"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasındaki kadastro harici bırakılan yerin tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kararın, davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, 07/01/1998 havale tarihli dava dilekçesinde; Devrek ilçesi Yeni Mahalle hudutları dahilinde bulunup 45 ada 36 parsel ve 73 ada 35 parsel olarak müvekkillerin mirasbırakanları ...'e ait olan taşınmazların tapulama harici bırakıldığını ve halen tapusuz gayrimenkuller olduğunu, söz konusu her iki taşınmazın müvekkillerin mirasbırakanları ... ...'a ait olduğunu, bu taşınmazların mirasbırakan ... ve devamında mirasçıları müvekkiller ve diğer mirasçılar tarafından nizasız ve fasılasız en az 70-80 seneden bu tarafa zilyet edildiğini, bu taşınmazlarda Hazine ve Belediyenin ve ... ... mirasçıları haricinde hiç bir kimsenin hakkı bulunmadığını, bu nedenle Devrek ilçesi Yeni Mahalle hudutları dahilinde bulunan 45 ada 36 ve 73 ada 35 parsel numaralarında kayıtlı tescil harici bırakılan taşınmazların mirasbırakan ... ... mirasçıları adına hisseleri oranında tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
... 23.03.2005 tarihinde harçlandırılan dilekçe ile; çekişmeli taşınmazlarda miras payı bulunan ... ... mirasçılarından ...'ın, eşi Kamil...'dan ırsen intikal eden 1/3 payının tamamını Altındağ Noterliğinde düzenlenen 30.05.1980 tarihli ve 20139 yevmiye no.lu satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığını, ...'ın 1984 yılında eşsiz ve çocuksuz olarak öldüğünü ileri sürerek, ...'ye ait payın adına tescile karar verilmesi istemiyle davaya katılmıştır.
..., 11.03.1999 tarihinde harçlandırılan dilekçe ile; çekişmeli taşınmazlarda miras payı bulunan ... ...'ın Devrek Noterliğinde düzenlenen 06.04.1954 tarihli ve 209 yevmiye no.lu senetle payını annesi ... ... ile diğer mirasçısı ...'a bağışladığını, dedesi ...'den intikal eden miras payı ile annesi ... ...'den intikal eden miras paylarının bulunduğunu ileri sürerek, ... ... mirasçıları yönünden anılan pay oranları gözetilerek tescile karar verilmesi istemiyle davaya katılmıştır.
II. CEVAP
Davalı ... vekili, cevap dilekçesinde; harca esas gösterilen değere itiraz ettiklerini, çok düşük gösterildiğini, davada zaman aşımı olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini, tescile konu edilen taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu edilemeyeceğini iddia ederek, haksız ve hukuki dayanaksız açılan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/20 E., 2018/72 K. sayılı kararıyla; 1982 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında Havza-i Fahmiye hudutları içinde kalması nedeniyle tespit dışı bırakılan dava konusu parsellerin, 05.06.1986 tarihli ve 3303 sayılı Taş Kömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun hükümleri uyarınca TMK'nun 713/1 (MK.nın 639/1). ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen koşulların oluşması halinde kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün bulunduğu, Devrek Noterliğinin 06/04/1954 tarihli ve 209 yevmiye no.lu hibe senedi ve vekaletnamenin iptali için Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/85 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı 2006/106 Karar ile hibe senedi ve vekaletnamenin iptaline karar verildiği kararın 02/12/2016 tarihinde kesinleştiği, ... ... mirasçısı müteveffa ... ... ve müteveffa ... ...'ın da mirasçı olması sebebiyle dava konusu taşınmazlarda hak sahibi olacağı anlaşılmakla müteveffa ... ... ve müteveffa ... ...'ya yöneltilen davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacılar yanında müdahalede bulunan ...'ın ise ... ...'ın kızı ... ...'nin kızı ... Işıksal'ın çocuksuz ve anasız ölmesi nedeniyle mirasının bir kısmının Kamil...'a kaldığı, Kamil...'a Devrek Noterliğinin 04/12/1971 tarihli ve 003524 yevmiye no.lu re'sen satış vaadi akdi ve ferağ vekaletnamesi ...'a hisselerini verdiği aynı zamanda Kamil...'