Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4338 E. 2022/2406 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi yapılan taksim sözleşmesine aykırı olarak gerçekleştirilen kadastro tespiti nedeniyle davacının tapu iptali ve tescil talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davacının taksim sözleşmesine uygun olarak belirlenen taşınmazın zilyetliğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi, taraflar arasında daha önce yapılmış taksim sözleşmesinin ve sözleşmeye uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporunun göz ardı edilmesi nedeniyle hatalı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın reddine ilişkin önceki tarihli kararının, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, Yerel Mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Kadastro sonucu Seydikemer ilçesi, Yayla Eldirek Mahallesi çalışma alanında bulunan 333 ada 18 ve 19 parsel sayılı 3.398,93 ve 1.378,69 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle sırası ile ... ve ... adlarına tespit edildikten sonra 333 ada 18 parsel sayılı taşınmaz hükmen ... adına tescil edilmiş, 333 ada 19 parselin tutanağı ise olağan usullerle kesinleşmiştir. Davacı ..., 15.6.1985 tarihli taksim sözleşmesine dayanarak taşınmazların sözleşmeye uygun şekilde tescili istemiyle dava açmıştır.

II. CEVAP

Davalılar ..., ... ve ... vekili cevap dilekçelerinde; müşterek muristen intikal eden taşınmazlarla ilgili olarak Kadastro Mahkemesinin 2008/144, 146,148, 149, 150 ve 151 Esas sayılı dosyalarında dava açıldığını, öncelikle taşınmazın taraflar arasında paylaşıldığını, tespit hatalarının düzeltilmesi için dava açıldığını, yapılan tüm çağrılara rağmen davacı yanın Kadastro Mahkemesinde dava açmadığını, davacının askı ilan süresi içinde hatanın düzeltilmesi için açılan davayı kabul etmediğini, davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği mevcut halden dolayı dava açtığını açıklayarak haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., ... ve ... duruşmada beyanlarında; dava konusu taşınmazları aralarında taksim ettiklerini, taksim doğrultusunda paylaştırmaya razı olduklarını, davacının davasının reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/02/2014 tarihli ve 2009/530 Esas, 2014/102 Karar sayılı önceki kararı ile, her ne kadar davacı yan kendisini söz konusu taksim krokisinde çekişmeli 333 ada 19 parselin isabet ettiğini iddia etmiş ise de; taraflar arasında yapılan taksim sözleşmesinin fiilen bozulduğu, mahalli bilirkişi beyanında belirtiği üzere 15 senedir dava konusu tarlaların ekilip biçilmediği, davaya konu taşınmazların değerleri veya konumları arasında farklılıklar bulunmadığı, davacının herhangi bir hak kaybı da olmadığı bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 20.03.2017 tarihli ve 2017/1053 E., 2017/1715 K. sayılı ilamıyla; “Davacının tutunduğu 15.6.1985 tarihli taksim sözleşmesi, temyize konu 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların maliki olan ...'nın da kabulünde olup, 333 ada 12 ila 19 parsel sayılı taşınmazların 15.06.1985 tarihli rıza-i taksim sözleşmesi ile taksim edildiği ihtilaf konusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının dayandığı taksim sözleşmesinin mahalline uygulanması sonucunda düzenlenen 11.11.2013 tarihli ek raporda davacı ...'nın iddiasına konu yer olarak gösterilen ve 333 ada 19 parselin tamamı ile 18 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını kapsamına alan taşınmaz bölümünün davacıya kalıp kalmadığı ve taksimden itibaren zilyetlikle kazanım koşulları mirasçılar lehine oluşabileceğinden taşınmazın zilyetliğinin kimde bulunduğu noktasında toplanmaktadır. Ne var ki, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte bu hususlar yeterince araştırılmamış, tek mahalli bilirkişinin soyut nitelikte beyanı ile yetinilmiş, dava konusu 333 ada 19 parselin tamamı ile 18 parselin davaya konu kısmının taksimen kime kaldığı ve ne zamandan beri kim tarafından ne şekilde kullanıldığı netleştirilmemiş, tespit tarihinde dava konusu taşınmazlarda kimin zilyet olduğu somut olarak ortaya konulmamıştır. Hal böyle olunca, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından, çekişmeli taşınmazların ne şekilde paylaşıldığı, paylaşmadan sonra çekişmeli taşınmazların kim tarafından ne zamandan beri ne şekilde kullanıldığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı, fen bilirkişisinden keşfi takibe imkan verir rapor alınmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.2019 tarihli ve 2017/482 Esas, 2019/403 Karar sayılı kararıyla; bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, mahallinde yapılan keşifte dava konusu 333 ada 19 parselin tamamı ile 18 parselin davaya konu kısmının taksimen kime kaldığı ve ne zamandan beri kim tarafından ne şekilde kullanıldığının davacı tarafından ispatlanamadığı, davacı tarafça tespit tarihinde dava konusu taşınmazlarda kimin zilyet olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı, hal böyle olunca, yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından keşif sırasında, çekişmeli taşınmazların ne şekilde paylaşıldığı, paylaşmadan sonra çekişmeli taşınmazların kim tarafından ne zamandan beri ne şekilde kullanıldığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınamadığı, 15.06.1985 tarihli sözleşmenin zemine uygulanması-zeminin sözleşme ile zıt olması nedeniyle mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde mirasçılar arasında 15.06.1985 yılında yapılan adi yazılı miras sözleşmesinin hukuken geçerli ve bağlayıcı olduğu, tarafların kadastro çalışması öncesinde murislerinden kalan, kadastro çalışmasına konu taşınmazlarını aralarında taksim ettikleri, bununla ilgili taksim krokisi oluşturdukları, ancak kadastro çalışmasında yapılan tespitlerin bu taksim krokisine uygun yapılmadığı, tarafların iradesinin de taksim sözleşmesinin uygulanması doğrultusunda olduğu, hatta bu doğrultuda kadastro tespit çalışmalarında yapılan tespitin taksim sözleşmesine uygun olmaması nedeniyle kadastro tespit komisyonuna itirazda bulunulduğu, bilirkişi raporu ile 15.06.1985 tarihli taksim krokisinde ve (A) harfi ile gösterilen kısmın rızai taksim sınırlarına göre 3.095,24 m2 olarak davacıya ait olduğu, taksim sözleşmesine aykırı ve hatalı tespit neticesinde davacıya ait taşınmazın bir bölümünün de 333 ada 18 parsel sınırı içinde kaldığının tespit edildiği, mevcut kararın gerçek hak sahipliğine,tarafların kullanım durumuna, yüzölçümüne uygun ve taraflar arasında düzenlenen 15.06.1985 taksim sözleşmesine ve krokisine uygun olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verilmesi yerinde olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

