"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına dair verilen karara, Mahkemece uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar ve bir kısım feri müdahiller vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar ... ve ... vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, Battalgazi ilçesi, Meydancık köyünde bulunan gayrimenkullerin bir kısmının 1974 yılında yapılan kısmi kadastro çalışması ile tespit edildiğini, ekte sunduğu tapu ve vergi kayıtlarında sınırları belirtilen alanın müvekkilerinin dedelerine ait olduğunu, müvekkillerinin dedelerinin şu anda arazide bulunan şahıslar ile kan davaları olduğundan buradan göçtüğünü, ancak davaya konu taşınmazları kiraya vererek zilyetliğini sürdürdüğünü, davacıların köyde olmayışını fırsat bilen davalıların 60 parça taşınmazı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak açtıkları davalarla hileli olarak adlarına tapuladıklarını, bir kısmı davalılar adına bu şekilde tapulanan bir kısmı da tescil harici alanda kalan taşınmazların davacıların dedeleri tarafından taşları ayıklanarak imar ihya edildiğini, ancak davalıların açtıkları davalarda birbirlerine şahit olduklarını ve köy muhtarlığının da bu hususa göz yumduğunu, dilekçe ekinde sunulan tapu ve vergi kayıtlarının davaya konu taşınmazları kapsadığını ve taşınmazların davacıların mirasbırakanları tarafından 50-60 yıl kullanıldığını ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı 60 para taşınmazın tapularının iptali ile davacılar adına tescilini, kadastro görmeyen bölümde ise tapu ve vergi kayıtlarının kapsadığı taşınmaz bölümlerinin davacılar adına tescilini talep etmiştir.
2. Davacılar ve bir kısım feri müdahiller vekili Av. ... aşamada sunduğu 14/07/2015 tarihli dilekçesinde; tapu maliki olarak görülen ve davacıların mirasbırakanı olan ... mirasçılarının bir kısmının vekaletini sunarak bu kişilerin de miras payı bulunduğundan bahisle davacılar yanında feri müdahil olarak dahil edilmelerini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Bir kısım davalılar vekili Av. ... cevap dilekçesinde özetle; davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, kadastro çalışmasında tespit harici bırakılan taşınmazların müvekkileri adına hükmen tescil edildiğini, bu kararların eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiğini, davacı tarafın dayandığı tapuların geçersiz olduğunu, tescil harici olan bölüme ise "Sinanpeğleri" denmekte olup bu yer için davacılara değil Köy Muhtarlığına kira ödendiğini, davacıların her ikisinin de köyde yaşamakta olup tüm kadastro çalışmaları ve davalardan haberdar olduklarını, tapu kayıtlarında belirtilen yerlerin davaya konu taşınmazları kapsamadığını, kayıtlardaki bir kısım yerin baraj suları altında olduğunu, diğer kısımların ise... ve ... köyleri sınırlarında olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Bir kısım davalılar vekili Av. ... cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, müvekkileri adına verilen tescil kararlarının kesin hüküm niteliğinde olduğunu, hükmen tescil davalarında yapılan ilanlara itiraz edilmediğini, davacı tarafın sunduğu tapuların Medeni Kanun’dan evvel tapu sayılan kayıtlardan olmadığını ve mahallinde koçanıyla kalacak ilmuhaber cetveli niteliğinde olduğunu, tapu sınırlarının davaya konu taşınmazları kapsamadığını, kapsasa dahi müvekkillerinin tapularına değer verilmesi gerektiğini, vergi kayıtlarının ise zilyetlikle birleşmediğini, davaya konu yerin 1985 tarihinde gerçekleşen Karakaya Barajı altında kaldığını, 1960’lardan beri bunu bilen köylülerin bir kısmının kente bir kısmının ise Fırat Nehri kıyısındaki taşlık arazilere göç ettiğini, davacılar ...’ya göç ederken müvekkillerinin taşlıkları imar ihya ettiğini, davacılara kira bedeli ödenmediğini, herhangi bir kan davasının da bulunmadığını, davacıların dedelerinin köyün ağaları olup köyü terk etmelerinin olağan olmadığını, dedelerinin de 1900’lü yılların ilk yarısında öldüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3. Bir kısım davalılar vekili ... ... cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, davacıların kendi adamlarıyla kavga etmesi nedeniyle göç ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
