"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin açılan davada bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ilişkin verilen karar süresi içinde davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde; kadastro tespiti sırasında değirmen arkı olarak tespit dışı bırakılan yerin kendisine ait 391 parsel sayılı tarlaya bitişik olduğunu ve 40 yılı aşkın bir zamandır kendisi tarafından kullanıldığını, lehine zilyetlik koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu yerin zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olması nedeniyle, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin 24/11/2011 tarihli ve 2008/649 E., 2011/722 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 02/11/2009 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2182,31 metrekare yüzölçümündeki bölümün davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30/10/2012 tarihli ve 2012/1578 E., 2012/9612 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Muş Sulh Hukuk Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin 09/10/2014 tarihli ve 2013/25 E., 2014/715 K. sayılı kararıyla; dava konusu bölümün tescil harici bırakıldığı, davacı tarafından masraf ve emek harcanmak suretiyle imar - ihya edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne; 27/11/2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.182,31 metrekarelik bölümün yeni parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Muş Sulh Hukuk Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10/04/2015 tarihli ve 2015/839 E., 2015/3799 K. sayılı ilamında yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olduğu belirtilerek dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğraflarının getirtilmesi, taşınmaz başında jeodezi ve fotogrametri mühendisi, 3 kişilik ziraat mühendisi, jeoloji mühendislerinden oluşacak bilirkişi kurulu ile yeniden keşif yapılması, taşınmaz üzerinde davacının zilyetliğinin bulunup bulunmadığı varsa hangi tarihte başladığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulması, hava fotoğrafları incelenmesi, jeolog bilirkişiden su arkının aktif olup olmadığı, değil ise ne zaman aktif halden çıktığı yönünde rapor alınması, ziraat bilirkişi kurulundan yöntemine uygun rapor alınması, taşınmazın fotoğraflarının eklenmesi, ayrıca davacının 391 parsel sayılı taşınmazını 1996 yılında çapa dayalı olarak almış olması nedeniyle davacının bu yere 1996 yılından önce ne şekilde zilyet olduğunu araştırıp netice hakkında karar verilmesi gereğine değinilerek, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
6. Muş Sulh Hukuk Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin 09/06/2016 tarihli ve 2015/642 E., 2016/506 K. sayılı kararıyla; dava konusu bölümün tescil harici bırakıldığı, davacı tarafından masraf ve emek harcamak suretiyle imar ihya edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne; 27/11/2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 3.337,75 metrekarelik bölümün yeni parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
7. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19/10/2018 tarihli ve 2016/16444 E., 2018/6031 K. sayılı ilamında bozma ilamı gereklerinin yerine getirilmediği belirtilerek “ önceki tarihli bozma ilamında belirtildiği gibi taşınmaz başında jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve 3 kişilik ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu huzuruyla yeniden keşif yapılması, keşif sırasında dinlenilecek yansız yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, hava fotoğrafları üzerinde jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden belirtilen hava fotoğraflarının stereoskop aleti ile incelenmesi suretiyle hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre dava konusu taşınmaz bölümlerinin kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, önceki niteliği, imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, öyle ise imar-ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise taşınmazın hangi tarihte tarım arazisi haline gelmiş olduğu konusunda rapor alınması, jeolog bilirkişisinden taşınmazın su arkının aktif olup olmadığı, aktif değilse ne zaman aktif halden çıkıp kuruduğu yönünden, ziraatçi bilirkişilerden taşınmazın niteliği konusunda ayrıntılı rapor alınmalı, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolup-dolmadığının belirlenmesi, önceki keşifte hazır bulunanlar dışındaki ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenerek gerekçeli, denetime açık, karşılaştırmalı rapor istenmesi, HMK'nın 290/2. maddesi uyarınca birlikte keşfe götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğrafları çektirilip mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, imar-ihyanın ne zaman tamamlandığı tam olarak saptanması, taşınmazın değirmen arkının aktif halinden tam olarak ne zaman çıktığı tespit edilmesi buna göre 20 yıllık zilyetlik süresinin dava tarihine kadar dolup dolmadığının saptanması, davacı taşınmazın bitişiğinde bulunan 391 sayılı parseli 1996 yılında çapa dayalı olarak tapudan satın alması nedeniyle davacının dava konusu yerde 1996 yılından önce ne şekilde zilyet olduğu araştırılıp ortaya konulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, önceki tarihli hükümlerle 2.182,31 metrekare yüzölçümündeki bölümün davacı adına tesciline karar verildiği ve hükmün davacı tarafından temyiz edilmediği, davalı Hazinenin temyizi ile araştırmaya yönelik bozulduğu, başka bir ifade ile 2.182,31 metrekarenin fazlası için davalı Hazine lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu halde temyize konu son hükümle usuli kazanılmış hakkı ihlal eder biçimde 3.337,75 metrekare yüzölçümündeki bölümün davacı adına tesciline karar verilmesinin dahi isabetsiz olduğu” belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
8. Muş Sulh Hukuk Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin 16/07/2020 tarihli ve 2018/1171 E., 2020/458 K. sayılı kararıyla; dava konusu bölümün tescil harici bırakıldığı, davacı tarafından emek ve masraf harcamak suretiyle imar - ihya edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne; 15/10/2019 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmazın 2.182,31 metrekare olarak davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
9. Bozma Sonrası Muş Sulh Hukuk Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Muş Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Temyiz Nedenleri
10.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; mahkemenin kabulüne karar verilen 2182,31 metrekare bölüm yönünden bir diyeceklerinin olmadığını, ancak 3.337,75 metrekare yönünden kabul kararı verilmesi gerektiğini belirterek, hükmün düzeltilerek onanması, düzeltilme ihtimali bulunmuyor ise bu yönüyle bozulmasını talep etmiştir.
10.2 Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; verilen kararın yerinde olmadığını, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığını belirterek, hükmün bozulmasını talep etmiştir.
11. Gerekçe
11.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi uyarınca açılan tapusuz taşınmazın tapuya kayıt ve tesciline ilişkindir.
11.2. İlgili Hukuk
11.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
11.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir."
11.3. Değerlendirme
11.3.1. Dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan (IV/7.) numaralı paragrafta yer verilen bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Taraf vekillerinin aşağıda işaret edilen husus dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
11.3.2. Önceki bozma ilamında, 2.182,31 metrekare bölümün davacı lehine kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline dair verilen karar sadece davalı Hazine tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen, bozma kararı sonrasında davacı lehine 3.337,75 metrekare bölüm yönünden tescil hükmü kurulmasının isabetsizliğine değinilmiştir. Mahkeme tarafından her ne kadar 2.182,31 metrekare bölüm yönünden davacı lehine tescil hükmü kurulmuş ise de atıf yapılan 15/10/2019 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün 3.337,75 metrekare olması kabul kapsamındaki 2.182,31 metrekare bölümünün neresi olduğunun anlaşılamaması nedeniyle verilen karar doğru değil ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nın 438/7. maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
V. SONUÇ:
Kararın (11.3.2.) bendinde açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birinci paragrafında “fen bilirkişisinin” kelimelerinden sonra gelen “15/10/2019” ibaresi hükümden çıkarılarak yerine "02/11/2009" ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davacı tarafından yatırılan peşin harcın istek halinde iadesine, 28/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.