"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin önceki tarihli kararının, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması neticesinde, Yerel Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Dava konusu ...ili, ... köyü 149 ada 162 parsel 19.04.1990 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında, 31.438,90 metrekare yüzölçümünde zeytinlik vasfı ile komşu ve davacı ... adına tespit ve tescil edilen 149 ada 38 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 01.07.1965 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydının güney hududunun Andızlı tepe okuması sebebiyle, gayri sabit sınırlı kabul edilerek miktar fazlası olduğu ve sit alanı kapsamında kaldığı için Hazine adına tespit edilmiş, tutanak 22.01.1991 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. Davacı ... satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 149 ada 162 parselin Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın çalılık vasfı ile tespit edildiğini, davanın açıldığı tarih itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleşmediğini, çekişmeli taşınmaz sit alanında kaldığından zilyetlikle kazanma imkanı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.12.2004 tarihli ve 2001/36 Esas - 2004/701 Karar sayılı önceki tarihli kararı ile, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile Muğla ili, ...ilçesi, ... köyü sınırlarında yer alan zeytinlik vasıflı 31.438,90 metrekare miktarındaki 149 ada 162 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.04.2014 tarihli ve 2014/4092 Esas - 2014/7250 Karar sayılı kararıyla: ‘’ Dava konusu taşınmazın doğusunda çalılık ve orman vasfında taşınmazlar bulunması, tutanağın edinme sebebinde yazılı tapu kaydı sınırında da Andızlı tepe yazılı olduğu gözetildiğinde orman araştırması yapılması zorunludur. Ayrıca Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğünün 04.09.2003 tarihli cevabi yazısında; yazı ekindeki krokide gösterilen alanın 1.derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildiği bildirilmiş, keşif sonunda alınan teknik bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmazın 1.derece arkeolojik sit alanı dışında kaldığı bildirilmiş ise de yapılan araştırma bu yönden de yetersizdir. Öncelikle; Devlet ormanları T.C. Anayasası'nın 169. maddesine göre, kamu malı niteliğinde olup, özel mülkiyete konu edilemez ve zamanaşımıyla iktisap edilemezler. Bu kapsamda; Mahkemece, taşınmazın "orman" vasfında olup olmadığının tespiti bakımından, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastro çalışmalarının yapılıp yapılmadığının Orman İdaresinden sorulması, kesinleşmiş orman kadastro çalışmalarına ait harita ve tutanaklar ile kesinleşme tarihini gösteren belgelerin haritasıyla birlikte Orman İdaresinden getirtilmesi, kesinleşmiş orman kadastrosu söz konusu değilse, bu taktirde taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca orman veya orman toprağı sayılan yerlerden olup olmadığı konusunda gerekli incelemenin yapılması, bu taktirde hava fotoğrafları, gizli memleket haritası ve orman amenajman haritasının uygulanması suretiyle araştırmanın yapılması, bu bakımdan taşınmazın kadastro tespit tarihi olan 19.04.1990 tarihinden geriye doğru en az 20-30 yıl (1960-1970 tarihleri arası) öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından, fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalarının ise İl Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, dava konusu taşınmazda zilyetliğin ne şekilde ne zaman başladığının, zilyetlik şekli ve süresinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, getirtilecek hava fotoğrafları ile İl Kadastro Müdürlüğünden istenen paftaların 1960-1970 yılları arasında çekilen ve düzenlenen fotoğraflar ile paftalar olması gerektiğinin gözetilmesi, bunların çekildikleri ve düzenlendikleri tarihlere göre hava fotoğraflarıyla ormana ait tüm bilgi, belge ve haritaların yeniden yapılacak keşifte uzman bilirkişiler, jeodezi ve fotoğrametri mühendisi ve orman mühendisi aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, 6831 sayılı Kanun hükümleri uyarınca taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde kalıp kalmadığı veya orman sayılan yerlerden bulunup bulunmadığı hususlarında hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde anılan bilirkişilerden tarafların ve Yargıtayın denetimine açık gerekçeli, karşılaştırmalı rapor alınması gerekir. Bundan ayrı, daha önce rapor alınan ziraat bilirkişisi dışında üniversitelerin toprak bölümünden seçilecek bir ziraat bilirkişisi aracılığıyla dava konusu taşınmaz ve çevresindeki arazinin toprak yapısı birlikte incelenmek suretiyle dava konusu yerin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı hususunda aynı şekilde gerekçeli, karşılaştırmalı, Yargıtay ve tarafların denetimine açık rapor istenmesi gerekmektedir.
Sit alanı içinde kalıp kalmadığı bakımından ise, 30.05.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 22.05.2007 tarihli 5663 sayılı Kanun'la değiştirilen 11. maddenin 2. cümlesinde “Ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmüne yer verilmiştir. 11. maddenin değişik son şekline göre Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanlarının iktisabı mümkün değildir. Bunun dışında kalan arkeolojik sit alanları ile doğal sit alanlarının kazanma koşulları oluştuğu takdirde kazanılması ve tescili mümkün olmaktadır. Bu durumda Mahkemece zilyetlikle kazanıma ilişkin diğer koşulların da oluştuğunun belirlenmesi halinde, nizalı taşınmazın bulunduğu yerle ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu İl Müdürlüğünden ya da Bölge Müdürlüğünden dava konusu yeri kapsayan harita ile hangi derece ve nitelikteki sit alanı kapsamında kaldığını gösteren karar, harita ve belgelerin getirtilerek dosya arasına konulması, yöntemine uygun bir biçimde yapılacak aynı keşifte hazır edilecek konusunda uzman arkeolog bilirkişi aracılığı ile taşınmazın bu belgelere göre 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesi 2.cümlesi karşısındaki durumu da duraksamaya yer bırakmaksızın belirlenmelidir.