4. Bir kısım davalılar vekili ... cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin geçtiğini, müvekkilerinde bulunan satış senetlerine göre davacıların davaya konu yerleri davalılara sattığını, müvekkillerinin taşınmazlar üzerinde 50-60 yıllık zilyetliklerinin bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03/04/2008 tarihli ve 2006/210 E. 2008/158 K. sayılı kararıyla; davalılar adına kayıtlı taşınmazların hükmen oluştuğu, yargılama sırasında yapılan ilanlara itiraz edilmediği, tapu kayıtlarının oluşumuna esas yargılama ve kadastro çalışmalarına ilişkin şikayetler hakkında takipsizlik kararı verildiği, davalı ... tüzel kişiliği ve Hazine adına oluşan tapu kaydı bulunmadığından bunlar yönünden husumet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 09/12/2010 tarih ve 2010/2617 E., 2010/5958 K. sayılı kararıyla; “Tapu iptali ve tescil davaları kural olarak kayıt malikine veya maliklerine, kayıt malikleri ölü ise mirasçılarına yöneltilir. Başka bir anlatımla, tapu iptali ve tescil davası dava tarihi itibariyle tapu kaydına göre hak sahibi ve malik olan kişiye karşı açılır. Kural olarak, zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu durumlar dışında davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmasına usul kuralları müsait değildir. Dava konusu parseller dava tarihi itibariyle davalı ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ..., ... ve ... adlarına tapuda kayıtlı bulunmamaktadır. İsmi ... davalılar yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken değişik gerekçeyle karar verilmiş ise de, hüküm redde ilişkin olup adı geçen davalılar yönünden sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır.
Öte yandan; dava konusu paylı mülkiyet şeklinde tapuda kayıtlı 362 ve 364 parselin paydaşlarından ...’a usule uygun şekilde dava yöneltildiği halde, diğer paydaşlar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ... ve ... davaya dahil edilmek suretiyle davada yer almıştır. Paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda paydaşlardan birine veya belli bir paya ilişkin dava açılması mümkün olup, dava yöneltilmeyen ve ayrıca dava açılarak birleştirme kararı verilmeyen paydaşların dahili dava yoluyla taraf sıfatı almaları mümkün değildir. Çünkü paylı mülkiyette, her pay birbirinden bağımsız olarak dava konusu olabilmektedir. Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. 362 ve 364 parselin kayıt maliklerinden davalı-paydaş ... dışındaki yukarıda ismi ... dahili davalılar bakımından da davanın reddi açıklanan nedenle sonuç itibariyle doğrudur.
Davaya konu 340 parselin kayıt maliki ... ...’ün 6.1.1992 tarihinde öldüğü dosya arasında mevcut mirasçılık belgesinden anlaşılmaktadır. TMK.nın 28.maddesine göre ölüm ile kişilik son bulur. Dava tarihi itibariyle kayıt maliki ölü bulunduğuna göre, davanın kayıt maliki mirasçılarına karşı açılması gerekir. Ölü kayıt malikine yöneltilen davada mirasçıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanamaz. Ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gibi, ölü kişi adına iptal ve tescile de karar verilemez (4.5.1978 gün ve 4/5 sayılı İBK.). Dava konusu 340 parsel ve adı geçen dahili davalılar bakımından açılan davanın da reddi bu nedenle sonucu itibariyle yerinde bulunmaktadır.
