf mahkemesince mahkeme kararı kaldırılarak çekişmeli taşınmazın muris ... ...’den kaldığı, mirasçıları arasında taksim ve bedelleşmenin yapıldığı, yapılan taksim sonucu davalı ile dava dışı kardeş ...’e kaldığı, bedelleşmeye konu edilen 101 ada 885 ve 889 parsellerde davalı ...’a hisse verilmediği, ...’a ait hissenin davacı adına yazıldığının tutanaklarda belirtildiği ve davalı tanıklarından ... ve ...’in ifadelerinde “ kadastro sırasında tarafların anlaştıklarını, taksim ve bedelleşmeye göre uyuşmazlık konusu yerdeki hissesinin davalıya verildiğini “ bildirdikleri gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, taraflar arasındaki nizayı çözmek için yetersiz ve soyut kalmakta olup, ayrıca birbiri ile de çelişmektedir. Çekişmeli taşınmazın, kimden kime ve ne suretle intikal ettiği, kimin hangi sebeple zilyet olduğu kesin olarak belirlenmediği halde, Bölge adliye mahkemesince taksim yapıldığının kabul edilmesi hatalı olmuştur. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.

O halde, doğru sonuca ulaşabilmek için, mahkemece, tarafların ortak miras bırakanı ...’in ölüm gününde terekesine dahil olan tüm taşınmaz mallar ile diğer mirasçıların kullanımındaki taşınmazlar belirlenip, kadastro tutanaklarının örnekleri dosya içine getirtilerek dosya tamamlandıktan sonra, taşınmazın bulunduğu yerde, çekişmeli taşınmazı iyi bilen, yaşlı, tarafsız, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılarak, muris ... tarafından sağlığında taşınmazlarını paylaştırarak mirasçılarına verip vermediği, buna göre de davaya konu taşınmazın, murisin sağlığında davacı tarafa geçmiş olup olmadığı, bu şekilde muris tarafından zilyetlik devredilmemiş ise murisin ölümünden sonra terekesinin tüm mirasçıların katılımı ile yöntemince taksim edilip edilmediği, taksim varsa her bir mirasçının payına hangi taşınmazların düştüğü, kadastro sırasında kimler adına tespit edildikleri, taşınmazın ne zamandan beri, kim tarafından ve hangi sıfatla kullanıldığı, tarafların kullanımının kendi adlarına mı, yoksa tüm mirasçılar adına mı olduğu, zilyetliğinin devredilip devredilmediği, devredilmiş ise ne zaman devredildiği hususlarında somut olaylara dayalı olarak bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık sözleri ile önceki keşif beyanları arasında çelişki bulunduğu takdirde, gerekirse yüzleştirme yapılarak çelişki giderilmeye çalışılmalı, varsa diğer mirasçılara taksimen düşen taşınmazların tutanakları ve tapu kayıtları da getirtilerek beyanlar denetlenmeli, paylaşmanın geçerliliği yönünden eşitliğin kural olmadığı göz önünde tutulmalı; ayrıca kadastro tespiti sırasında davacı ile davalı arasında takas ya da bedelleşme usulü ile anlaşıp anlaşamadıkları belirlenmeli bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2021 gününde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 dir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. Maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. Maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. Maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. Maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. Maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki Kuru “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.

Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (37.595.TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (47.530TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.