"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Akseki Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; Antalya ili, İbradı ilçesi, Ormana Mahallesinde kain 472 ada 27 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olmasına rağmen davalı adına yazıldığını ileri sürerek; dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Akseki Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/07/2020 tarihli ve 2016/179 Esas, 2020/75 Karar sayılı kararıyla; dosyaya kazandırılan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından söz konusu yerin sit alanı içesinde olmadığının bildirildiği, yine dosyada mevcut mimar bilirkişi ve fen bilirkişisi raporlarından dava konusu yerin sit alanı dışında kaldığının anlaşıldığı, ... fotoğraflarının incelenmesinde dava konusu yerde kadastro tespiti tarihinden önce de tarım yapıldığı kanaatinin olduğu, mahalli bilirkişi ve davacı tanıklarının davaya konu taşınmazın 50-60 yıldır davacının babası ve davacı tarafından kullanıldığı yönünde beyanda bulundukları gerekçesiyle, davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde; 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinde birinci ve ikinci derecede arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazların zilyetlik yolu ile iktisap edilemeyeceği hususunun düzenlendiğini, davalı idarenin harçtan muaf olduğunu, aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 18.03.2021 tarihli ve 2020/837 Esas, 2021/268 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın 2007 yılında yapılan kadastro tespitinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğünün 23.03.2005 tarihli ve 321 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanında kaldığı ve bu sebeple davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiği, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin aynı yere ilişkin 2019/655-1930 E-K sayılı ilamında da belirtildiği üzere dava, kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptal ve tescil davası olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi kapsamındaki bu tür davalarda uyuşmazlığın, tespit tarihi itibariyle mevcut olan hukuki duruma göre çözümlenmesi gerektiği, tespit tarihi itibariyle çekişmeli taşınmazların 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığı sabit olup, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 11'inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin, 30.05.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla değiştirildiği ve buna göre kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazların, zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceği hükmünün getirildiği, bu değişikliğin kadastrosu devam eden taşınmazların sınırlandırma ve tespiti işleri ile devam eden davalarda da uygulanacağı, 2863 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddede belirtildiği, bu yasal düzenlemeler karşısında, çekişmeli taşınmazların sonradan alınan idari kararla arkeolojik sit alanı dışına çıkarılmış olmalarının, idari kararların geçmişe dönük hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün HMK 353/b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazdaki zilyetliklerinin 100 yılın üzerinde bulunduğunu, taşınmazın kültür ve tabiat varlığı olmadığından sit alanına alınmasının hatalı olduğunu, bu hatanın idare tarafından giderilerek taşınmazın sit alanı dışına çıkarıldığı ve önceki statüsüne kavuştuğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." düzenlemeleri yer almaktadır.
23.07.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11. maddesinin 1. fıkrasının değişiklikten önceki ilk halinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanlarının zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.
Daha sonra 14.7.2004 tarihli 5226 sayılı Kanunu'nun 5. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi değiştirilmiş, maddeye koruma alanlarından sonra gelmek üzere sit alanları sözcüğü ilave edilmiştir. Böylelikle sit alanlarının da olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılması yasaklanmıştır.
Ne var ki, 22.5.2007 tarihinde kabul edilen ve 30.5.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi değiştirilmiş “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca Birinci Grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 5663 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 2863 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7. maddeye göre de, bu değişikliğin devam eden davalarda da uygulanacağı açıklanmış olmakla halen görülmekte olan davalarda da uyuşmazlığın değişik bu hüküm çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hüküm için yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
2. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz ve çevresine ait sit alanı haritaları ile taşınmazın kadastro paftası ölçekleri eşitlenerek çakıştırılıp, taşınmazın arkeolojik sit alanı içerisinde kalıp kalmadığını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösteren denetime elverişli rapor alınmamış, davaya konu taşınmazın sit alanında kalıp kalmadığı, kalıyorsa kaçıncı derece sit alanında kaldığı konusunda oluşan tereddüt giderilmemiş, yine taşınmazların niteliğinin belirlenmesi yönünden sit haritası uygulamasının arkeolog bilirkişinin de katılımı ile yapılması gerektiği düşünülmemiş, mahallinde yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunda taşınmazların niteliği ve kullanım durumu ile ilgili olarak ... fotoğrafları jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişileri tarafından tarihlere göre ayrıntılı olarak incelenmemiştir
3. Hal böyle olunca; sağlıklı bir sonuca ulaşmak için Mahkemece öncelikle, dava konusu taşınmazın kadastro paftasının onaylı örneği eklenmek suretiyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan temyize konu taşınmazın hangi derece ve nitelikteki sit alanı kapsamında kaldığını gösteren tüm karar, harita ve belgelerin onaylı suretleri getirtilerek dosyasına konulmalı, taşınmazların tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait en az üç ayrı zaman dilimine ilişkin stereoskopik ... fotoğrafları Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulduktan sonra, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile teknik bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, ziraat mühendisi bilirkişi ve arkeolog bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.
4. Taşınmazın başında arkeolog bilirkişi ve teknik bilirkişiden oluşan kurul aracılığı ile yapılacak keşifte, öncelikle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan gelen harita ve belgeler yöntemince zemine uygulanarak, temyize konu taşınmazın 1., 2. ve 3. derece doğal ya da arkeolojik sit alanları kapsamında kalıp kalmadığı kesin olarak saptanmalı, kadastro paftası ile doğal ve arkeolojik sit paftaları ayrı ayrı çakıştırılarak, taşınmazların konumu bu haritalar üzerinde gösterilmeli, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve ne şekilde kullanıldığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında oluşacak çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı, teknik bilirkişi ve arkeolog bilirkişiden, sit alanı haritaları ile kadastro paftasını çakıştırması istenilerek, dava ve temyize konu taşınmazların doğal ya da arkeolojik sit alanında kalıp kalmadıkları, kalmakta iseler hangi derecedeki sit alanında kaldıkları hususunda ve ayrıca taşınmazın sit haritaları üzerindeki konumlarını da gösterir şekilde ayrıntılı rapor alınmalı, ziraat mühendisi bilirkişiden, taşınmazların tarımsal niteliğini bildiren, üzerinde sürdürülen zilyetliğin sürdürülüş şekli ve süresini açıklayan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısı, eğimi ve bitki desenini irdeleyen, önceki ziraat bilirkişi raporunu da değerlendiren, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş ve sınırları işaretlenmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye, yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift ... fotoğraflarında, stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılarak, taşınmazların, önceki ve şimdiki niteliği, taşınmazların ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren olduğu konusunda ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
5. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.