"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili, olmazsa bedelin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, uzun süredir yurt dışında yaşadığını, Türkiye’de işleri için davalı kızı ...’yi 03.12.2012 tarihinde vekil tayin ettiğini, aynı gün bu vekaletname ile maliki olduğu 114 ada 49 parsel sayılı taşınmazını davalı kızının diğer davalı ...’a çok düşük bir bedelle sattığını, kendisine ödeme yapılmadığını, satış iradesi olmadığını, olsaydı Türkiye’de olduğu için kendisinin tapuda devir yapacağını, taşınmazın davalı ... tarafından kullanılmadığını, devrin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmazsa taşınmazın satış tarihindeki bedelinin 03.02.2012 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı ...’den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., davacı ile kızı olan diğer davalı arasındaki ilişkiyi bilecek durumda olmadığını, vekaletnameye ve tapuya güvenerek taşınmazı edindiğini, taşınmazı piyasa değerinde satın aldığını, taşınmazın karşısında eşinin taşınmazı olduğu için taşınmazın satılık olduğunu öğrendiğini, yatırım amacıyla aldığı için taşınmazı kullanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., iddiaların gerçeği yansıtmadığını, tapuya giden davacının okuma yazma bilmediği için sorun çıktığını ve kendisini satış için yetkilendirdiğini, davacının 2010 yılında da işlerini yapması için kendisini vekil tayin ettiğini, annesinin talimatları ile işlem yaptığını, taşınmazın 60.000,00 TL’ye satıldığını, bedelin evde şahitler huzurunda davacıya verildiğini, annesinden belge almasının beklenilemeyeceğini, annesinin banka hesaplarına bakıldığında satıştan sonraki bir tarihte 60.000,00 TL’nin yatırıldığının görüleceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kayıt maliki olan davalı ...’ın iyi niyetli olmadığının ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescili isteminin reddine, davalı vekil ... tarafından da bedelin ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle bedel isteminin kısmen kabulü ile taşınmazın temlik tarihindeki bedelinin faizi ile birlikte ...’den tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davalı kızını Türkiye'deki işlerini yapması için vekil tayin ettiğini, temlik tarihinde Türkiye'de olduğu için vekaletname ile işlem yapılmasına gerek olmadığını, vekaletnamenin alındığı gün temlikin yapıldığını, taşınmazın değeri ile tapuda belirtilen bedel arasında fahiş fark bulunduğunu, kendisine ödeme yapılmadığını, davalı ...'ın çalışmadığını, geçiminin eşi tarafından sağlandığını, taşınmazı alacak ekonomik gücü olmadığını, davalı tanığı ... ve ...'nin beyanlarının birbiri ile çeliştiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
2.Davalı ... istinaf dilekçesinde özetle; davalının yurt dışında yaşaması nedeniyle Türkiye'deki tüm işleri ile kendisinin ve eşinin ilgilendiğini, dava konusu taşınmazın da davacının isteği ile devredildiğini, davacının okur-yazar olmaması nedeniyle tapuda işlem yapamadığı için kendisini vekil tayin ettiğini, 60.000,00 TL bedeli şahitler huzurunda davacı annesine verdiğini, başka işlemler için davacının kendisini tekrar vekil tayin ettiğini, dava konusu taşınmaz ile ilgili bir sorun olması halinde bunun olmayacağını, anne kız arasındaki işlemler için makbuz ya da benzeri bir belgenin olmasını beklemenin hayatın akışına aykırı olduğunu, bu durumun yazılı delille ispat kuralının istisnası olduğunun göz ardı edildiğini, tanık beyanları ile haklılığının ortaya çıktığını, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının Avusturulya’da yaşadığı, Türkiye’deki işlerinin takibi için 03/12/2012 tarihli 13975 yevmiye numaralı vekaletname ile davalı kızı ...’nın vekil tayin edildiği, vekaletnamenin verildiği aynı tarihte 03/12/2012 tarihli akit ile dava konusu taşınmazın vekil olan davalı ... tarafından diğer davalı ...’e temlik edildiği, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarının ve dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesinden dava konusu taşınmazın satışı için davacı tarafından vekile talimat verildiği ve satış bedelinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı, davalı kayıt maliki ...’in davalı vekil ... ile önceye dayalı tanışıklığı olmadığı, davalı tanığı olarak dinlenen ... vasıtası ile taşınmazın satılık olduğundan haberdar olunduğu, davalı ...'ın kayınpederi tarafından taşınmazın davalı ... adına alındığı, dava konusu taşınmaza komşu 114 ada 50 parsel sayılı taşınmazın da davalı ...’in eşi ... ... Yetim adına kayıtlı olduğu, davalının, vekil ve aynı zamanda kayıt malikinin kızı olan davalı ...’nın vekalet görevini kötüye kullandığını bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu veya vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde olduklarının ispat edilemediği, davalı vekil ... aleyhine dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerine hükmedilmesi gerekirken, devir tarihi olan 03.12.2012 tarihi itibariyle değeri olan 79.000,95 TL'ye hükmedilmiş ise de; davacı tarafından bedele ilişkin olarak istinaf talebinde bulunulmadığı, tapu iptal ve tescil talebinin reddine ilişkin davalı ... yönünden istinaf talebinde bulunulduğu ve taraflarca faiz başlangıç tarihine ilişkin olarak da istinaf talebinde bulunulmadığı gerekçeleriyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; davalı ... yönünden davanın reddinin hatalı olduğunu, temlik tarihinde Türkiye'de olduğunu ve satış için vekaletname vermesine gerek olmadığını, vekaletname tarihi ile temlik tarihinin aynı olduğunu, davalı ... tanıklarının beyanlarının çelişkili olduğunu, ...'ın çalışmadığını ve taşınmazı alacak ekonomik gücü olmadığını, bedeller arasında aşırı fark olduğunu 60.000,00 TL'ye taşınmazın alındığının beyan edilmesine rağmen buna ilişkin delil sunulamadığını, kızı olan davalı vekil ... tarafından başka taşınmazlarının da başkasına satıldığını, o taşınmazları için açtığı davanın kabul edildiğini ve kararın kesinleştiğini, taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden harcın tamamlanmasına rağmen taşınmazın temlik tarihindeki bedeli üzerinden bedele hükmedildiğini, ıslaha rağmen kamu düzenine aykırı karar verilmesinin değerlendirilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından istinaf konusu edilmeyen bedele ilişkin hususun temyiz konusu yapılamayacağıda gözetilerek davacı tarafın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.