Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3840 E. 2022/2266 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmazın tescili davasında, davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı ve taşınmazın tescile konu olup olamayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, bozma kararında belirtilen hususları tam olarak yerine getirmeyerek, davaya konu taşınmazın su altında kalmış olması nedeniyle yeniden keşif yapılamadığı gerekçesiyle, eksik inceleme ile yetinerek hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında görülen tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Erzurum ili, Olur ilçesi, Ormanağzı Mahallesi, Sıkbük, İncebük, Kavağınbükü ve Kalınkavak mevkiilerinde bulunan taşınmazlarının kadastro çalışmaları sırasında tespit edilmesi gerekirken tescil harici bırakıldığını, bu nedenle yasal süre dolmadan dava açma gereğinin hasıl olduğunu, davacının keşif sırasında gösterilecek taşınmazları 40 yıldır nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla kullandığını ileri sürerek taşınmazların adına tescilini talep etmiş ve taşınmazın göl sahasında bulunduğu gerekçesiyle tescil talebinin kabul görmemesi halinde mülkiyetlerinin davacıya ait olduğunun tespitini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili; taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olması gereken yerlerden olması nedeniyle tescil harici bırakıldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını, davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 04/07/2014 tarihli ve 2013/85 Esas, 2014/1042 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın 1966 yılı hava fotoğrafında aktif dere yatağında bulunduğu ve davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur

2. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22/10/2015 tarihli ve 2014/18758 Esas, 2015/12427 Karar sayılı kararıyla “...Yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi uyarınca adına tescili istemiyle dava açılmıştır. Anılan yasa maddeleri uyarınca açılan tescil davalarında, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere göre husumetin ilgili kamu tüzel kişilerine yaygınlaştırılması, öngörülen ilanların yapılması ile çekişmeli taşınmazın tarımsal niteliğinin belirlenmesi ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi yönlerinden yöntemince araştırma yapılması zorunludur. 6360 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden sonra karar verildiği halde Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığına husumet yaygınlaştırılmadığı gibi, dosya içinde Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi uyarınca yapılması zorunlu ilanların yapıldığına ilişkin bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Yine, keşfe katılan jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen bu dosyaya ait rapor dosya içinde bulunmadığı gibi, dava tarihinden yaklaşık 47 yıl önceye ait hava fotoğrafındaki görünüm ile yetinilerek karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır. Eksik araştırma, inceleme ve uygulama ile karar verilemez. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait, dava tarihinden 15, 20 ve 25 yıl önce çekilmiş üç ayrı evreye ilişkin hava fotografları ile çekişmeli taşınmazın tüm komşu taşınmazlarına ait kadastro tutanağı örnekleri ve oluşmuş sicil kayıtları ile varsa tespitlerinin dayanaklarını oluşturan kayıtlar dosya içine getirildikten; yöntemince dava ilanları yapıldıktan ve yöntemince husumet yaygınlaştırılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra mahallinde keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte; yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, kim tarafından hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, orta mallarından veya bir kamu hizmetine tahsis edilmiş yerlerden olup olmadığı, imar-ihyaya konu olup olmadığı ile imar-ihyaya konu olmuşsa imar-ihyanın ne zaman tamamlandığı ve çekişmeli taşınmaz üzerinde kullanımın nasıl, ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğü gibi hususlar olaylara dayalı olarak tek tek sorulup saptanmaya çalışılmalıdır. Yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı; yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri varsa komşu taşınmazların tutanak örnekleri ve dayanaklarını oluşturan kayıtlarla denetlenmelidir. Keşfe katılacak ziraatçi bilirkişiden çekişmeli taşınmazın tarımsal niteliğini bildirir, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini irdeler; eğim, toprak yapısı ve bitki deseni yönlerinden komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı değerlendirmeyi içerir, çekişmeli taşınmazın değişik yönlerinden çekilecek ve üzerine fen bilirkişi tarafından çekişmeli taşınmazın sınırları işaretlenmiş fotoğraflarla desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalıdır. Keşfe katılacak jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden, çekişmeli taşınmazın dava tarihinden 15, 20 ve 25 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde özel cihazı ile inceleme yapılarak, çekişmeli taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini irdeler, sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi ile sınırlarındaki değişiklikleri gösteren, çekişmeli taşınmazın kadastral sınırları ile hava fotograflarını çakıştırmalı şekilde gösteren ayrıntılı rapor alınmalıdır. Keşfe katılacak jeolog bilirkişiden, çekişmeli taşınmazın, yakınında gösterilen Oltu Çayı'nın aktif veya etki altındaki yatağında kalıp kalmadığını ve Oltu Çayı ile ilişkisini irdeler ayrıntılı rapor alınmalıdır. Keşfe katılacak fen bilirkişisinden yapılan keşif ve uygulamaları izleyip denetlemeye olanak verir, yerel bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırlar ile keşfe katılacak diğer uzman bilirkişilerce gösterilen hususların işaretlendiği ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 26/03/2019 tarihli ve 2016/224 Esas, 2019/234 Karar sayılı kararıyla; davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu ancak baraj gölü alanında kalan taşınmaz hakkında tescil hükmü kurulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, Erzurum ili, Olur ilçesi, Ormanağzı Mahallesi, Sık Bükler mevkiinde bulunan ve 11/04/2013 tarihli fen bilirkişisi raporunda A harfi ile gösterilen 3.132,61 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; yasal hasım olduğundan bahisle Hazineden yargılama gideri tahsil edilmemesi ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bu yönden bozulmasını, esas yönünden onanmasını talep etmiştir.