Öte yandan, HMK'nın 290. maddesi gereğince keşif sırasında birlikte götürülecek uzman bir fotoğrafçı bilirkişi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve panaromik fotoğraflarının çektirilerek keşfi yapan hakim tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır." gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.10.2016 tarihli ve 2014/946 E., 2016/340 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, davacı yararına zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile Muğla ili, Bodrum ilçesi, Gökçebel köyünde bulunan zeytinlik vasfında 31.438,90 metrekare miktarındaki 149 ada 162 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin bozma kararına uyarak vermiş olduğu kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, Mahkemece davanın kabulüne hükmedilmiş ise de, hükme esas alınan ziraat mühendisi bilirkişi raporunda açıkça taşınmaz üzerinde davacı yararına iktisap koşullarının oluşmadığının belirlendiği, söz konusu raporda taşınmazın sığ toprak derinliğine sahip olduğu, eğimi itibariyle imar ve ihyasının mümkün olmadığı, taşınmazın genelinin taşlık ve kayalık nitelikte olduğunun belirtildiği, buna rağmen davanın kabulüne hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, ‘’Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. ‘’
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, ‘’ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. ‘’
6.2.3. 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun (TK) 32 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (KK) 13. maddeleri "Mülkiyetin Tespitine İlişkin Esaslar" başlıkları altında düzenlenmiş, tapuda kayıtlı taşınmaz malların tespitine ilişkin esaslar açıklanmıştır. Buna göre, kayıt maliki ve ya mirasçılarının taşınmaza zilyet olmaları halinde tespit onlar adına yapılacaktır (766 sayılı TK m. 32/a, 3402 sayılı KK m. 13/A). Hemen belirtilmelidir ki, kayıt maliki veya mirasçıları adına tespitin yapılabilmesi için tapu kaydının hukuki değerini koruması ve taşınmazın kayıt kapsamında kalması gereklidir.
6.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun "Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin" başlıklı 20. maddesinde, tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yerin tayininde; kayıt ve belgeler; harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara, harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırların esas alınarak tespit yapılacağı, (c) fıkrasında da harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara, ancak değişebilir ve genişletmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fiziki yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırların esas alınarak tespit yapılacağı öngörülmüştür.
6.2.5. Öte yandan taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu kayıtları kapsamında kaldığının anlaşılması, tapunun hudutları itibariyle zemine tatbiki neticesinde tapu kayıt miktar fazlası oluşması halinde ise tespit tarihinde adlarına tescile karar verilen gerçek kişiler yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.09.2020 tarihli ve 2018/(7)16-1089 Esas - 2020/651 Karar)
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Mahkemece davacı yararına iktisap koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonucun dosya kapsamına uygun düştüğü söylenemez. Somut olayda çekişmeli taşınmaz, davacı ... adına tespit ve tescil edilen komşu 149 ada 38 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 01.07.1965 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydının güney hududunun Andızlı tepe okuması sebebiyle gayri sabit sınırlı kabul edilerek miktar fazlası olduğu Hazine adına tespit ve tescil edildiği anlaşıldığına göre, miktar fazlası niteliğindeki çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili için, davacı yararına mülk edinmeye elverişli zilyetlik şartlarının oluşması gereklidir. Ne var ki, dosya arasında yer alan hükme esas ziraat mühendisi bilirkişi raporunun içeriğinden; dava konusu taşınmazın organik madde düzeyinin yüksek olduğu, bu hususun taşınmazın tarımsal amaçlı olarak işlenmediğine delalet niteliğinde olduğu, taşınmazın genel itibariyle taşlık ve kayalık yapıda olduğu, eğiminin yüksek olduğu, taşınmazda zeytin ağaçlarının varlığından başka tarımsal uygulama kabul edilebilecek aktivitenin bulunmadığı, arazinin doğal koşullarının ekonomik amaca uygun tarımsal üretime engel teşkil ettiği, taşınmazın sığ toprak derinliğine sahip olduğu yönünde kanaat belirtildiği, rapor ekinde yer alan görüntülerin ise raporda yer alan değerlendirmeleri destekler mahiyette olduğu, öte yandan taşınmaz üzerinde sürdürüldüğü iddia edilen hayvan otlatma mahiyetindeki faaliyetlerin ekonomik amaca uygun ve iktisaba elverişli nitelikte sayılmayacağı, kaldı ki taşınmaz üzerinde yer alan zeytin ağaçlarının araziye dağılışları bakımından kapalı zeytin bahçesi hüviyetinden uzak oldukları, kendiliğinden gelen ve kim tarafından toplandığı belirli olmayan mahsulün alınması ve taşınmaz üzerine eğimi azaltmak maksadıyla basit biçimde taşlardan teraslama yapılmasının ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabul edilemeyeceği duraksamasızdır.
Hal böyle olunca, Mahkemece davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulü cihetine gidilmesi isabetsiz olmuştur.
V. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.