Dava konusu 375, 378, 379 ve 380 parseller dava tarihi itibariyle ...; 341 parsel ...; 389, 390, 391 ve 392 parseller ...; 343 ve 376 parsel ... ...; 356 parsel ...; 377 parsel ise paylı mülkiyet şeklinde ... ... ve ... adına tapuya kayıtlıdır. Belirtilen parsel maliklerinin davaya dahil edilerek, yargılamanın yürütülmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca, 348 parselin 11064/ 86000 paylı mülkiyet şeklinde kayıt maliklerinden ... ...; 383 parselin 1/3 paydaşı ...; 345 parselin ½ paydaşı ... ...; 363 parselin ½ maliki ...’a ilişkin paylar yönünden usule uygun dava bulunmadığı halde, adı geçen paydaşların dahili suretiyle hüküm verilmesi doğru bulunmadığından, bunlara ilişkin davanın reddinde de sonuç olarak isabetsizlik yoktur.
Yukarıda açıklandığı üzere; dava tarihi itibariyle kayıt maliki olmayan davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ..., ... ve ... aleyhine açılan davalar ile dava konusu 340, 341, 343, 356, 363, 375, 376, 377, 378, 379, 380, 389, 390, 391, 392 parseller yönünden yukarıda ismi ... dahili davalılar ile 345 parselin (davalı ... ... payına ilişkin usule uygun açılan dava hariç), 348 parselin ( davalı ... payına ilişkin dava hariç), 362 ve 364 parselin (davalı ... payına ilişkin dava hariç) ve 383 parselin (davalı ... ve ... payları açısından açılan dava hariç) yukarıda ismi belirtilen paydaşları aleyhine dahili dava yoluyla yöneltilen davaların reddine karar verilmiş olması sonuç itibariyle doğru olduğundan” davacılar vekilinin bunlara ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile sonuç itibariyle doğru bulunan hükmün buna ilişkin bölümlerinin onanmasına, davacılar vekilinin dava konusu usule uygun tapu iptali ve tescil davası açılmış diğer parseller ve bir kısım parseldeki paylar bakımından temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmazların bulunduğu Meydancık köyünde 1974-75’li yıllarda baraj inşaatı nedeniyle kısmi kadastro çalışmaları yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazlar Battalgazi ve ... Asliye Hukuk Mahkemelerinin muhtelif tarih ve sayılı tescil davalarının kabulü ve kesinleşmesi ile davalı gerçek kişiler adına tapuya tescil edilmiştir.
Mahkemece, uyuşmazlık konusu parsellere ilişkin hüküm dosyaları getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde nazara alınmamış, davacıların söz konusu dosyalarda taraf sıfatıyla yer alıp almadıkları hususu üzerinde durulmamıştır. Bundan ayrı davacı taraf uyuşmazlık konusu parsellerin 1974’lerde yapılan kısmi kadastro çalışma alanı dışında bırakıldıklarını, davalılar adına tescil edilerek parsel numarası verilen taşınmazların hüküm dosyalarında tescil davası davacılarının nizalı taşınmazların tespit dışı bırakılan yerlerden olduğu iddiasına dayalı açtıkları imar-ihya ve zilyetliğe dayalı davalarda nizalı taşınmazların kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakıldıkları olgusunun hatalı olarak kabul ve hükümlere esas alındığını, niza konusu taşınmaz bölümlerinin miras bırakanlarından intikalen zilyetliklerinde olduğunu, kan davası nedeniyle köyden göçmelerini takiben taşınmazların kırtıl (kira ) parası karşılığında davalı gerçek kişilerin tasarrufuna bırakıldığını açıklayarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Niza konusu parseller henüz araştırılmamış olmakla birlikte gerek kısmi kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan yerlerden olsun, gerekse de köyün kadastro çalışması yapılmamış kısmında bulunsun, Asliye Hukuk Mahkemelerinin hükmen tescil ilamlarına istinaden tapuya kayıtlı bulunmaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi, kadastro çalışması yapılmayan yerlerde genel mahkemelerce verilen hükme dayanılarak oluşturulan tapu kayıtlarına karşı açılan tapu iptali ve tescil davalarında ve tespit