Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3982 E. 2021/6690 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşmiş bir tapu iptal ve tescil hükmünün, hüküm kısmında yazılan yüzölçümü ile hükme esas teşkil eden bilirkişi raporundaki yüzölçümü arasında uyumsuzluk olması nedeniyle infaz edilememesi üzerine davacının yaptığı tavzih talebinin reddinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: HMK'nın 305/2. maddesi gereğince hüküm fıkrasında taraflara tanınan hak ve yüklenen borçların tavzih yoluyla sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği, davacının tavzih talebinin kendi aleyhine bir düzeltme içermesi ve davalı lehine tanınan hakkı sınırlandırmaması, hükmün mevcut haliyle infazının yeni uyuşmazlıklara yol açabileceği gözetilerek yerel mahkemenin tavzih talebini reddeden ek kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı ... ... mirasçıları, 16.10.2018 havale tarihli dilekçesi ile Şabanözü Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/107 Esas, 2013/37 Karar sayılı dava dosyası ile açtıkları tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini ancak hüküm kısmında adlarına tesciline karar verilen kısmın yüzölçümünün 104.18 metrekare olması gerekirken 114.18 metrekare olarak belirtilmesi nedeniyle karar ile fen raporu ile arasındaki uyumsuzluk oluştuğundan hükmün tapuda infazının yapılamadığını ileri sürerek hüküm kısmının tavzihini talep etmiştir.

Mahkemece davacının tavzih talebinin 6100 sayılı HMK’nın 305/2 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.

Ek karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği görüşüldü;

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 35,00 TL bakiye temyiz karar harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 10/11/2021 gününde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, tapu iptal tescil isteğine ilişkin olup, temyize konu karar, tavzih isteğinin reddine ilişkin ek karardır.

Mahkemece öncelikle tapu iptal tescil isteği kabul edilmiş,” -Davacılar ... ... mirasçıları ..., ... ve ... ... yönünden Çankırı ili Orta ilçesi Kayılar köyü 172 ada 6 parselin bilirkişi raporu ile 05/11/2012 tarihli fen bilirkişileri ... ... in raporunda 6 nolu parselde kalan mavi renk ile gösterilen 114,18 m2 lik taşınmazda , taşınmazın tapu iptali ve davacılar adına tesciline yönelik talebin kanuni hak düşürücü sürenin geçmesine rağmen davalının açık kabul beyanı gözetilerek DAVANIN KABULÜNE ,

3-Çankırı ili Orta ilçesi Kayılar köyü 172 ada 6 parselin 05/11/2012 tarihli fen bilirkişileri ... ... in raporunda 6 nolu parsel içerisinde kalan mavi renk ile gösterilen 114,18 m2 lik kısmının davalı ... tüzel kişiliği adına kaydının iptali ile davacılar ... ... mirasçıları ... (2/8 pay olarak ) , ... ... (3/8 pay olarak ), ... (3/8 pay olarak ) adına birlikte kaydına,” şeklinde hüküm kurulmuştur ve bu hüküm kesinleşmiştir.

Hükme esas alınan 5.11.2012 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde, davalı adına kalması gereken kısmın 100 m2 olarak belirlendiği görülmektedir. Bu durumda tapu kaydı ile 6 nolu taşınmazın toplam yüzölçümü 204,18 m2 olduğuna göre iptal edilecek miktar 104,18 m2 dir. Ne var ki mahkemece bu miktar 114,18 m2 olarak yazılmıştır. Diğer yandan bu kısmın ifraz edilmek suretiyle yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle mi, yoksa davacıya ait 7 nolu parsele eklenmek suretiyle mi infaz edileceği hükümde gösterilmemiştir.

Kesinleşen kararın infazı için ilgili Tapu Müdürlüğüne müracaat edilmiş, Tapu Müdürlüğü vermiş olduğu 15.10. 2018 tarihli cevabı ile söz konusu ilamın neden infaz edilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.

Bunun üzerine davacı, Mahkemeye müracaat ederek hükmün tavzihini talep etmiş, mahkemece talep reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan ihtilaf, mahkeme kararının düzeltilmesine (açıklanmasına) ilişkin talebin reddinin yerinde olup olmadığı, bir başka ifadeyle tavzih talebinin reddine ilişkin ek kararın doğru olup olmadığına ilişkindir.

Bilindiği üzere, mahkeme kararlarının nasıl yazılacağı, hükmün ne suretle kurulacağı 6100 sayılı HMK’nın 294 v.d maddelerinde düzenlenmiş, 297/2.fıkrası ise “ Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” diyerek bu hususta tereddüt bırakmamıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2468 E, 2021/608 K sayılı 25.5.2021 tarihli ve 2017/968 E, 2020/328 K sayılı 3.6.2020 tarihli kararlarında ;

“13. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre karar, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

14. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

15. Diğer taraftan yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

16. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

17. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

18. Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında ve hatta hükmün kendi içinde tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür….” demek suretiyle gerekçeli kararların nasıl yazılacağı, hükmün nasıl kurulacağı hususuna açıklık getirmiştir.

Yerel Mahkeme her ne kadar HMK’nın 305. maddesi gereği tavzihin mümkün olmadığını belirtmişse de maddenin 2. fıkrasında “ Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yoluyla sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” demek suretiyle tavzihin sınırlarını belirlemiştir. Dikkat edilirse tavzih isteyen davacıdır ve kendi aleyhine olarak hüküm fıkrasında geçen 114,18m2 nin 104,18 m2 olarak düzeltilmesini istemektedir. Bu düzeltmenin yapılmaması halinde hükmün infazı mümkün değildir. Zira bilirkişi raporunda iptal edilen kısmın miktarı açıkça yazmasa da kalan miktar 100 m2 olarak belirtilmekle tapunun toplam miktarından 100 m2 çıkarılınca iptal edilen kısmın 104,18 m2 olduğu görülmektedir. Hükmün mevcut haliyle infazı mümkün olsa dahi karara ekli krokinin yüz ölçümü ile hükümde belirtilen yüzölçümü birbirine uyumsuz olduğu için yeni bir uyuşmazlığın çıkacağında da kuşku bulunmamaktadır. Tavzih isteyen davacı kendi aleyhine bir düzeltme istediğine göre davalı lehine tanınan hak ve borcun yine onun aleyhine sınırlandırıldığından bahsedilemez. İlgili maddeyi bu şekilde anlamak daha doğru olacak ve uyuşmazlığın çözümüne kapı açacaktır.

Yargılama yapmaktan maksat, taraflar arasındaki uyuşmazlığı gidermek ve taraflara infazı kabil bir ilam vermektir. Verilen hükmün infazının mümkün olmaması halinde uyuşmazlığın çözümünden bahsetmek mümkün olmayacağı gibi yeni uyuşmazlıkların doğması da kaçınılmazdır. Hükmün nasıl yazılacağına ilişkin usul hükümleri kamu düzenindendir. O nedenle bir hükmün HMK’nın 297. Maddesine uygun olup olmadığı resen gözetilmelidir. Aksi uygulama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36.maddesi ile teminat altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali olacaktır.

Sonuç itibariyle; yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının talebi kabul edilerek hükmün infazı mümkün şekilde açıklanması ve düzeltilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle bu talebin reddine ilişkin ek kararın onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.