5.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, TMK’nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesi uyarınca, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.

Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.

Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.

Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.

Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.

Özel kanun hükümleri saklıdır.

6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca; tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.

6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca; orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14ç maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.

6.3. Değerlendirme

Dosyanın incelenmesinde, Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, davaya konu bölgede 2011 yılında ... tarafından baraj çalışmasına başlandığı, Mahkemece davaya konu taşınmazın tespiti için yalnızca fen bilirkişileri eşliğinde 02/04/2013 tarihinde yapılan ön keşif üzerine bilirkişiler ... ... ve ... ... tarafından hazırlanan 11/04/2013 tarihli raporda davaya konu taşınmazın A harfi ile gösterilen ve Sık Bükler mevkiinde bulunan 3.132,61 m² alan olarak belirlendiği, Mahkemece ikinci kez fen, ziraat, fotoğraf ve jeoloji bilirkişileri ile tanıklar ve mahalli bilirkişiler refakatinde 17/03/2014 tarihinde yapılan keşif üzerine ... ... tarafından düzenlenen 19/03/2014 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazın A harfi ile gösterilen ve Bükler mevkiinde bulunan 1.258,39 m² alan olarak belirlendiği, harita mühendisi ... ... tarafından tarihsiz olarak hazırlanan raporda da fen raporuna atıf yapıldığı, yine aynı keşif üzerine düzenlenen 20/05/2014 tarihli ziraat bilirkişisi raporunun da 1.258,39 m² alan hakkında tanzim edildiği, keşif üzerinde düzenlenen jeolog bilirkişi raporunun dosyada bulunmadığı, bu hususun bozmaya da konu edildiği, bozma kararı sonrasında taşınmazın su altında kaldığının anlaşılması nedeniyle yeniden keşif yapılamadığı, bozma sonrası çelişki nedeniyle düzenlenen 11/12/2017 fen bilirkişi raporunda davaya konu 2 farklı taşınmazın bulunduğunun bildirildiği, davacı vekilinin 27/03/2018 tarihli dilekçesinde fen bilirkişi raporlarında farklı yerler tespit edilmiş olsa da 17/03/2014 tarihli keşfin de Sık Bükler mevkiinde yer alan 3.132,61 m² alan hakkında yapıldığını ve tanıkların bu taşınmaza yönelik dinlendiğini, davaya konu taşınmazın da bu taşınmaz olduğunu beyan ettiği, bozma sonrasında alınan jeodezi raporunun 11/04/2013 tarihli raporda A ile gösterilen 3.132,61 m² alana yönelik olarak düzenlendiği, ancak jeolog bilirkişinin bozma sonrasında dosyaya sunduğu 05/03/2018 tarihli raporunda Mahkemece bozma öncesi 17/04/2014 tarihinde yapılan keşfe katıldığını bu nedenle Bükler mevkiindeki 1.258,39 m² alan hakkında inceleme yaptığını, Mahkemece yapılan 02/03/2014 tarihli keşfe katılmadığından Sık Bükler mevkiindeki 3.132,61 m² alan hakkında doğrudan inceleme yapmadığını belirterek 3.132,61 m2 alan hakkında hava fotoğrafları üzerinden yaptığı tespitlere yer verdiği, ancak kot farkı ve zemindeki malzemeyle ilgili değerlendirmede bulunamadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, davaya konu edilen 3.132,61 m² yüzölçümündeki taşınmaza ilişkin olarak ziraat mühendisi ve jeolog bilirkişi tarafından inceleme yapıldığını ve bu alanla ilgili olarak yerel bilirkişi ve tanık dinlendiğini söylemek mümkün değildir.

Hal böyle olunca, davaya konu taşınmazın su altında kaldığı da gözetilerek dosya üzerinden yeniden davaya konu edilen 3.132,61 m2 alana ilişkin olarak jeolog bilirkişiye inceleme yaptırılması, davaya konu taşınmazın 1991 yılından itibaren aktif dere yatağı olup olmadığı hususunda değerlendirme yapmasının istenmesi, diğer yandan harita üzerinde gösterim yapılarak yeniden tanıkların bilgisine başvurulması, dava konusu taşınmazların tescil harici bırakılma nedeninin ilgili kadastro müdürlüğünden sorularak tespit edilmesi, davacının senetsizden edindiği taşınmaz bulunup bulunmadığının Adliye Yazı İşleri Müdürlüğü ve ilgili Kadastro Müdürlüğünden sorulması ve toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.