ın ölümü ile mirasçısı olarak kalan ...'a ait Ankara ili Altındağ Noterliğinden tanzim 30/05/1980 tarihli ve 20139 yevmiye no.lu satış vaadi sözleşmesi senedi doğrultusunda hak sahibi olduğu, dava konusu taşınmazların, ... ... zilyetliğindeyken 20 yılı aşkın malik sıfatıyla ve ekonomik amacına uygun zilyetliğinde bulunduğu, zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olduğu ve ... ... mirasçıları adına kazandırıcı zamanaşımı ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, ... ... mirasçılarının zilyetlikle kazandığı taşınmazların ve dava konusu taşınmazın miktarının 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesi gereğince zilyetlikle edinebileceği azami kazanma miktarını aşmadığı tespit edilmekle, davalılar ... ... mirasçıları ile ... ... mirasçıları aleyhine açılan davanın reddine, Hazine ve ... açısından davanın kabulüne karar verilerek, çekişmeli taşınmazların ... ... mirasçıları ile ...'ın hissesinin ise asli müdahil ... adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı ... vekili istinaf başvuru dilekçesiyle eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verildiğini istinaf sebebi yapılarak mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.12.2018 tarihli ve 2018/776 E., 2018/1694 K. sayılı kararıyla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; 1982 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında Havza-i Fahmiye hudutları içinde kalması nedeniyle tespit dışı bırakılan 45 ada 36 ve 73 ada 35 parsel sayılı taşınmazların, 05.06.1986 tarihli ve 3303 sayılı Taş Kömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun hükümleri uyarınca TMK.nın 713/1 (MK.nın 639/1). ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen koşulların oluşması halinde kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün bulunduğu, kadastro tespit tutanaklarının edinme sebebi, mahallinde yapılan keşif, uygulama, beyan ve teknik bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmazların davacı tarafın 20 yılı aşkın malik sıfatıyla ve ekonomik amacına uygun zilyetliğinde bulunduğu ve zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olduğu ve davacılar murisi adına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, katılan ... ...'ın; çekişmeli taşınmazlarda miras payı bulunan ... ... mirasçılarından ...'ın, eşi Kamil...'dan ırsen intikal eden 1/3 payının tamamını Altındağ Noterliğinde düzenlenen 30.05.1980 tarihli ve 20139 yevmiye no.lu satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı, ...'ın 1984 yılında eşsiz ve çocuksuz olarak öldüğü, anılan payın ...'a intikal ettiği, ...; Devrek Noterliğinde düzenlenen 06.04.1954 tarihli ve 209 yevmiye no.lu hibe senedine dayanarak davaya katılmış ise de ... ... ve ... ... tarafından, ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları hakkında açılan hibe senedinin iptali davasının Devrek 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/85 E.-2006/106 K. sayılı ilamıyla kabul edildiği, temyiz edilmeksizin 02.12.2016 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinde, çekişmeli taşınmazlarda yabani otlar yetiştiği ve hiçbir tarımsal faaliyette bulunulmadığı, ağaç ve emvalı bitkinin dikilmediği kısacası imar ihya yoluyla olağanüstü zamanaşımı ile kazanım amacı güdülmediğini, 45 ada 36 parsel ve 73 ada 35 parsel nolu taşınmazlar için ise komşu parseller ile ilişkisi ve eski tarihli gizli memleket haritası ile hava fotoğrafları alınarak taşınmazın konumu ve ne olarak gözüktüğü tespit edilmesi gerektiğini öne sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yörede yapılan kadastro sırasında kadastro harici bırakılan taşınmaz bölümünün davacıların miras payları oranında tescili isteğinden ibarettir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Çekişmeli 73 ada 35 parsel ile 45 ada 36 parsel sayılı taşınmazlar 1984 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Havzai Fahmiye sınırlarında olduğu belirtilerek, tescil dışı bırakılmıştır.
3.3.2. Davacı taraf, imar-ihya ve zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak taşınmazın murislerinden kaldığını, intikal yapılmadığını belirterek, miras payları oranında tescilini talep etmiştir.
3.3.3. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) numaralı bendinde yer alan İlk Derece Mahkemesi kararı ile (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 08/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi gereğince açılmış zilyetlikten tescil davasıdır.
Mahkemece davacı lehine hüküm kurulmuş, ne var ki yargılama giderleri ve bunlardan olan karar ve ilam harcının davacıdan alınmasına karar verilmiştir.
