"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen tescil davasında bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçesinde, Tekirdağ ili, Şarköy ilçesi, Uçmakdere mahallesinde bulunan 2044 parsel sayılı taşınmazın dedeleri ... adına kayıtlı olduğunu, kayıt malikinin ölmesi nedeniyle taşınmazda mirasçılarının hissedar olduğunu, kadastro tespiti sırasında parsel sınırlandırmaları ve pafta tersimatları hatalı yapıldığından taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiğini, taşınmazın kuzeybatısında bulunan 300-350 metrekare yüzölçümlü olup tescil harici alanda kalan taşınmaz bölümünün de taşınmaza dahil olduğunu, taşınmazın zeminde dikdörtgen şekli ile çok eskiden beri kullanıldığını ileri sürerek keşfen belirlenecek taşınmaz bölümünün 2044 parsel sayılı taşınmaza eklenmesini istemişler, yargılama sırasında ... terekesine temsilci olarak davacı İlkay Özen atanmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine, davaya süresi içerisinde cevap vermemiş, aşamada davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11/11/2008 tarihli ve 2002/178 E. 2008/224 K. sayılı kararıyla; davacıların mirasbırakanı ... adına tespit edilen 2044 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının haritasının bulunmadığı, sınırlarının sabit olmadığı, buna göre taşınmaızn 205 metrekare yüzölçümlü olarak tespitinin Kadastro Kanunu’na aykırı olduğu, davaya konu edilen yerin dayanak tapu kapsamında kaldığının ve mirasbırakanın ölümüne kadar burayı kullandığının beyan edildiği gerekçesiyle teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 172,30 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın 2044 parsele eklenerek ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairemizin 13/07/2009 tarihli ve 2009/6201 E., 2009/8298 K. sayılı ilamı ile “Bilindiği üzere, 3402 sayılı Yasanın 20. maddesi hükmü uyarınca haritası bulunan tapu kayıtlarının kapsamının haritasının uygulanmak suretiyle belirleneceği açıktır.Yok eğer tapu kaydının haritası yok ise sınırlarının sabit olması halinde kapsamının sınırlarına değer verilerek benimseneceği bir başka ifade ile sabit sınırlı kayıtlarda sınırlar nereyi kapsıyorsa kaydın kapsamının bu olacağı yok eğer gayri sabit sınırlı ise kaydın miktarı ile geçerli olacağı tartışmasızdır. Gerek anılan bu ilkeler, gerekse tapu kayıt sınırları gözetildiğinde kaydın sabit sınırlı olduğunu kabule olanak yoktur. O halde kaydın miktarı ile geçerli olacağında şüphe bulunmamaktadır. … 2044 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının müfrez kayıt olduğu oysa Mahkemece iskanen oluşan ana kayıt varsa haritası ile birlikte kapsamı tayin edilmeden ifraz tapusu kapsamında kaldığı yönündeki yetersiz araştırmaya dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir. Oysa yapılan uygulamanın yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
İlk Derece Mahkemesinin 06/12/2017 tarihli ve 2010/6 E., 2017/340 K. sayılı kararıyla; 2044 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının iskanen davacıların mirasbırakanı ...’e verilen tapu kaydına dayalı olarak tespit edildiği, komşu parsellerin iskan kayıtlarının farklı tarihlere ait olduğu, bitişik 2045 parsel sayılı taşınmazın aynı tarihli bir tapuya dayanmasına rağmen tapu kayıtlarının birbirini okumadığı, kuzeydeki 2046 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının tescil harici alanda bulunan taş kupasını okuduğu, tescil harici alanda bulunan yapının bu taş kupası tefsiye edilerek oluşturulduğu, yapılaşmanın tecavüzlü olması nedeniyle kadastro tespiti neticesinde oluşan sınırın oluşmamış gibi kullanıldığı, 2044 ve 2045 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının birbirini okumaması ve mahalli bilirkişi beyanları birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere 2045 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının taşınmazla örtüşmediği, 2044 parsele uygulanan tapu kaydının ise 2044 ve 2045 parsel sayılı taşınmazları kapsadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası (İlk Derece/ Bölge Adliye) Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma ilamına uygun işlem yapılmadığını, tapu kaydının her iki taşınmazı da kapsadığı iddiası doğru sayılsa bile taşınmazın mahalli bilirkişilerce belirtilen batı sınırının irdelenmediğini, tapu kaydının sınırları net olarak gösterilmişken iskan kayıt miktarı dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, yapılan keşifte batı sınırında tümsek bulunduğu ve tapulama harici bu yerde ... evinin bulunduğu yerin bir bütün olarak ... tarafından kullanıldığının ve taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiğinin beyan edildiğini, 2044 ve 2045 parsellerin bir arada değerlendirilmesi halinde mirasbırakana ait tapu kayıt miktarının 1 dönüm olması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu kaydına dayalı tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca;
“Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.
