"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil ile tazminat istemli dava sonunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen 09/03/2021 tarihli 2019/1317 Esas ve 2021/523 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17/02/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Halk Bankası vekili Avukat ..., ihbar olunan ... adına Hazine vekili Avukat... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, firma olarak davalı bankadan kredi çektiklerini ve karşılığında da firmanın sahip olduğu 117 ada 3 parsel sayılı taşınmaza davalı lehine ipotek tesis edildiğini, kredinin üç taksitinin ödenememesi nedeniyle hesabın kat edildiğinin bildirildiğini, davalının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığını, borcun 10 taksitte ödenmesi konusunda taahhütte bulunduklarını ancak ödeyemediklerini, bunun üzerine taşınmazın satışa çıkarıldığını, değer tespiti yapılırken fabrikada bulunan ekiplerin bir kısmı kapsam dışı tutulduğu için taşınmazın değerinin düştüğünü ve alıcı çıkmadığını, takip dosyasında ve satış aşamasında yapılan tebligatların TK 35’e göre firma adresine yapıldığını, davalının masrafını karşıladığı güvenlik görevlilerinin firma yöneticisini içeriye almadıkları için tebligatların usulüne uygun olarak yapılmadığını, bankanın alacağını fahiş derecede arttırdığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın satıldığını belirterek yeni malikin davaya dahil edilmesini istemeden satış işleminin iptalini, dava sırasında oluşan nedenlerle davanın reddine karar verilecek ise 200.000 TL manevi tazminatın, 20.000 TL müspet zarar tazminatının, 20.000 TL menfi zarar tazminatının davalıdan tahsiline şeklinde talebini ıslah
ettiğini bildirmiş, sonrasında taşınmazı satın alan kişilere ilişkin dava hakkını atiye bıraktığını bildirmiştir.
Birleştirilen davada davacı, asıl davadaki iddialarını tekrar ederek fabrikadaki demonte edilebilen makinelerin satışa dahil edilmemesi nedeniyle o makinelerin hurda değerine dönüştüğünü, satışın 309.000,00 TL daha yükseğe yapılmasına engel olunduğunu, ayrıca anılan makineleri muhafaza etmenin de zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek uğradığı zararın tespiti ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, tüm işlemlerin usulüne uygun olarak yapıldığını, davacının ihalenin feshi davası açmadığını, ileri sürdüğü sebeplerin ihalenin feshi ve kıymet takdirine itiraz davasında ileri sürülebileceğini, firma yetkilisinin adresinin araştırılması ve ona tebligat yapılması gibi bir yükümlülük olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının asıl davadaki tapu iptali ve tescil talebinin reddine, manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin kabulüne, birleştirilen davada ise davacının maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde asıl ve birleştirilen davada davacı, asıl ve birleştirilen davada davalı ve ihbar olunan istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı istinaf dilekçesinde özetle, kendisinin Banka'nın alacağından fazla zararının olduğunu, Bankanın kredi alacağının bilirkişi raporu ile tespit edilen anapara alacağı tutarında olduğunu, hesap kat edilmese idi bu rakamın ödeneceğini, Bankanın davacıya acımasız davrandığını, zayıf durumundan faydalandığını ve ipotekli taşınmazı düşük bedelle elinden aldığını, tüm bunların basiretli tacir davranışı ve iyiniyetle bağdaşmadığını, olay nedeni ile işadamı vasfını yitirdiğini ileri sürerek, manevi tazminat isteminin reddine dair kararının kaldırılarak talebin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir taleplerinin olmadığını, taşınmazın bir kısım makineler dışta bırakılarak daha düşük değerden satışa çıkarılması sebebiyle uğradıkları zararın tazmininin istenildiğini, sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak hüküm tesis edilmesinin açık bir şekilde usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme hükmüne konu alacağın hukukî dayanağının haksız fiil mi yoksa sebepsiz zenginleşme mi olduğunun net bir şekilde anlaşılamadığını, bir kısım makinelerin ihalenin dışında tutulmasından Bankanın sebepsiz zenginleşmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini, satışa dayanak işlemler ve satış işlemlerinin İcra Müdürlüğünce ve İcra Mahkemesince gerçekleştirilmiş olması nedeni ile taraflarına yüklenebilecek hiçbir kusur bulunmadığını, davacı yanın şüpheye yer bırakmayan iradesinin, tüm makinelerin ipotekle birlikte