dışı bırakılan yerlere ilişkin davalarda uygulanamayacağından süreye bağlı olmaksızın dava açılabileceğinde duraksama söz konusu değildir. Dava konusu parsellerin tesciline esas dosyalarda davacıların taraf sıfatıyla yer almadıklarının anlaşılması halinde, davacıların bunun aksini-zilyetlik iddialarını her zaman ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmaları mümkün bulunmaktadır. Davacıların davalı parsellerin hüküm dosyalarına Kadastro Müdürlüğünce hatalı bilgi verildiği iddiasıyla kadastro görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmalarını takiben ... Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş olması, davacıların somut olayda iddialarını ileri sürmelerine engel teşkil etmez. Bu durumda yapılacak iş, tarafların iddia ve savunma doğrultusunda delillerinin toplanıp değerlendirilmesi suretiyle sonucuna göre hüküm kurulmasıdır. Öte yandan, Kadastro Müdürlüğünün 21.9.2007 günlü yazısına göre, dava konusu taşınmazların bulunduğu Meydancık köyünün 1974 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında, kısmi çalışma alanı dışında bırakılan kısımlarına ilişkin kadastro çalışmalarına 18.9.2006 tarihinde başlandığı, henüz kesinleşmediği bildirilmiştir. Davacı taraf dava konusu taşınmazların parsel numarası almakla birlikte bulundukları mevkide kadastro çalışmalarının yapılmadığını ileri sürdüğüne göre, bu hususun da araştırılması, nizalı taşınmazların bulunduğu bölgenin ilk kadastro çalışmalarında kadastroya tabi tutulan yerlerden olup olmadığı; kadastro çalışması yapılmış ise, ne gibi bir işleme tabi tutuldukları, ilk kadastro çalışmalarında çalışma yapılmayan alanda kaldıklarının belirlenmesi halinde 2006 yılında yapılan ve kesinleşmediği bildirilen çalışmalarda haklarında kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediği hususlarının araştırılması, taşınmazların bulunduğu mevkiinin kadastral durumunun ve yapılan işlemin tereddütsüz belirlenerek, sonucuna göre ve gerektiği takdirde görev hususunun göz önünde bulundurulması gerekir.
Ayrıca, davacılar dava dilekçesinde uyuşmazlık konusu taşınmazların miras bırakanlarından intikal eden yerlerden olduğunu ileri sürmüş, intikal şekli hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Taşınmazların davacılara miras bırakanlarından intikal ettiği ileri sürüldüğüne göre, yapılacak keşifde yerel bilirkişi ve tanıklardan bu hususun sorulması, taşınmazların davacılara intikal şekli üzerinde durulması, miras bırakanlarına ait mirasçılık belgelerinin istenilmesi, miras bırakanların ölüm tarihlerinin tespiti ve ölüm tarihlerine göre TMK.nın 701. maddesi gereğince terekenin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğunun belirlenmesi durumunda; davalı taşınmazların miras yoluyla intikal ettiği, taksim yapılmadığı ve başka mirasçı bulunduğunun saptanması halinde, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunduğuna ve TMK.nın 640 ve 702. maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığına, yani tüm mirasçıların katılımıyla tasarrufi işlemler yapılacağına, kural olarak davanın da tasarrufi bir işlem olduğuna, mirasçılardan biri veya bir kısmı tek başına adına tescil isteyemeyeceğine ve tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün olmadığına göre davanın reddi gerekir.
Bundan ayrı; görev, dava şartı, kesin hüküm olguları değerlendirildikten sonra davanın esasının incelenmesi durumunda, davacılar kan davası nedeniyle köylerinin ve taşınmazlarının bırakılarak taşınıldığını, zilyetliğin kırtıl (kira) parası alınmak suretiyle davalı gerçek kişiler tarafından sürdürülmesine müsaade edildiğini iddia ettiklerine göre, terk hususu, terkin iradi sayılıp sayılmayacağı, zilyetliğin icar veya kira yoluyla sürdürülüp sürdürülmediği hususlarının da belirlenerek tartışılması gerekir.