B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.
C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.
D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.
Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakkında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14. ve 17. madde hükümleri uygulanır.”
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden, davaya konu taşınmaz bölümünün 1992 yılında yapılan kadastro çalışmalarında kayalık ve taşlık olarak tespit harici bırakıldığı, 2044 parsel sayılı taşınmazın ise 11/03/1981 tarihli ve 37 sıra numaralı tapu kaydına dayalı olarak tarla vasfıyla 205 metrekare yüzölçümüyle tapu maliki ... adına tespit ve tescil edildiği, dayanak tapunun yüzölçümünün 460 metrekare olduğu, tapu kaydının taksim nedeniyle tedavül görmeden önce 19/11/1934 tarihli ve 667 sıra numaralı tapu ile yine ... adına 1 dönüm 2 evlek yüzölçümüyle kayıtlı olduğu, taşınmaza komşu 2045 parsel sayılı taşınmazın ise 11/03/1981 tarihli ve 44 numaralı ve 1 dönüm yüzölçümlü tapu kaydı ve taksim nedeniyle dava dışı şahıslar adına tespit ve tescil edildiği, yapılan keşif sırasında 2045 parselin dayanak tapusunun sınırları gösterilemediği gibi 2044 parselin dayanak tapusunun sınırlarının ise tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenemediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun gereğince, Uçmakdere Köyü’nün tüzel kişiliği son bulmuş olduğundan, aşamada davaya dahil edilen Şarköy Belediye Başkanlığı yanında Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın da davada taraf olmasının sağlanması gerekirken yöntemince taraf teşkili sağlanmaksızın karar verildiği görülmektedir.
Ayrıca, Mahkemece tapu kaydının her iki taşınmazı kapsadığı yönündeki bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmadığı gibi bozma gereklerinin de tam olarak yerine getirildiğinden söz edilemez.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin davada yer alması sağlanmalı, bundan sonra taşınmaza kadastro tespiti sırasında uygulanan tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve varsa haritası ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmalı, taşınmazların tedavülleri açıkça pay kalmayacak şekilde belirlenmeli, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde, tarafsız, yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, ziraat mühendisi bilirkişi ve teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte, taşınmazlara kadastro tespitinde uygulanan tapu kayıtları ve krokileri zemine uygulanıp kapsamları 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20/A maddesi uyarınca belirlenmelidir. Ancak tapu kayıtlarının krokisi zemine uygun değilse veya uygulama kabiliyeti yok ise bu durumda tapu kayıtlarının sınırlarına itibar edilmeli; bu amaçla tapu kayıtları ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutların yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilmesi istenmeli, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmelidir. Kayıtta yazılı olup yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle kayıtların kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazların kime ait olduğu, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, dava konusu bölümün kim tarafından, ne zamandan beri ve ne sıfatla kullanıldığı, önceki keşiflerden zeminde var olduğu anlaşılan binanın kim tarafından, ne zaman yapıldığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalıdır. Yerel bilirkişi ve tanıkların, kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanlarının zemine uygunluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla da denetlenmeli, teknik bilirkişiden uygulanan kayıtların hudutları ile kapsamını belirtir, keşfi takibe imkan verir, koordinatlı kroki ve rapor alınmalı, davacının iddiasının kanıtlandığının düşünülmesi halinde davaya konu taşınmaz bölümünün tescil harici alanda olduğu gözetilerek TMK'nın 713/4-5. maddeleri gereğince yasal ilanlar yapılarak, üç aylık yasal ilan süresinin dolması beklenilmeli ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.