Yargılama giderleri taraflarca temyize getirilmemiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; temyize getirilmemekle birlikte, resen nazara alınması gereken karar ve ilam harcının davacıdan alınıp alınamayacağı, buradan hareketle davacı tarafından peşin yatırılan harcın iadesinin mümkün olup olmadığı, somut olay özelinde davalı Belediyenin istinaf harçlarından sorumlu olup olmayacağı noktasında düğümlenmektedir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; temyiz konusu yapılan karar ve ilam harcının davalıdan alınıp alınamayacağı, yargılama giderlerinden kimin sorumlu olacağı hususudur. Bilindiği üzere, yargı harçları Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiş, kamu düzeninden olması nedeniyle resen uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle resen ele alınabileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Harçlardan kimin sorumlu olacağına gelince, yargılama giderleri, usulü bir konu olmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ayrıntısıyla düzenlenmiştir. Aynı Yasanın 323. maddesi harçları yargılama giderlerinden sayarken 326/1. maddesi de açıkça “Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” demek suretiyle yargılama giderleri ve bunlardan olan yargı harçlarından kimin sorumlu olacağını tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenlemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi ise “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” demek suretiyle, hakimin karar verirken hangi sıralamayı izleyeceği konusunda kural getirmiştir.
Tarafların yargı önünde eşitliği ilkesini düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ise “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olaya geldiğimizde, zilyetlikten tescil davasında, davacı vatandaş, davalı ise Hazine ve Belediyedir. Davalının Hazine veya kamu kurumu olması, Anayasa ile teminat altına alınan “yargı önünde eşitlik ilkesi”nin bozulmasını, Hazine veya kamu kurumu lehine davranılmasını haklı kılmayacaktır. Zira genel ilke yukarıda da belirtildiği üzere yargılama giderlerinin davayı kaybedenden alınmasıdır. Prof. Dr.Baki Kuru da (Hukuk Muhakemeleri Usulü 6 baskı 5.cilt 5339.sayfada açıkladığı üzere) bu görüştedir.
Bilindiği üzere Hazine, Harçlar Kanununun 13/j maddesi ile yargı harçlarından muaf tutulmuştur. Davalı ... ise harçlardan muaf değildir. Böyle bir durumda, yani davalının haçtan muaf olması ve davanın da davacı lehine sonuçlanması halinde karar ve ilam harcı mutlaka alınacak mıdır? Alınacaksa kimden alınmalıdır? Yasa koyucu tereddüte yer vermeyecek şekilde yargılama giderlerinden kimin sorumlu olduğunu düzenlemiştir. Yine yasa koyucu genel ilke gereğince yargılama giderlerinden sorumlu olan tarafı harçtan muaf tutmuş ise, bu husus harcın diğer taraftan alınacağı şeklinde yorumlanamaz. Ancak bakiye karar ve ilam harcının davalıdan hiç alınmayacağı gibi, davacı tarafından peşin yatırılan karar ve ilam harcının da iade edileceği şeklinde yorumlanıp uygulanmalıdır. Nitekim yine Hazinenin davalı olduğu tapu iptal–tescil davalarında da uygulama bu şekildedir. Hazine aleyhine açılan tapu iptal–tescil davasında Hazinenin harçtan muaf olması gerekçesiyle karar ve ilam harcı alınmazken (doğrusu budur) yalnız tescil davasında harçtan davacının sorumlu tutulmasının hiçbir yasal dayanağı yoktur. Yasa koyucu dileseydi Kadastro Kanunu 36/A maddesinde olduğu gibi, bu hususta da genel uygulamadan ayrıldığını belirterek bir düzenleme yapabilirdi.
Sayın çoğunluğun görüşünün dayanağını yerleşmiş Yargıtay içtihatları oluşturmaktadır. Gerçekten de kabul etmek gerekir ki Yargıtay uzun yıllar tescil davalarında yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakmış, bunlardan olan yargı harçlarını da davacıya yüklemiştir. Ne var ki, hiçbir Yargıtay kararında yasal bir dayanak gösterilmemiş, davalının “yasal hasım” olması gerekçe yapılmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bir olaya hukukun uygulanmasında yargı kararları en son sırada gelmektedir.
