Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3747 E. 2022/524 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve imar-ihya yoluyla zilyetliğine dayanılarak tapu kaydının iptali ve adına tescilinin istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taşınmaz üzerinde yirmi yıldan fazla süredir, emek ve para sarfıyla imar ve ihya ederek, malik sıfatıyla, çekişmesiz ve aralıksız olarak zilyetliğinin bulunduğu; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddeleri ile TMK’nın 713/1. maddesindeki koşulların oluştuğu gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

I. DAVA

Davacı, Çorum ili, Dodurga ilçesi G-33-b-12-c paftada kayıtlı yaklaşık 22.000 m2 miktarlı taşınmazın 1986 yılından beri nizasız, fasılasız, malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, masraf yapıp emek harcadığını, ziraii faaliyette bulunarak imar ve ihya ettiğini, taşınmazın tapulama sırasında tespit harici bırakıldığını ileri sürerek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14/01/2014 tarihli ve 2012/80 E. 2014/55 K. sayılı kararıyla; dava konusu edilen ve fen bilirkişisi raporunda C harfi ile gösterilen taşınmazın zilyetlikle kazanım şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2014/20005 E., 2015/7550 K. sayılı kararıyla; “...Doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece dava tarihinden geriye doğru en az 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı evreye ilişkin stereoskopik hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise, İl Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, memleket haritası (1/25000 ve 1/5000 ölçekli haritalar) ve varsa en eski uydu fotoğraflarının temin edilmesi, komşu taşınmazların tamamının kadastro tutanakları ve dayanak belgelerinin tesislerinden itibaren tedavülleriyle birlikte getirtilmeli, çekişmeli taşınmazın bulunduğu mahalleye komşu köy ya da mahallelerde ikamet eden yaşlı, taşınmazları iyi bilen, tarafsız üç kişilik mahalli bilirkişi isim listesi ise kolluk vasıtası ile temin edilerek dosya keşfe hazır hale getirilmelidir. ... hava fotoğrafları jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye tevdi ile dosya üzerinden incelemesi yaptırılarak; çekişmeli taşınmaz bölümünün hava fotoğraflarında gösterilmeli, bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin, mera vasfında olup olmadığının, imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, keşifteki tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, komşu parsellerin niteliği ve varsa dayanaklarının çekişmeli taşınmazı ne şekilde tanımladıkları üzerinde durulmalı, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir...”gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 06/03/2019 tarihli ve 2016/135 E. 2019/175 K. sayılı kararıyla; dava konusu edilen ve fen bilirkişisi raporunda C harfi ile gösterilen taşınmazın zilyetlikle kazanım şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı hazine vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan olduğunu, mülkiyetinin zilyetlik yolu ile kazanılamayacağını, ayrıca 20 yıllık zilyetlik süresinin de dolmadığını, imar ihya yapılmadığını ham toprak vasfında olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.”

6.2.2. 3402 s. Kadastro Kanunu'nun İhya edilen taşınmaz mallar başlıklı 17. maddesinde “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.

6.2.3. TMK’nın 713/1.fıkrasında “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemeleri yer almaktadır.

6.3. Değerlendirme

(IV/2.) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, yapılan keşif, alınan bilirkişi raporlarından davacının tapulama harici bırakılan rapor ve eki haritada (C) harfiyle işaretli taşınmazı (6.2.1.), (6.2.2.) ve (6.2.3.) paragraflarında belirtilen yasal düzenlemeler gereğince emek ve para sarfıyla imar ve ihya ederek, malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız olarak yirmi yıldan fazla süreyle zilyet olduğu gözetildiğinde yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava; imar-ihya, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil istemine ilişkindir.

Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmesi mümkün değildir. Ancak, bu tür yerler imar-ihya yolu ile kazanılır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi ile imar-ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkanı getirilmiştir. Buna göre orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin aynı Kanun’un 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde ihya yoluyla kazanılması mümkündür.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun yollamada bulunduğu, aynı Kanun’un 14. ve TMK’nın 713/1. maddesindeki koşulların birlikte göz önünde tutulması gerekir. Buna göre zilyetliğin davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla süre ile ekonomik amaca uygun olarak geçmiş olması gerekir.