satılması olmayıp, makinelerin tamamının satış dışı bırakılması yönünde olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2019/1317 Esas ve 2021/523 Karar sayılı ilamı ile; borçlu tarafça ihalenin feshi yönünden dava açılmadığı, yolsuz tescil nedeni olarak gösterilen nedenlerin ihalenin feshine ilişkin nedenler olduğu, süresi içerisinde ihalenin feshine ilişkin dava açılmadığından ihalenin halen ayakta olduğu, ayrıca tescilin yolsuz olmasını gerektiren başkaca unsur bulunmadığı, taşınmaz dava devam ederken iyiniyetli üçüncü kişiye devredilmiş olduğundan bahisle taşınmaz bedelinin tazminat olarak talep edilemeyeceği, asıl davada ıslah ile dava yığılması olarak talep edilen ticari itibarın zedelendiği iddiasına dayalı manevi tazminat isteminin reddi yönünden, şirket yetkilisinin takip ve ihale işleminden sonra olumsuzlaştığı iddia edilen koşulların dayanak yapılamayacağı, borcun vadeli ve taksitle ödenmesi yolunu kabul eden, ipoteğin eklentileri de kapsadığından bahisle bu hususu şikayet konusu yapan davalı Bankanın eyleminin haksız fiil olarak kabulü mümkün olmadığı için manevi tazminata hükmedilmesi koşullarının oluşmadığı, birleştirilen davadaki tazminat istemi yönünden; taşınmazın satışının hukuka ve yasaya uygun şekilde yapıldığı, davacının usulüne uygun tebliğe rağmen kıymet takdirine ilişkin şikayet hakkını kullanmadığı gibi satış ilanı tebliğinden sonra da bu hususu ileri sürmediği, taşınmazın alacağa mahsuben davalı Bankaya ihale edildiği ve ihalenin yasal prosedürden geçmek suretiyle kesinleştiği, taşınmazın gerçek değeri satış değerinden daha fazla olsa dahi bunun sorumluluğunun davalı Bankaya yüklenemeyeceği, keza aşamalarda alacaklı Bankanın taşınmazın tüm makineleri ile birlikte satılması, kıymet takdirinin bu şekilde yapılması gerektiğini beyan ettiği, dolayısıyla icra prosedürü içinde taşınmaz satın alan davalı Bankanın satış dışında kalan ve davacıya teslim edilen menkulün gerçek değeri üzerinden satılmama ihtimaline dayalı zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçeleri ile davacının istinaf talebinin esastan reddine, davalının istinaf talebinin kabulüne, hükmün kaldırılması ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı temyiz dilekçesinde özetle, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını İcra Hukuk Mahkemesinin kararına dayandırdığını, ancak o kararın hatalı olduğunu Bölge Adliye Mahkemesinin de kabul ettiğini, İcra Mahkemesince verilen kararın maddi anlamda kesin hüküm teşkil edip etmediğini İlk Derece Mahkemesinin tartıştığını ve kesin hüküm olmayacağına kanaat getirdiğini, 2017/7 esas sayılı İBK'de icra mahkemelerinin kararlarının kesin hüküm teşkil etmeyeceği, icra mahkemesi kararlarına karşı her zaman genel mahkemelere başvurulabileceğinin belirtildiğini, ihalenin feshi davası açmak yerine eldeki davanın açılmasının aleyhe yorumlanamayacağını, sebepsiz zenginleşme ya da haksız fiil hükümlerinin uygulanabilmesi için taraflar arasında bir hukuki ilişki olmaması gerektiğini, oysa davalı ile aralarında geçerli bir sözleşme bulunduğunu, davada akde aykırılığın incelenmesi gerektiğini, davada EBK'nin 96 ve 98'inci madde hükümlerinin uygulanması gerektiğini, İcra Mahkemesince verilen yanlış karara göre davranan davalının kendilerinin büyük zarara uğramasına neden olduğunu, icra takibi ile firmalarına el konulduğunu ve güvenliğin davalı tarafından sağlandığını, firma yetkilisinin adreste bulunmamasına sebep olan ve bunu bilen davalının TK 35'e göre tebligat yapılmasına ve dosyanın takipsiz bırakılmasına sebebiyet verdiğini, bu durumun da TMK’nin 1'inci ve 2'nci maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, manevi zararları olmadığı kabul edilmiş ise de davalıya güvendiklerini ona göre hareket ettiklerini, güvendikleri için itirazlarından vazgeçip dosyayı takip etmediklerini, ancak tüm mal varlıklarını ve iş adamı vasfını kaybettiklerini, bu nedenle manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705'inci maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022'nci maddesinin 1'inci fıkrasında “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (3.2.) numaralı paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV.3.) numaralı paragrafta belirtilen şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 1.003,60 TL fazla yatırılan harcın istek halinde asıl ve birleştirilen davada davacıya verilmesine, 17/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.