"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ÇATALCA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, 486 ve 494 parsel sayılı taşınmazların evveliyatında bir bütün halinde iken 1987 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında iki ayrı parsele dönüştüğünü, mirasbırakanları ...’ın bahse konu taşınmazlarda pay sahibi iken ölümü ile payların kendilerine intikal ettiğini, yaptıkları araştırmada dava konusu taşınmazların davalı şirkete satıldığını öğrendiklerini, oysa ne mirasbırakanları ne de kendileri tarafından payların satış işlemine konu edilmediğini, devrin geçersiz olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazlarda intikal eden paylara ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, bedeli karşılığında çekişme konusu taşınmazların satın alındığını, iddiaların asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacılar tarafından davalı şirket temsilcisinin kötü niyetli olduğunun usulünce ispatlanamadığı, bu durumda davalının iktisabının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023. maddesi uyarınca korunacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazda davacıların mirasbırakanı ...’ın pay sahibi olduğunu, ölümü ile payın intikal ettiğini, davalı şirket temsilcisine ne mirasbırakan tarafından ne de intikal işlemi sonrasında mirasçıları tarafından devir yapılmadığını, keşif yapılmadan, tanıklar dinlenilmeden eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesinin 22.01.2019 tarihli ve 2015/275 Esas, 2018/222 Karar sayılı kararıyla; davacılar tarafından davanın ispatına yönelik somut deliller sunulmadığı, davalının ediniminin TMK'nın 1023. maddesi kapsamında korunacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince yargılama aşamasında tanık dinlenilmemiş, ... isimli davalının davada yer almamasına rağmen, "dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere" denilmek suretiyle, yine "davalı ...’in Almanya’da yaşadığı, olaydan haberdar olmadığı" şeklinde gerekçe kısmında açıklama yapılmak suretiyle istinaf talebinin somut uyuşmazlık ile hiç bir ilgisi ve bağlantısı olmayan gerekçelerle reddedildiğini, Mahkemece dava konusu taşınmazların başında keşif icra edilmeden karar verildiğini, davalı şirkete devir yapıldığı tarihte tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde dava açıldığına dair açıklama bulunduğunu ve davalı şirket temsilcisi tarafından bu haliyle taşımazın devralındığını, davalının TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı TMK’nın 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. " hükmünü içermektedir.
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde; kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu sürenin hak düşürücü niteliğinde olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile Mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 494 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında; tahdidi yapılan taşınmazın tamamı 4 pay kabul edilerek, ¼ payı tapunun Şubat 1204 tarihli ve 488 sıra numarası ile ... kızı ... adına, ¾ payı Şubat 1304 tarihli ve 341 sıra numarası ile ... oğlu ... adına tapuda kayıtlı olduğu, kayıt maliklerinden ...’in ve ... kızı ...’nin ölüm tarihleri ve mirasbırakanlarının kim olduğu bilinmediği gibi bu mirasçılar tarafından da veraset belgesi ibraz edilmediği ve halen de bu yer mirasçılarından ... oğlu ... tarafından
kullanıldığından, uygulanan tapu kaydının hudutları itibariyle 486 ve 494 numaralı parsellerin tamamını kapsadığının tespitine ilişkin ilanın 31.12.1987 ilâ 01.02.1988 de yapıldığı, 02.02.1988 de kesinleşerek tapuya tescil edildiği, 486 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında ise; tahdidi yapılan taşınmazın tamamının 4 pay kabul edilerek ¼ payı tapunun Şubat 1204 tarihli ve 488 sıra numarası ile ... kızı ... adına, ¾ payı Şubat 1304 tarihli ve 341 sıra numarası ile ... oğlu ... adına tapuda kayıtlı olduğu, kayıt maliklerinden ...’in ve ... kızı ...’nin ölüm tarihleri ve mirasbırakanlarının kim olduğu bilinmediği gibi bu mirasçılar tarafından da veraset belgesi ibraz edilmediği ve halen de bu yer mirasçılarından ... oğlu ... tarafından kullanıldığından, uygulanan tapu kaydının hudutları itibariyle 486 ve 494 numaralı parsellerin tamamını kapsadığının tespitine ilişkin ilanın 31.12.1987 ilâ 01.02.1988 de yapıldığı, 14.09.1990 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği, davacıların mirasbırakanı ... tarafından yapılan tespite itirazın Kadastro Müdürlüğü Komisyonu'nun 184 numaralı kararı ile 28.03.1989 tarihinde reddedildiği, Komisyon kararının 30.06.1990 tarihinde ilgililere tebliğ edildiği, 14.09.1990 tarihinde kesinleşmenin yapıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, “... oğlu ... ve ... kızı ... ölüdürler.” yazıldığı, dava konusu taşınmazların davalı şirkete ... oğlu ... mirasçıları tarafından satış suretiyle 27.06.2011 tarihinde devredildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacıların, kadastro öncesi nedene dayanarak eldeki davayı açtığı, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanmadıkları açıkça anlaşılmaktadır.
3.3.3. Öte yandan, Mahkemece yargılama aşamasında tanık dinlenilmediği, davada davalı olarak gerçek kişinin yer almadığı ve ilgililerce İdare Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmadığı, 2 no.lu parselin dava konusu edilmediği halde bu gerekçelerle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş olması da doğru olmamıştır.
3.3.4. Hal böyle olunca, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek, davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı şekilde yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.