Çözümlenmesi gereken bir başka husus ise “yasal hasım” ın ne olduğu ve yasal hasım olunmasının davalıya nasıl bir üstünlük sağladığı konularıdır. Yine bilindiği üzere, bazen gerçekte hasım olmamasına rağmen özellikle mahkemelerin kararlarının denetime açılabilmesi, birileri tarafından kanun yoluna getirilebilmesi için Hazinenin taraf gösterilmesi veya temsilcisi bulunmayan mal varlığına kayyım atanması ve davanın kayyım huzurunda görülerek bu mahsurların ortadan kaldırılması yoluna gidilmiştir. Ne var ki böyle de olsa davada, davalı olarak yer almışsa, sıfatı ne olursa olsun artık davalıdır. Hal böyle olunca da her açıdan yargı önünde eşitlik ilkesi gereğince davalının davacıdan, Hazinenin de vatandaştan bir üstünlüğü yoktur. Sayın çoğunluk gibi düşünen hukukçular, davacının davasının kabulü halinde, davalının yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakırken, davanın reddi halinde de davalı yasal hasım lehine vekalet ücreti başta olmak üzere yargılama giderlerine hükmederek açıkça “yargı önünde eşitlik” ilkesini ihlal etmektedirler.
TMK 713/3. maddesinde tescil davasının Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapu maliki gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiştir. Yargıtay uygulamalarında taşınmaz tapusuz ise, dava tescil davası, tapulu ise tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilmekte, tapu iptal tescil davalarında yargılama giderleri yasaya uygun olarak haksız çıkan taraftan alınırken tescil davasında davacı üzerinde bırakılmaktadır. Aynı Yasa maddesinin aynı fıkrasında düzenlenen davalılar arasında, yargılama giderleri açısından ayrı uygulama yapılması da doğru değildir. Davalının kim olacağının yasada gösterilmiş olması, bu davalının yargılama giderlerinden muaf olacağı şeklinde yorumlanamaz.
Yine sayın çoğunluk ve onlar gibi düşünen hukukçular “tescil davalarında davacı zaten karşılıksız olarak taşınmaz edinmekte, hiç olmazsa yargılama giderlerini ödesinler” tarzında bir yaklaşımla gerekçe oluşturmaktadırlar. Eğer mahkeme davacının taşınmazı hak etmediğini düşünüyorsa hiç şüphesiz davayı reddetmelidir. Hem davayı kabul edip, hem de yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakmak apaçık bir çelişkidir ve yasaya açıkça aykırıdır.
Sayın çoğunluğun kendi içinde düştüğü bir başka çelişki ise; sayın çoğunluk, davalının yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderleri ve bunlardan olan harcın ilk derece mahkemesince davacıdan alınmasının doğru olduğunu düşündüğüne göre, davalı ... tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, istinaf talebi reddedildiğinde de davacıdan istinaf ret harcının, bunun devamında da yine Hazinenin temyiz başvurusu reddedilerek kararın onanması halinde de davacıdan onama harcının alınmasına karar vermelidir. Zira davalı ... yasal hasımdır ve davalı harçtan muaftır, o halde davalıdan alınamayan yargı harçları davacıdan alınmalıdır. Böyle bir uygulamayı ve düşünce tarzını kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca yargılama giderleri bir bütündür. Davanın açılmasından kesinleşmesine kadar aynı yasal düzenlemelere tabidir. İlk Derece Mahkemesinde alınmayan yargılama gideri aynı gerekçeyle istinaf ve temyiz kanun yollarında da alınmamalı veya alınmalıdır. Bir dava İlk Derece Mahkemesinde hangi hükümlere tabiyse kanun yollarında da aynı hükme tabidir.
Açıklanan bu nedenlerle, davanın kabul edilmiş olduğu gözetilerek, tarafların temyiz sebepleri de nazara alınmak suretiyle davalı Hazinenin harçlardan muaf olması, davalı Belediyenin ise harçlardan muaf olmaması, harcın davacıdan alınmasının doğru olmaması ve bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle, İlk Derece Mahkemesinin kararının hüküm fıkrasından harcın davacıdan alınmasına ilişkin kısmın çıkarılarak yerine, davalı ... harçtan muaf olduğundan davacının yatırdığı peşin harcın kendisine iadesine cümlesi yazılmak suretiyle hükmün düzeltilerek onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.