Bir yerin ihya yolu ile kazanılması için orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerin emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerekir.

Tarım arazisi; toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hali hazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dünüştürülecek arazilerdir.

Kadastro Kanunu, imar ve ihya sayılacak olguları belirtmeden, genel olarak emek ve masraftan söz etmiştir. Emekten maksat, tarıma elverişli olmayan arazinin, tarıma elverişli hale getirilmesi için harcanan güç ve faaliyetlerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ihyaya müsait arazinin taşlarının temizlenmesi, ayıklanması, düzeltilmesi, üzerindeki yabancı unsurlardan arındırılması için harcanan emektir. Harcanan emeğin yanında insan gücünü aşan işlemlerin yapılması için harcanan para ve değerler de Kanunda ifadesini bulan masraf unsurunu oluşturur. Taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi için harcanan emek ve masrafın yoğun olması gerekir.

Her somut olayın özelliğine göre harcanan emek ve masrafın yoğun olup olmadığı belirlenmelidir.

Masraf ve emek harcanmasını gerektirmeyen zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hale getirilmesi gibi çalışmalar ihya sayılmaz. Kendiliğinden yetişen ağaç veya basit bir işlemle yetiştirilen bitkiler ihya yönünden yeterli sayılmazlar.

Başkaca bir işlemde bulunulmaksızın taşınmazın etrafında duvar çekmek, set yapmak, bina ve benzeri tesisler yapmak, kanal açmak gibi maddi eserler Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi karşısında ihya sayılmaz. Bu tür çalışmalar taşınmazı tarım arazisi haline getirme mahiyetinde değildir.

Ancak, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup da koşullarına uygun olarak ihya edildikten, tarım arazisi niteliği kazandırıldıktan sonra, bu yerde bina yapmak suretiyle zilyetliğin sürdürülmesi kazanma sağlar.

Tespit dışı bırakılan bir yerin TMK’nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddesi hükümlerine göre tapuya tesciline karar verilmesi için, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması gerekir. Tespit dışı bırakılan yerler doğal yapıları ve nitelikleri itibariyle TMK’nın 715. maddesinde belirtilen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdir. Bu tür yerlerin salt zilyetlik yolu ile kazanılmaları ve tapuya tescil edilmeleri mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta; davacı tespit harici bırakılan davaya konu taşınmazın imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak adına tescilini talep etmiştir.

Davaya konu taşınmaz taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Taşlık bir yer kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden sayılır. Böyle bir yer ancak Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde belirtilen koşulları mevcut ise imar ve ihya yolu ile kazanılabilir. Anılan maddede belirtilen koşullar altında ihya edilip, kültür arazisi haline getirilmesi ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olması gerekir. Taşınmaz taşlık niteliği ile tespit harici bırakıldığı davacı da ihya olgusuna dayandığı halde yerel bilirkişi ve tanıkların ihya olgusuna ilişkin hüküm vermeye elverişli beyanları alınmamıştır. İmar-ihyanın ne şekilde gerçekleştirildiği, sarfedilen emek ve masrafın ne şekilde oluştuğu hususu yeterince netleştirilmemiştir. Taşlık olarak tespit dışı bırakılan bir yerin salt zilyetlik yolu ile kazanılması mümkün değildir.

Ayrıca, Mahkemece 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleme olanağı yoktur. Taşınmaz üzerine ev, ahır vs. yapılar yapmak Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi karşısında ihya sayılmaz.

Mahkemece yapılan keşifler, bilirkişi raporları, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından imar-ihyanın ne zaman başlayıp tamanlandığı, ne şekilde gerçekleştiği, sarfedilen emek ve masrafın mahiyetiyle ilgili hüküm vermeye yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı kanaatinde olduğumdan, çoğunluğun hükmün onanmasına yönelik kararına katılmıyorum.

Üye ...