Davacılar vekilinin tescil davasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacılar dava dilekçesinde Meydancık köyünün kadastro çalışması yapılmayan bölümünde yer alan miras bırakanları adına tapu ve vergi kayıtları bulunan taşınmaz bölümlerinin adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir. TMK.nın 713.maddesinin 3.fıkrası hükmüne göre, tescil davasının Hazine ve ilgili kamu tüzel kişiliğine karşı açılması gerekir. Hazine ve ilgili kamu tüzel kişiliği bu tür davalarda yasal hasımdır (TMK.m.713/3.fıkra). Mahkemece, istek gözardı edilerek Hazine ve Meydancık köyü aleyhine açılan davanın esası incelenerek hüküm kurulması gerekirken, husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru değildir. Dava konusu-tescili talep edilen taşınmaz bölümünün keşfen belirlenmesi, TMK.nın 713/4 ve 5 fıkraları uyarınca gerekli yerel ve gazete ilanlarının yapılması, yukarıda açıklandığı üzere köyde kadastro çalışmalarının devam ettiği bildirildiğine göre, nizalı kısım bakımından kadastro tutanağı düzenlenip düzenlenmediğinin tespiti, kadastro tutanağı düzenlenmişse 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27.maddesine göre kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte genel mahkemelerin görevi sona ereceğinden ve göreve ilişkin kurallar kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her aşamasında göz önünde tutulacağından, görev hususunun da düşünülmesi gerekir.” gerekçesiyle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 329, 330, 331, 332, 334, 335, 336, 337, 338, 342, 344, 346, 347, 349, 351, 352, 354, 355, 357, 358, 359, 360, 361, 365, 366, 367, 369, 370, 371, 372, 373, 374, 384, 386, 387, 388, 393, 394, 395 parseller ile 345 parselin davalı ... ... payına ilişkin, 348 parselin davalı ... payına ilişkin, 362 ve 364 parselin davalı ... payına ilişkin ve 383 parselin davalı ... ve ... paylarına ilişkin davanın reddine ilişkin bölümleri ile Hazine ve Meydancık köyü taraf gösterilmek suretiyle açılan tescil davasının reddine ilişkin hüküm bölümünün HUMK’un 428. maddesi gereğince bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 22/05/2018 tarihli ve 2016/1214 E. 2018/383 K. sayılı kararıyla; davacının tescil talebine konu taşınmazlar hakkında bu taşınmazların Kadastro Mahkemesinde görülen davalara konu olduğu gerekçesiyle ara karar ile tefrik kararı verildikten sonra; tapu iptali ve tescil istemine ilişkin istem yönünden; bir kısım davalılar aleyhine usulüne uygun olarak dava ikame edilmediği, tescil talebine konu 101 ada 401 ila 581 parsel sayılı taşınmazların Kadastro Mahkemesinde açılan davaya konu olduğu ve bu taşınmazlar hakkındaki davanın tefrik edildiği, davaya konu diğer taşınmazların hükmen tescil davalarında davacılar taraf olmadığından davada kesin hüküm bulunmadığı, bu nedenle hükmen oluşan tapuların iptalini talep edebilecekleri, bu yerler öncesinde tespit harici bırakıldığından hak düşürücü sürenin dikkate alınmayacağı, mahallinde uygulanan tapu kayıtlarının davaya konu taşınmazları içine almakla beraber çok geniş bir alanı kapsadığı, bir kısım tapu kaydının üç sınırdan ibaret olduğu, sınırdaki kimi yerlerin baraj altında kaldığının belirtildiği, bazı sınırların ise bilinemediği, başka bir tapunun miktarının bulunmadığı, tapu kayıtlarının haritalarının bulunmadığı, sınırlarının sabit olmadığı, mahalli bilirkişi beyanlarının uyumlu olmadığı, uygulamaya elverişli olmayan tapu kayıtlarının yüzölçümlerinin de davaya konu alana kıyasla çok küçük olduğu, taşınmazların murislerinden davacılara intikali hususunun sübut bulmadığı, tüm mirasçıların davada davacı sıfatıyla yer almadığı, tüm mirasçılar adına da tescil talep edilmediği, davacıların zilyetliği terk etmelerinin iradi olmadığına dair somut bir delil bulunmadığı, kira yoluyla zilyetliğin de ...’