"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22.12.2020 tarihli ve 2020/469 Esas- 2020/79 Karar sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından vekalet ücretine hasren temyiz edilmiş olmakla, dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’in, ... parselde bulunan 2 numaralı bağımsız bölümünü davalı eşine satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vasisi, taşınmazın mirasbırakan tarafından intifa hakkı üzerinde bırakılarak davalıya satış suretiyle devredildiğini, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “...Somut olaya gelince; davacı tanıkları temlikin bedelsiz olduğunu, mirasbırakanın davacıyı öz evladı gibi sevdiğini, aralarında bir ihtilâf bulunmadığını beyan etmişler, davalı tanıkları ise; taşınmazın alımı sırasında davalının katkıları nedeniyle temlikin yapıldığını bildirmişlerdir. Bilindiği üzere muris muvazaasından söz edilebilmesi ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için murisin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temliki yapması gerekir. Eldeki olayda, her ne kadar temlik bedelsiz ise de, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla temliki yaptığı hususu kanıtlanmış değildir. Bedelsizlik tek başına muvazaanın kanıtı olamaz. Üstelik, mirasbırakanın davacıyı sevdiği bildirilmiş olup, davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek somut bir olgu da ortaya konulmamıştır. Somut olgular yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde temlikin mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, ancak davalının 27.12.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak evlat edindiği davacı ...’in kaldığı, davacı ve davalı sıfatının aynı kişide birleşmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm vekalet ücretine hasren ölen davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca gerçek kişilerin medeni haklardan yararlanma ehliyeti ölümle sona erer. Bu durumda ölen kişi ile vekili arasındaki vekalet ilişkisi son bulacağı gibi, ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti de sona erer. Davanın taraflarından birisinin ölümü ile mirasçıları davada o tarafın yerini alırlar. Yani ölüm anından itibaren davanın tarafı artık mirasçılardır. Bu nedenle hüküm de ölen taraf adına değil, onun mirasçıları adına verilir.
Somut olayda, davalı ...’in 27.12.2016 tarihinde ölümü ile vekili ile arasındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği, Tülin’in tek mirasçısının da oğlu davacı ... olduğu anlaşılmakla; temyize gelen vekil karar tarihinde ve temyiz tarihinde vekil olmadığı gibi vekalet ücretine ilişkin talepleri de vekil ile vekil edenin mirasçıları arasındaki iç ilişki niteliğinde bulunduğundan, dosyada taraf olmayan vekilliği sona eren Av. ...’ın temyiz dilekçesinin REDDİNE, alınan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.