6.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

6.2.3. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

6.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 15. maddesi, "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur." hükümlerini içermektedir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içerisinde bulunan çekişmeli 333 ada 18 parsel sayılı taşınmazın hükmen tesciline esas dava dosyası incelendiğinde, anılan taşınmazın kadastro sırasında ... adına tespit gördüğü, bilahare Kadastro Mahkemesinde davacının tutunduğu rızai taksim sözleşmesine dayalı olarak ... tarafından açılan davanın (kabul nedeniyle) kabul edilmesi sonucunda taşınmazın ... adına tescil edildiği, 333 ada 19 parselin ise ... adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Şu halde; 15.6.1985 tarihli taksim sözleşmesi, temyize konu 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların maliki olan ...'nın da kabulünde olup, 333 ada 12 ilâ 19 parsel sayılı taşınmazların 15.06.1985 tarihli rızai taksim sözleşmesi ile taksim edildiği ihtilaf konusu değildir. Kaldı ki bu hususta taksim sözleşmesinin tarafları arasında askı ilan süresi içerisinde açılıp Kadastro Mahkemesi nezdinde görülen dava dosyalarının içerikleri de tarafların müşterek taksim iradelerini doğrulamaktadır.

6.3.2. Mahallinde yapılan keşif sırasında taksim sözleşmesinin zemine tatbiki neticesinde teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.10.2018 tarihli raporda pembe renk ile taranıp (A) harfi ile gösterilen ve çekişmeli 333 ada 19 parselin tamamı ile 18 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını kapsamına alan 3.095,32 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın taksim sonucunda davacıya isabet ettiği, keşif sırasında alınan beyanlardan taksim tarihinden sonra tespit tarihine kadar mirasçılardan herhangi biri yararına zilyetlikle iktisap koşullarının da oluşmadığı belirlenmiştir.

6.3.3. Hal böyle olunca toplanan tüm deliller ve taraflar arasında daha evvel görülüp sonuçlandırılan dava dosyalarının içerikleri de bir arada değerlendirilerek tarafların taksim iradeleri doğrultusunda teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.10.2018 tarihli raporda pembe renk ile taranıp (A) harfi ile gösterilen ve çekişmeli 333 ada 19 parselin tamamı ile 18 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını kapsamına alan 3.095,32 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı olan gerekçe ile davanın reddine hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

V. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.