ın ölümüne kadar sürdüğü gerekçesiyle davanın bir kısım davalılar ve bir kısım taşınmazlar yönünden usulden reddine, bunlar dışında kalan taşınmazlar yönünden ise esastan reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve bir kısım feri müdahiller vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; ortakların olurunun alınması veya miras şirketine temsilci atanması için süre verilmesi gerekirken davanın reddedildiğini, sunulan vergi kayıtlarına gerekçede yer verilmediğini, uygulanan tapu kayıtlarının taşınmazların tamamını kapsadığının sabit olduğunu, keşif sırasında yalnızca 358 parsel sayılı taşınmaza ilişkin alınan beyanların tüm taşınmazlar için genellendiğini, bir kısım tanık beyanlarına gerekçede yer verilmediğini, zilyetliğin irade dışı terk edildiğinin dosyaya sunulan Mahkeme kararları ile sabit olduğunu, bu kararlardan sonra yapılan zilyetliğin devri senetlerinin de malik sıfatıyla zilyetliğin devam ettiğine delil olduğunu, tapuya kayıtlı taşınmazların imar ihya ile davalılar tarafından kazanılmasının mümkün olmadığını, yapılan tescillerin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, Meydancık Çiftliği’nin ½’şer hisse ile davacıların murisleri ... ve ... adına kayıtlıyken taksim edildiğini, ...’in 1959 yılında öldürülmesinden sonra köy terk edilse de malik sıfatıyla zilyetliklerinin devam ettiğini, 1975 yılında yapılan kısmi kadastro tutanaklarında da aralarında yaptıkları taksime göre tespit ve tescil işlemlerinin yapıldığını, kısmi kadastro ile tespit edilerek baraj altında kalan taşınmazların kadastro tutanaklarının getirtilerek incelenmediğini, köyün idari sınırları içerisinde kalan 30.000 dönüme yakın tüm arazilerin davacıların murisleri olan ağalara ait olduğunu, tapu kayıt miktarlarının vergi ödememek amacıyla düşük gösterildiğini, tapu sınırlarının da köyün idari sınırları olduğunu, ayrıca ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/1002 Esas sayılı dosyasında da aynı tapu ve vergi kayıtlarına dayalı olarak dava açıldığından bu dosyaların birleştirilerek görülmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesindeki nedene ve tapu kaydına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
6.2.2.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi uyarınca, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
6.2.3 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca tapuda kayıtlı taşınmaz mal:
A) Kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa;
a) Kayıt sahibi adına,
b) Kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına,
c) Mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına … tespit olunur.
6.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca; tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.
B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.
C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.
D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.
Bu maddede ... taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakkında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.
6.2.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca; kayıt ve belgelerde ... miktara itibar edilmesi gereken hallerde kayıt ve belgeler değişebilen ve genişletilmeye elverişli sınırı ihtiva ediyorsa miktar fazlası o taraftan ifraz edilir.
Değişmeyen ve genişletilmeye elverişli olmayan sınırlı kayıt ve belgelere dayanan tespitlerde, miktara itibar edilmesi gerektiği takdirde, miktar fazlası zilyedin göstereceği taraftan ifraz edilir.
Zilyet tespit sırasında hazır bulunmaz veya tercih hakkını kullanmaktan kaçınırsa ifraz, zilyedin yararına uygun düşen taraftan yapılır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (IV/6.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve feri müdahale talep eden ..., ... ve ...’in karar başlığında gösterilmemesinin yerinde düzeltilebilir maddi hata teşkil etmesine göre hükmüne uyulan (IV/2) no.lu paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) no.lu paragrafta gösterilen gerekçe ile ... şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar ve bir kısım feri müdahiller vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda ... 36,30 TL onama harcının davacı taraftan alınmasına, 06/06/2022 tarihinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.