"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ÜNYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, Ünye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/12/2020 tarihli ve 2019/307 Esas, 2020/371 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 20/05/2021 tarihli ve 2021/452 Esas, 2021/534 Karar sayılı kararıyla, istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın usulden reddine ilişkin verilen karar yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı ..., Ordu ili, İkizce ilçesi, Kurtluca Mahallesi çalışma alanında bulanan 380 ada 3, 13 ve 27 parsel sayılı taşınmazların 2008 yılında yapılan kadastro tespiti ile hukuka aykırı şekilde davalılar adına tescil edildiğini, taşınmazların 20 yılı aşkın süredir fasılasız ve nizasız şekilde zilyetliğinde olduğunu, davalıların taşınmazda herhangi bir zilyetlik veya hakkının bulunmadığını, bu durumu davalıların da kabul ettiğini ancak dava konusu parsellerin özelliği gereği tapuda rızai devir yapamadıklarını ileri sürerek, davalılar adına yapılan tespitin iptali ile gerçek yüz ölçümü keşifte belirlenecek olmakla birlikte taşınmazın tahminen toplam 9275 m2 yüz ölçümlü kısmının adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılar, davayı kabul ettiklerini bildirmişlerdir.
2. Feri müdahil Banka vekili, Banka tarafından tapuya güven ilkesi gereği davadan önce dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiğini belirtip, Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının müvekkili Banka yönünden kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Ünye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/12/2020 tarihli ve 2019/307 Esas, 2020/371 Karar sayılı kararıyla, dava hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olsa bile, davalıların davayı kabul beyanları gözetilerek 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın bu nedenle reddine karar verilemeyeceği, ancak davalı ... adına kayıtlı 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarında haciz şerhlerinin bulunduğu, davanın, niteliği itibariyle davada taraf olmayan 3. kişilerin haklarını etkilemeye yönelik bir istek de içerdiği, 3. kişilerin haklarını olumsuz olarak etkileyecek şekilde tapu iptali ve tescil kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, davanın 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden kabulüne, 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, istinaf başvurusunu yalnızca ret kararı verilen 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yaptıklarını, kabul kararı verilen 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden istinaf isteğinde bulunmadıklarını, davalıların kabul beyanı dikkate alındığında davanın hak düşürücü süreden reddinin hatalı olduğunu, kabul beyanına değer verilmesi gerektiğini, iddialarının dosya kapsamı ve karşı tarafın kabul beyanı ile sabit olduğunu, taleplerinin ayni hakka yönelik olup halihazırda tapu kayıtları üzerinde ayni hakkın devrini engelleyecek nitelikte bir şerhin mevcut olmadığını, 3. kişilerin haklarının olumsuz olarak etkilenmesi söz konusu olmadığından ve kanunen mümkün bulunmadığından Mahkemenin bu husustaki gerekçesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden verilen kararın kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 20/05/2021 tarihli ve 2021/452 Esas, 2021/534 Karar sayılı kararıyla, çekişmeli 380 ada 3, 13, ve 27 parsellere ait kadastro tespit tutanaklarının 10/09/2008 tarihinde kesinleştiği ve davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen on yıllık hak düşürücü süreden sonra 13/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, Mahkemece işin esasına girilmeksizin davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun bu gerekçeyle ve sınırlı olarak kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kamu düzeni nedeniyle kaldırılması ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrarlayıp, buna ek olarak dava konusu İlk Derece Mahkemesince kabul kararı verilen 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden hükmü istinaf etmedikleri halde Bölge Adliye Mahkemesince, bu taşınmaz yönünden de istinaf incelemesi yapılmasının ve davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun istinaf incelemesinin kapsamına ilişkin 355. maddesi şöyledir; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re'sen gözetir.”
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır.
Bu on yıllık sürenin hak düşürücü niteliğinde olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesi hükmüne göre, feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
HMK’nın 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile davacının talep sonucuna muvafakat etmesidir ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir. Bu anlamda usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur.
Öte yandan HMK’nın 308/2. maddesinde: "Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm ifade eder." düzenlemesi yer almaktadır.
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesinin ilgili bölümü şöyledir,
“Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir:
...
(2.) Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,
Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.”
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Davacılar vekilinin 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; İlk Derece Mahkemesince, 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabul nedeniyle kabulüne dair verilen karar kamu düzenine ilişkin olmayıp taraflarca da istinaf edilmemesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kamu düzeni nedeniyle kaldırılmasına ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi kazanılmış hak olgusu ve aleyhe hüküm verme yasağına aykırıdır.
3.3.2. Davacılar vekilinin 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazların senetsizden 04/06/2008 tarihinde davalı ... adına tespit edildikleri, tespitin itirazsız 10.09.2008 tarihinde kesinleştiği, bu tarihten davanın açıldığı 13.05.2019 tarihine kadar kadastrodan önceki hukuki sebepler bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği tespiti doğrudur.
Ne var ki, hak düşürücü sürenin bir hakkı ortadan kaldıran-sona erdiren niteliğe sahip olması, davayı kabulün ise; davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olması nedeniyle Mahkemece davayı kabul beyanına üstünlük tanımak suretiyle işlem yapılması gerekir.
Öte yandan, her ne kadar 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarında 3. kişiler lehine haciz şerhleri var ise de, taşınmazlar hakkında şerhlerle yüklü olarak kabul kararı verileceğinden 3. kişilerin haklarının olumsuz etkileneceğinden söz edilemez.
3.3.3. Hal böyle olunca; 380 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden kazanılmış hak ve aleyhe hüküm verme yasağı ilkesi, 380 ada 3 ve 27 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davalının kabul beyanı gözetilerek davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371 inci maddesi gereğince Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, HMK'nın 373/2 nci maddesi gereğince dosyanın Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.