"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel davası sonunda, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı, 3523 ada 51 parsel sayılı taşınmazını 1.200.000,00 TL bedelle davalıya satış suretiyle devrettiğini, davalının devirden önce 175.500,00 TL ödediğini, kalan satış bedelinin ise devir esnasında ödeneceği hususunda kendisini kandırdığını, satış sırasında herhangi bir ödeme yapılmadığını, satış bedeli olarak düzenlenecek çeklerin satıştan sonra verileceğinin söylendiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün değil ise 825.938,10 TL eksik ödemenin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, 175.500,00 TL’yi satış tarihinden önce ödediklerini, şirket temsilcisi tarafından kalan satış bedelinin davacıya satış işlemi sırasında elden ödendiğini, davacının resmi akitte paranın tamamını teslim aldığını beyan ederek resmî senedi imzaladığını, hileli bir işlem bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın 1.200.000,00 TL bedel ile devredildiği, resmi akitte satış bedelinin nakden ve tamamen davacı tarafından alındığının yazılı olduğu, resmî senette yazılı olan satış bedelinin kısmen alınmadığı iddiasının ancak senet ile veya kesin deliller ile ispat edilebileceği, iddianın usulünce kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın devrinden sonra davalı tarafından davacıya yapılan ödemenin satış işlemi sırasında paranın tamamının ödenmediğinin açıkça ispatı olduğunu, davalının cevap dilekçesinde, davacı ile dava dışı şirket yetkilisi arasında hayvan alım-satım işinin olduğunu bu işe binaen 209.500,00 TL şirket yetkilisince davacıya ödeme yapmaları gerektiğini ancak dava konusu taşınmazın emlak vergisini ödediklerinden dolayı (10.438,10 TL) bu bedeli düşerek 199.061,90 TL ödeme yapıldığını ve bu ödemenin hayvan alım satımına ilişkin olduğunu belirttiklerini, bu hususun gerçek dışı olduğunu, davalının anılan ödemenin hayvan alım-satımı için yapıldığını kanıtlaması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafça delil bildirilmediği, HMK'nın 190. ve TMK'nın 6. maddeleri gereğince, temlikin hileli olduğu iddiasının davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. Bilindiği üzere, öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.
Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir.
Kapsam yönünden, ikrar, çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsayabilir. İlkinde tam, ikincisinde ise kısmi ikrar söz konusudur.
İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep, karmaşık) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli ikrar da denilmektedir.
Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz.
Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.
Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.
Bağlantılı bileşik ikrarda bulunan taraf, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı ikrar eder, fakat ikrarına bu vakıadan çıkan hukuki sonucu hükümden düşüren ve bu vakıanın doğumu ile ilgili bulunmayan başka bir vakıa ileri sürer. Bu durumda ikrarın bölünebileceği, dolayısıyla ispat yükünün davalıya düşeceği kabul edilmektedir.
3.2.3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 102. maddesinde “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.” düzenlemesi mevcuttur.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 3523 ada 51 parsel sayıl taşınmazın davacı tarafından 09/01/2018 tarihinde 1.200.000,00TL bedelle davalıya temlik edildiği sabit olup, davacının, dava konusu taşınmazı 1.200.000 TL bedel ile satmak konusunda davalı ile anlaştıklarını, davalının satış işleminden önce 175.500,00 TL ödeme yaptığını, kalan satış bedelinin ise devir sırasında teslim edileceğinin söylendiğini, davalının devirden önce ödeme yapması nedeniyle güvenini kazandığını, ancak satış işlemi sırasında satış bedelinin yüksek olduğu, satış işleminden sonra davalı şirkete döndüklerinde kendisine çek keşide edilerek kalan kısmın ödeneceğinin söylendiğini, devir tarihinden sonra banka hesabına sadece 199.061,90 TL gönderildiğini, kalan kısmın ise ödenmediğini ve bu şekilde iradesinin fesada uğratıldığını, satış tarihinden sonra hesabına 199.061,90 TL gönderilmesinin de bedelin eksik ödendiğinin göstergesi olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Davacının iddiasını ileri sürüş biçimine göre, temlikin iradi olduğu, uyuşmazlığın satış bedelinden kaynaklandığı açık olup, tapu iptal ve tescil isteminin reddedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacının terditli olarak talep ettiği bedel istemi yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Davalının, 175.500,00 TL’nin satış tarihinden önce davacıya ödendiğini, kalan kısmın ise temlik sırasında elden davacıya teslim edildiğini savunduğu, davacının banka hesabına 10/01/2018 tarihinde açıklamasız olarak gönderilen 199.061,90 TL’nin davacı ile olan başka bir ticari ilişkiden kaynaklandığını, satış bedeli ile bir ilgisinin olmadığını ileri sürdüğü ve buna ilişkin olarak şirket defterlerini delil olarak gösterdiği, ayrıca tanık listesi sunduğu anlaşılmakta olup, bu durumda satış bedelinin ödendiği ve davacının banka hesabına açıklamasız olarak gönderilen 199.061,90 TL’nin farklı bir ticari ilişkiden kaynaklandığı savunmasının davalı tarafından yasal delillerle ispatlanması gerektiği açıktır.
Ne var ki, İlk Derece Mahkemesince hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, hile iddiasının her türlü delille kanıtlanabileceği gözetilerek, davalı tanıklarının dinlenmesi, davalı tarafça bildirilen diğer delillerin toplanması, satış bedelinin ödenip ödenmediğinin saptanması, davalının savunmasını kanıtlayamaması halinde, davacı tarafından satış bedeli olarak gönderildiği belirtilen ödemelerin resmi akitte yazan satış bedelinden mahsup edilmesi ve kalan kısmın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davalının sunduğu cevap dilekçesi ile ispat yükünün yer değiştirdiği ve ödeme savunmasının davalı tarafça kanıtlanması gerektiği göz ardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.